Niyetiniz nedir? Eğer sizin doğruyu bilmek gibi bir kaygınız yoksa zaten "yanlış birisiniz" demektir ve sizinle muhatap bile olmak gerekmez. Yanlış adamdan doğru karakter sergilemesi beklenmez.
"Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz."
Farabi
Doğru/hakikat bazen karlı dağlardan akan "su"dur, bazen topraktan çıkan "çiğdem"dir... Doğru, yaratan Rabb'inin ismiyle okunan Kitap'tadır.
Arayan doğruyu / hakikati bulur. Eğri sözlerden doğru cümleler çıkmaz.
Doğru; felsefede gerçeğe uyan anlamında kullanılır ve tüzel bir anlam verir.
Doğru; haksız kavramının zıddı olarak da kullanılır. Ruhbilime göre doğru; yargılayan zihnin eylemidir. Doğru; yanlış ve yalan karşılığında kullanılır ve bu anlamdaki doğru aklın duyusu sayılır. Bir de hakiki kavramı vardır. "Hakiki": kavramı ise düşüncenin nesnel gerçekliğe uygunluğunu dile getirirken doğru olmak hakiki olmanın mecburi bir şartıdır, daha açık bir ifadeyle doğru olmayan hakiki olamaz.
İslâm kültüründe doğru “sıdk” kavramıyla anlam bulmuştur.

Sıdk; niyette dürüstlük, söz ve davranışların doğru ve gerçeğe uygun olması anlamında bir ahlâk terimidir.
Hemen bütün ahlâk ve tasavvuf kitaplarında sıdk başlıca ahlâkî erdemlerden biri diye gösterilir. Sıdk, evrenin varlık sebeplerinden ve hakikatin ifadesidir. Hakikatin bir an ortadan kalktığı farz edilse artık evrenin düzeni de ortadan kalkacağı düşünülür.
Bir kimsenin yalanı huy haline getirmesi onu insanlıktan çıkarır. Konuşma becerisi insanın temel özelliklerindendir. Yalancı olarak tanınan birinin sözüne güvenilmez, sözüne güvenilmeyenin konuşması fayda getirmez.
Doğru; “bir konu hakkında gerçeğe uygun bilgi vermek”, yalan ise “bir konu hakkında gerçeğin aksini söylemek” diye de tanımlanır. Doğru söylemenin de yalan söylemenin de bazı sebepleri olabilir ancak doğruluğun sebepleri temellidir, yalancılığın sebepleri ise ârızîdir.
Doğruluk aklın ve dinin gereğidir; buna karşılık akıl ve din yalancılığı reddeder. Nitekim doğru bilgiler yaygınlık kazanıp tevâtür derecesine ulaşabilirken asılsız bilgiler böyle bir itibara lâyık görülmemektedir. İslâm âlimlerinden Mâverdî doğruluğu gerekli kılan sebepleri akıl, din, ahlâk (mürüvvet) ve insanlardaki doğrulukla tanınma arzusu olarak sıralar. Akıl, bilhassa bir fayda sağlamayan ve bir zararı önlemeyen yalanın kötülüğüne hükmeder. Aklın doğru bulmadığı bir tutumu din de onaylamaz, aksine din aklın hükmünü pekiştirir, aklın pratikte faydalı bulduğu yalanı da sakıncalı görür. Ayrıca ahlâk çirkin tutumları reddettiği gibi söylenen bir sözün yalan olduğunun ortaya çıkması ve sonuçta kişinin itibarını zedelemesi de insanlarda doğrulukla tanınma arzusu meydana getirir." (M.Çağrıcı, 2009; c.37, s.98-100).
Türk milleti daima doğruyu ister. Eğri, yamuk, eğik, buruşuk hâlleri sevmez.
Doğru adam/insan, doğru iş, doğru karar, doğru tercih, doğru davranış; eğri oturup doğru konuşmak doğru bildiği yoldan ayrılmamak vb.söz varlığı ögeleri ile “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”, “Allah doğrunun yardımcısıdır”, "Doğru söz yemin istemez" gibi atasözlerimiz vardır.
Yeter ki doğruyu bulalım.
Doğru adam, doğru lider, doğru dünya görüşü, dosdoğru neticeye götürür.
Bir Kırgız atasözü
"Ak iyilet; birok sınbayt" Hakikat eğilir ama kırılmaz." der.
Doğru hakikattir... Onu bulmak temel vazifesidir insanın.
Tanrı Dağları'ndan
Hayırlı Ramazanlar diliyorum...
Muhittin Gümüş
11.03.2025