Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


“DEVECİ İLE DEVESİ...”

Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu FETÖ insanlarda omurga bırakmadı. Her şeyden önemlisi...


“DEVECİ İLE DEVESİ.”

HAK ETMEYENİ SEVDİRME BİZE YARABBİ.

 

 

Adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış. Yaşlanan deve yolun sonuna gelmiş. Artık öleceğini anlayınca:
-Sahibimi çağırın da helallik vereyim, demiş.

Devenin sahibi:
-Ne hakkı varmış ki bende? demiş. 
Demiş ama yinede merak etmiş. Dayanamayıp devesinin yanına gitmiş.

-Ne hakkın var ki bende? demiş.

Deve:
-Öyle deme! Benim taşıma gücüm belliyken, sen bunun iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana.

-İkinci olarak; benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir kalanı vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum.

-Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum.

-Hatta bir yavrum olmuştu. Onu kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum.

-Amma bir hakkım var ki…Onu asla helal etmeyeceğim. Mahşerde bunu senden soracağım.

Sahibi merakla sormuş. 
-Nedir o? 
-Her seferinde ben yolu bildiğim halde, tüm yükü ben taşıdığım halde, yularımı eşeğe verirdin. Beni eşeğe mahkum ederdin ya, işte bu hakkımı helal etmeyeceğim!

Günümüzde ibret alınması düşüncesiyle bizde deriz ki;

“Gülistan” yerine dikenli kaktüs dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve ülkücülükle alakası olmayan Haramiler Kervanı’nın önünde giden “HEVAL MERAL” denilen soyka kadının liderliğini yakın tarihe kadar kabul etmişseniz biz ne yapabiliriz ki.?

Çocukluğumdan beri bilirim ki;
mazgallar arasından lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi güzel olmuyor.

Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir ÇAKILMADIR!

Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Çantacının müdüre hanımı görevini layıkıyla yaptı, kesesini doldurdu ve "şimdilik" gitti...

Siyasi geçmişine bakıldığında karıştırmadığı, fitne sokmadığı yer yok! Misyonu buydu…

Maalesefff…Cenaze namazlarında bile kardeşi, kardeşe düşman etti ve defolup gitti!

Beddua etmesini sevmem… Ama derim ki; Vakıfnamelerin girişinde/ önsözdeki Allah’ın gazabına uğrar inşallah.

Allah bize bunları tek tek seyr-i  alem yapacak.! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.

“Güvenmek” sevmekten çok daha önemlidir. İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER.

Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu FETÖ insanlarda omurga bırakmadı. Her şeyden önemlisi... Sarılmak için özlemek lazım. Biz sizi özlemedik ki sarılalım.

Ülkücü Hareket mensubu olmanızdan  dolayı Ocaktan ve Partiden verilen liste sonucu milletvekili-akademisyen-belediye başkanı-il genel meclisi üyesi-üst bürokrat-işadamı-velhasıl MASA-KASA-NİSA sahipleri oldunuz ya hepsi size HELAL OLSUN.

Ancaakkk.! 
Başbuğumuza, Bilge Lider Devlet Bey’e ve davaya ihanet edip ABD-NATO-FETÖ ve PKK kölelerinin peşine takılıp insanlara olan güvenimizi sarstınız ya işte o sizlere;
HARAM OLSUN.!

Tarihin her döneminde Türk'e ihanet eden nankörlerin akibetleri kendileri gibi çirkef olmuştur.

Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de 
buyurur ki;
“Muhakkak ki Allah hiç bir haini ve nankörü sevmez.”
(Hac-38)

Yakın tarihi hem yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak biliriz ki;

HAİNLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA İHANET EDERLER!

İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.

Devlet Bey, zaman zaman BEYLİĞİNİ ve MERHAMETİNİ” göstererek; nedamet gösteren-pişman olan nefsini yenecek olanlar için mazide birlikte olduğumuz kadim arkadaşları partiye davet eder…

Ancak bu davet…Kendini “fasulye” gibi nimetten sayan Doğruyol’dan gelen “kibir abidesi” cüceleri kapsamamaktadır!

Benim samimi ülküdaşlarım bu cüceleri “adam” bilirlerdi….

Oysa ki…kavga yıllarımızdan beri bilirdik ki;”ÇELİĞİN İYİSİ ÖRSÜN ÜZERİNDE ORTAYA ÇIKAR.”

Devlet Bey ameliyat masasında iken partiye KAYYUM ATAMAK gibi Bizansvari gelişmeyi pek yaşamadığımız için kalitelitesiz çelik görüntüsü vermişlerdir.!

Çünkü örsün üzerinde çelik değil Malkoçoğlu filmlerindeki kılıçlar gibi “parlak tahta teneke” oldukları görülmüştür.!

Çukurova halk kültüründe şöyle bir 
deyiş var;
“Yürü bre adam olmayanlar,
Adam gıymatı bilmeyenler,
Dar günümde olmayanlar,
Var günümde neyleyim sizi.”

Yani dar günümde olmayanlar var günümde neyleyim sizi.

Biz Ülkücülerin 50 yıldır sırtında ve göğsünde kalleşçe, kahpece bıçak ve hançer darbeleri eksik olmaz.

Asil Türk Milleti adil ve merhametli insanlardan oluşur. Cenab-ı Allah onları bir araya getirip Nizam-ı Aleme, Cihana “ADALET ve MERHAMET YAYMA” görevi vermiştir.

Bu özellik Türkmen Beylerinde fazlasıyla mevcuttur. Kutadgu-Bilig’de Beylerin bu özelliklerinden geniş olarak bahsedilir.

Bununla birlikte “zaafa dönüşecek türden merhamet ve hoşgörü” adaletin tesisini imkansız kılar. Biz Türklerin binlerce yıllık davası ve zaafı budur.

Her daim deriz ki;
VEFA…Yangın varken seçtiğindir. Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar! VEFA KALBİN HAFIZASIDIR.

İP içinde  en yakınları tarafından çok çirkin yolsuzlukla suçlanan bu çığırtkan kadın ve parti içi destekçileri  Vural ve Paçacı vs. gibiler bir zamanlar MHP'de etkili ve yetkili bir pozisyonda iken çok kişiyi MHP'den soğutmuşlardır. Hep bunların söylemleri ve demeçleri ön plana çıkmıştı! Maalesefff.!

Kendi ifadesiyle “Aydınlık grubuna mensup MAOCU” bir eşin karısı olan Heval Meral hiç bir zaman ülkücü olmamıştır.!

Çünkü Dil-tarih’in başkanlığından ziyade iki dönem Ankara Ocağı, iki dönem genel merkez ve Taş Medrese kilometre taş duraklarında bulunmam sebebiyle kutlu harekette karşılıklı sevgi-saygıya dayanarak çok geniş ülküdaş ve tuğla kalınlığında bir kitap yazacak kadar bilgiye sahip olmamdan (1975-80) dolayı ben bu fitne münafık, “gardaşı gardaşa düşüren” çığırtkan kadını tanımıyorum!

Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;

“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.”

50 yıllık/Yarım asırlık tecrübe ve yaşanmışlıklarımı içimden geleni “duygusal” bir şekilde dökmeye çalışıyorum.

Erzincanlı, güzel Davûdi sesli Turan ENGİN ne de güzel söyler;

“SÖYLEDİKÇE ENGİN SÖYLE,
ENGİN OL GÖNÜL ENGİN OL”

Diline sahip olmayanı şeytan her sahada oynatır ve rezil eder!

Kaktüs dilli çığırtkan’a deriz ki:
KİBİR...Kendini  beğenme ve  bir nevi hastalık belirtisidir. Bu ya aşağılık duygusu denilen bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü veya cehaletin, aldanmanın bir sonucudur.

Kibir ve gurur..Kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin tezahürüdür.

Makam ve yolduzluk hırsına doymayanlar için Urfalı Şair NABİ’de yüzyıllar önce Vezir-i Azam Çorlu’lu Ali Paşa için ne de  güzel söylemiş;

“Çokta mağrur olma kim meyhaney-i ikbâlde,

Biz hezârâni mest-i mağrurun humârını görmüşüz.!”

Demokrasi saygı ve tahammül sistemidir… Bundan nasibini alamayanların üslubu hastalıklıdır.

Ben öyle usta bir yazar filan değilim. Sadece kırk kat “Gaziantep baklavasının” üstüne sıcak şerbet döküyorum.

O “çızırtılarla” insanların, okuyucularımın dikkatini çekiyorum… Aldığım geri bildirimlerde bunu belgeliyor.

Biz...
Duygu düşüncelerimizi, diğer insanların fikrini değiştirecek diye paylaşmayız.

Biz... 
Duygu ve düşüncelerimizi, bizim gibi düşünen insanlarla yalnız olmadıklarını bilmeleri  için paylaşırız.

Kahire’de gece baskını ile şehit edilen Vezir Sinan Paşa’nın akibeti Yavuz Sultan Selim’i ağlatır.

“-MISIR’I ALDIK AMMA SİNAN’IMI KAYBETTİK.!” der.

Gençlik yıllarımdan beri hep Yavuz’u ağlatan Sinan Paşa olmak isterdim. 
SENİN YOKLUĞUNLA CİHAN PADİŞAHI AĞLIYORSA NE MUTLU SANA…

Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.

GÖNÜLE DEĞMEYEN SÖZÜ NEYLEYİM,
NEFSİMİ YAKMAYAN KÖZÜ NEYLEYİM,
MANAYI GÖRMEZSE GÖNLÜMÜN GÖZÜ,
MADDEYE TAKILMIŞ GÖZÜ NEYLEYİM.

SÖZÜN ÖZÜ:
Meram Bağları’nda müezzinin 
Davûdî ses tonuyla sabah ezanı okunurken… Her seher vaktinde 
duamız odur ki;
-HAK ETMEYENİ SEVDİRME BİZE YARABBİ…

Dervişe sormuşlar;
“Huzur ve mutluluk nedir?”
Derviş demiş ki;
“İnandığım yolda inandığım kişiyle yürümek.”

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilale ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak.Bizde ibretle izleyeceğiz sonlarını.

Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir çakılmadır. Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.

Üniversite yıllarımdan beri zaman ve mekanda inandım ki ve emin oldum ki ucuz insanların üstüne kurulan hayaller bize pahalıya patlıyor.

Ulu Çınar Nazlı Üç Hilal’in, Ülkücü Hareketin yolu açık, Türkiye’nin ufku aydınlık Allahın izniyle.

Birliğin ve beraberliğin gücüne sarılarak her daim akledeceğiz, sabredeceğiz, himaye edenimiz Cenab-ı Allah’tır diyeceğiz.

Ulu Çınar Üç Hilalli MHP…
-Mazinin iftihar edilecek övüncünü atiye taşıyan,
-Kutlu bir kervanı menzile ulaştırmaya ant içmiş,
-Vatansever evlatlarının ilk göz ağrısı, ilk sevdası, ilk mekanıdır.

MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Ulu Çınar MHP ve Ülkü Ocakları…Bu ülkenin ve ülkücü hareketin mihenk taşlarıdır.

Vatanın teminatı ve Allah’ın izniyle yıkılmaz son kaleleridir.

Dündar TAŞER büyüğümüzün dediği gibi;

“Ülkücülerin kanaatları sağlam, imanları bütün, fikirleri berraktır. Serttirler ama odun gibi değil elmas gibi pırıl pırıl.”

Dünyanın kilit taşının üzerinde oturuyoruz. Tarihin, coğrafyanın, inançlarımızın ve ideallerimizin üzerimize yüklediği vazife çok ağır.

Allah’a çok şükür ülkücü gençliğin geleceğinden ziyadesiyle ümitliyim.

Rahmetli Hocamız Prof.Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU ne de güzel söyler;

“Kimse bizi zorla veya türlü vaadlerle Ülkücü yapmadı…Kendimiz inanarak ve koşarak bu yolu tuttuk ”

Biz de deriz ki:
İnsanlar gelir-geçer….Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve “Türk Devlet geleneğine” bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

15 Eylül 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR