Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


EYLÜL DEYİNCE...

Biz büyüdükten sonra Eylül'de çok şeyler oldu...


Pek çok şey hatırlarım…
Eylül deyince okuma hevesiyle kendisine dikilecek önlüğün kumaşını hasretle beklerken diğer yandan da sabredemeyip evden okula kaçan 6 yaşındaki küçük kara doru çocuğu hatırlarım.  

Eylül dendiğinde edebiyatımızın önemli şahsiyetlerinden Mehmet Rauf'un psikolojik romanı "Eylül" aklıma gelir.
İlkokuldan hemen sonra okuduğum ilk romanlar arasındaydı…

Eylül deyince hayata yeni bir başlangıcın, yeni bir heyecanın ilk adımı olarak hatırlardım. Nişanlı iki sevgilinin  düğünlerinin, toylarının yapılacağı zaman geldi.... Artık vuslat günleri onlar için deme zamanıydı... 

Eylül deyince dalların meyveyle hemhâl olduğu ay gelirdi aklıma… Elma, armut, ahlat ve daha birçok lezzetin dalından inmeyi beklediği, bağ bozumuyla birlikte pekmez kazanlarının kaynatıldığı, o kazandan çıkan buharın temizliğiyle, nefis kokusu aklımdan çıkmaz. Kazanın dibinde kalan katkısız tadın bizi kara kışın soğuğunda ısıtıp yeni bahara kadar sevindireceğini hatırlatan zaman dilimiydi Eylül…

Eylül ayında âşık oldum...
Eylülde evlendim... 

Anam beni Eylülde dünyaya getirmiş ve ilk defa 20 yaşımda doğum günümü Eylülde kutladı arkadaşlarım... 

Küçük kızım benim doğum günümde dünyaya geldi ve böylece doğum günü kutlama hakkımı da ona devrettim Eylülde...

Eylülde üniversiteli oldum. Eylülde kadroya geçtim. Eylülde ilk edebî eserim basıldı.

Güzel haberleri, müjdeleri Eylülde aldım. Elmanın şirin tadını, armudun güzelini, ayvanın en hasını Eylülde tattım…

Büyük Türkistan'da 9 Eylül'de göreve başladım.

Biraz büyüdük ve 12 Eylül 1980 cuma sabahı uyandık.…

Radyoda TRT'nin ünlü spikeri merhum Mesut Mertcan tarafından ihtilal bildirgesi okunurken içim sızlamıştı…

“TSK iç hizmet kanunundan aldığı yetkiyle yönetime el koymuştur... ”

Devam eden süreçte evimizde bulunan millî kültürümüze ait kitapları saklamak veya imha etmek için çareler arar duruma düştük. 

Sorgusuz sualsiz 3 ay işkence altında olaylara fail arama faaliyetine dönüşen tutuklamalar sabrı taşıracak bir hâl almıştı. 

İhtilali meğer "Bizim çocuklar" dedikleri o amerikanın o çocuklarının yapmış olduğunu o çocuklardan öğrendik.

NETEKİM PAŞA ve ihtilalci nato kafa nato mermer'den oluşan darbeci vicdansızlar neler yaptı neler... 

Hem de Cumhuriyeti korumak ve kollamak adına... 

Yaşını büyütüp ipe astıkları ülkücü gençlerden başlayarak daha nice milliyetçi, vatansever, suçsuz Türk evladını sakat bıraktılar veya psikolojilerini bozarak topluma ve insanlığa korku vermeye çalıştılar…

Mamak'ta ve Ulucanlar'da yaptıkları alçakça işkenceler 100 yıl geçse de unutulmaz. 

1961 Eylülünde halk iradesinin temsilcisi Adnan Menderes'i ve arkadaşları F. Rüştü Zorlu'yu, Hasan Polatkan'ı ipe götürüp katledenlerin peşinden gelen köksüzlerin işiydi bu ihtilal…

Yıllar sonraki 28 Şubat postmodern darbe ile 15 temmuz fetöcü hainlerin kalkışması hep aynı köke dayalıdır.

Maksatları Türk milletinin filizlenen bütün dallarını kırarak kimliksiz bodur ağaç gibi bırakmak, emperyalizmin uşaklığını yapmak için âmâde olan bir ülke hâline getirmekti…

Biz büyüdükten sonra Eylül'de çok şeyler oldu... 
....

12 Eylül Türk milletinin gönlünde kocaman bir yaradır aslında... Yalnızca yaşayanlar ve hissedenler bilir, anlar…

Suçsuz yere idam edilen ve işkenceyle hayatı karartılan vatansever Türk gençlerinin ruhları şad olsun. Mekânları cennet olsun...

Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş 
12.09.2025

YAZARLAR