Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Eyyy İP’sizler….Eyyy At hırsızları!

Eyyy İP’sizler….Eyyy At hırsızları! Gördüğünüz gibi ölen, geberen(!) Devlet BAHÇELİ değil; -Sizin kirli ruhunuz, çamurlaşmış kalbiniz, çürümüş karekteriniz, -Lağım çukuruna batmış şahsiyetinizmiş!


-EYYY İP’SİZLER, EYYY AT HIRSIZLARI…DEMEK Kİ GEBEREN:

-SİZİN KİRLİ RUHUNUZ, SİZİN LAĞIM ÇUKURUNA BATMIŞ, ÇÜRÜMÜŞ KARAKTERİNİZ!

-İŞTE AYAKTAYIZ, İŞTE BURADAYIZ!

*DEVLET BEY’E KARŞI “HADDİNİ
AŞAN” HERKES HASMIMDIR!

 

 

HESABÎ…Kendi menfaatini düşünerek başkasının sırtından geçinmeye çalışır.

HASBÎ ise sadece Allah-u Tealanın  “rızası” için hareket eder. Neticesini düşünmez bile zira gaye Allah rızasıdır.

Bu kutlu dava…”İstemezmisin ya Ömer! Bu dünya onların olsun ahiret bizim” davasıdır.

Bu dava başkanlık, vekillik davası değil, ALLAH DAVASININ DAVACISI OLABİLMEK DAVASISIDIR.

-Eyyy İP’sizler….Eyyy At hırsızları! Gördüğünüz gibi ölen, geberen(!) Devlet BAHÇELİ değil;
-Sizin kirli ruhunuz, çamurlaşmış kalbiniz, çürümüş karekteriniz, 
-Lağım çukuruna batmış şahsiyetinizmiş!

DEVLET BEY…Aziz Türk Milletinin son yıllarda yetiştirdiği siyaset, hareket, fikir ve dava adamıdır.

Türk’ün muazzam tarihinden kuvvet alarak şanlı ve büyük geleceğine yönelen kutlu hareketimizi;

O’nun üslubundan, O’nun 
geniş ve derin tecrübesi, rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde yetişmesi kültürü ile görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Kurulmasında önemli rolü olan ve adını verdiği Cumhur İttifakının devamında devletimiz ve milletimiz için hayırlıdır.  

Buna sadece Türkiye’nin değil, tüm Türk Dünyası’nın ihtiyacı var.

Devlet Bey...Türkiye’yi hedef alan saldırılar karşısında parti çıkarları ve günlük siyaset hesapları yapmaksızın ortak bir duruş ortaya koymaya ve Türkiye’yi zayıflatarak uluslararası operasyonlara açık hale getirmeye yönelik her türlü faaliyetin karşısında yer almaya kararlıdır.

Rahmetli Başbuğumuzun ve Bilge Lider Devlet Beyimizin yolunda yürümek bizim için şereftir.

12 Eylül Öncesi bizim neslin “cömert ve merhametli” genç asistan ağabeyi “DEVLET ABİSİ”…Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’e Allah'tan sağlık sıhhat ülkü dolu nice güzel uzun ömürler diliyorum...

ÜLKÜCÜ GENÇLİK:
-LİDERİNİN YÜREĞİNİ YÜREĞİNE KATAR, VATAN OLUR, BAYRAK OLUR VE BAKTIĞI YERE BAKAR.

-Liderimi tanır… Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…
-Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.

ALLAH ONDAN RAZI OLSUN...

“Et-tekrârü ahsen velev kâne 
yüz seksen." (Tekrar etmek en güzeldir, 180 kere de olsa!) noktasından hareketle tekrar edersek;

-DEVLET BEY’E KARŞI HADDİNİ AŞAN HERKES HASMIMDIR!

Büyük başak tarlaları,alev alev yanarkan, su taşıyıp söndürme 
yerine, tarla sınırı tartışması yapmak o tarlaların tamamının yanması demektir.

Cumhur İttifakının yaptığı yanan tarlayı söndürmektir. Bu ittifakı kabullenemeyenler tarlanın tamamının yanmasını isteyen akıl fukaralarıdır.

Gerçek düşmanlarıyla kavgaya KORKANLAR İP’sizler “kadim dostlarını” düşman yaparlar ve ne yazık ki onlarla kavga eder duruma gelirler.!

Aşağı solaçık mahalleye giden ve Aziz Şehitlerimizin cenaze namazını kaldırımdan seyreden kadim dostlar, “dış kapının dış mandalı” bile olamadılar.

Fikrini ve iradesini başka mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.

Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası kalmayan/olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.

Gittikleri yerlerde adam yerine konulmadığından hala vazgeçtikleri eski ünvanlarını kullananlara yazıklar olsun.

Hakedilmemiş bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir ÇAKILMADIR!

Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Allah bize bunları tek tek seyr-i  alem yapacak.! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.

DEVLET BEY gittikleri her kapıda dedikodu yapan bu “mızmız ve karamsar fitneciler” için  ne de güzel söyler;
“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.!”

Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Her zaman dediğimiz gibi;
Ucuz insanların üzerine kurulan hayaller kişiye-kuruma-teşkilata ve devlete pahalıya patlar.!

Ayrıca…Hiçbir refarans, beceriksiz, ahde vefasız vesselam defolu bir siyasetçinin arkasında sonsuza kadar duramaz.

Karakteri bozuk olana kırk deve yükü sevgi ve saygı yüklesen gider kervanın başındaki eşeğe tabi olur.

CANLAR…Hadi gelin…sıkılmassanız size bir de “KUYRUKSUZ TİLKİ” hikayesini anlatayım..

“Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış.

Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde;
-Kuyruğunu neden kestin diye sormuş.

Kuyruğu kesik olan;
-Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum demiş.

Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş…Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş.

Hemen tilkiye gelip; 
-Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı demiş.

Tilki; 
-Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler demiş.

Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar.

Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler.

Çoğunluk onlara geçince bu seferde kuyruğu olanlarla dalga geçip onlara eziyet etmeye başlamışlar.”

SÖZÜN ÖZÜ…
Tilki gibi kuyruklarını kesen ve artık solaçıkta oynayanlara benzemek için sol elle çatal tutmaya başlayan ve gençlik yıllarımızda Hacı Bayram Camii kenarındaki kaldırımlarda şehit cenaze namazını seyreden “ülkücülükten geçinenler” kendileri gibi yaşayanların mahallelerine göç ettiler ve Nişantaşı’ndaki Teşvikiye Camii kaldırımında “domuzsever Canan” ile cenazelere “alkış” tutmaya başladılar.

Oraya verebilecekleri hiç bir değere sahip değiller…

Taşındıkları mahallenin rengini alacaklar ama oraya “kişilik zayıflıkları” sebebiyle hiç bir renk katamayacaklardır.

Bizimde onlarla ilgili gönlümüzdeki bütün HAFIZA İZLERİNİ SİLİP üzülmek yerine “temizlendiğimiz” için SEVİNMEMİZ İCAP EDER.

Artık bazılarına aldırmıyorum. Çünkü “Kara mizah” gibiler. Aramızdaki soğuk duvarın tuğlalarını kendi elleriyle getirdiler.

Utanmadan sıkılmadan hem geçmişlerinin “ülkücü” olduğunu söylüyorlar hemde milli ve manevi değerlerimize saldırıyorlar.!

Para ve makam için tüm değerlerini satacak insanların “dava, ideoloji, insanlık, erdem, ahlak” gibi kavramlar üzerinden nutuk atmaları yüzsüzlüktür ve tiksinti vericidir.!

Meğer utanmak ne büyük şeref. Ondan mahrum olmaksa ne iğrenç bir zilletmiş.!

Bugün olduğu gibi…
Birgün mutlaka suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri yavaş-yavaş düşecektir!

Bunlar gittikleri yeri ocagı söndürürler. Çok şükür bu kuyruğu kesik tilkilerden, fırıldaklardan kurtulduk. İstediğiniz lağım çukuruna düşün…

Çünkü çocuklukuğumuzdan beri biliriz ki lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi parlak olmuyor.!

Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir çakılmadır.

Kutlu davaya ihanet eden İP’sizler buna müstahaktır.

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Ulu Çınar/Nazlı Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Biz Ülkücülerin 50 yıldır sırtında ve göğsünde kalleşçe, kahpece bıçak ve hançer darbeleri eksik olmaz.

Devletin zaafa uğraması pahasına siyasi gelecek planları yapanların devleti ayakta tutmak adına siyasi bedel ödemeyi göze almış MHP’nin siyasetini anlamaları da mümkün değildir.

Bunlara “CUMHUR İTTİFAKI ve MHP DÜŞMANLIĞI” tanımlaması yapmak artık yetersizdir, küçük gelir.! Bunlar milli devlet düşmanıdırlar.!

Yakın tarihi hem yaşayarak hem de “alim” derecesindeki başta Dil-tarih’ten sevgili hocam Prof.Dr Bahaaddin Ögel’den dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak…Yılların tecrübesiyle biliriz ki;

HAİNLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!

İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.

Hiçbir zafere kolay yollardan varılmaz. Muzaffer bir ruhun ortaya çıkması da tesadüfi olamaz.

Her zafer bedel ister, sabır ister, akıl ister, gönül ister, mücadele ve fedakârlık bekler.

Kutlu bir mücadele esnasında, nefesi kesilenler, nefsine esir düşenler, dünyevi menfaatlere yenilenler çıkmıştır, bundan sonra da çıkmaları muhtemeldir.

İnsanoğlu çiğ süt emmiştir, yanılması, yozlaşma akıntısına kapılıp yanlış istikametlere sürüklenmesi beklenmelidir.

Geçmişin kuytu köşelerine şuurumuzun merceğiyle baktığımızda buna dair hazin ve hüzünle perçinlenmiş pek çok ibretlik misal verilebilecektir.

Hesap yapanlarla hasbi davrananları, davanın omuzuna basanlarla davayı omuzlayanları tarif ve tefrik etmek zorunludur, mümkündür, elbette tecrübeyle sabittir.

Ben diyen, bencilliğe gömülen, dünyanın kendi çevresinde döndüğü zehabına aldanan, ben merkezli ve çıkar odaklı tutuma savrulan nice insan bu dünyadan gelip geçmiştir.

Merhum Ahmet Arvasi isabet ve ihtimamla şunu ifade etmişti:

‘BEN’sayısız parçacıkları birlik prensibinde tutmaya muvaffak oldukça yaşar.

Bir olmayı amaçlamayan , birlik ruhuna aidiyet duymayan, ‘BİZ’ duvarında harç olmayı önceliğine almayan ‘ben’ anlayış ve algısı her zaman fitneyi körüklemiş, fesadı kamçılamıştır.

Yapılanı yıkmak, olanı yok saymak, cahilce tribünlere oynamak bunların sonucundan da müftehir/övünen  olmak asla marifet değildir.

Kendini tanımak, atasını tanımak, davasını tanımak, değerlerini tanımak, geçmişini tanıyıp geleceğiyle ilgili inisiyatif üstlenmek gerçek manada marifetlerin marifetidir.

Dava adamı dediğimiz insan da böyle olandır.

Kendini aşma iradesi olmayandan, uzak hedefleri ruh ve akıl potasında eritmeyenden dava adamı olmaz, gerçek anlamda davaya sadakat görülmez.

Hiç kimse davadan daha önemli değildir.

Hiç kimse vazgeçilmez değildir.

Seyyid Ahmet Arvasi Hocamız ne de güzel der;
“-Ülkücüler, tehlike olmadığı zamanlarda kovanındaki barut kadar sessiz ve uysaldır. Fakat onlara ateşle veya darbe ile yaklaştınız mı, size mahiyetlerini ve kudretlerini gösterirler.!”

Ne yaptığımızı, neyi amaçladığımızı, nereye varmak istediğimizi dar ufkuyla, güdük aklıyla, çürük ahlakıyla sorgulayıp demagoji ve dedikodu çarkında dönenler yoldan çıkıp yolunu şaşıranlardır.

Şunu bilmenizi isterim ki, yoldan çıkan davanın önünde engeldir.

Ben diyenler, sinsi plan ve tasarım yapanlar samimiyetsizliğin emir eridir.

Dava insanı akıldan önce adanmış bir yüreğe ihtiyaç duyacaktır.

Gönlümün Şeyh Edabalisi Milli şairimiz M.Akif ERSOY ne de güzel söylemiş;
“-Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka yol.”

Yolumuz…Ülkücü iradenin doğduğu, yeşerdiği, büyüdüğü, yaşandığı tek bildiğim Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti; Üç Hilalli MHP ve Bozkurtlu Ülkü Ocakları ÇİZGİSİDİR..

Yeri gelmişken her daim söylediğimiz gibi:

VEFA;
Yangın varken seçtiğindir. Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.

Her seher vaktinde duamız 
odur ki;
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi..!

Hz.Pir Mesnevi’de der ki:
“Köpeği köpeklikten çıkartıp insana dost yapan ‘sadakat ve vefa’ dır. İnsanı insanlıktan çıkartıp köpekten daha aşağı yapanda sadakatsizlik ve vefasızlıktır.”

Vefa, bizim için yalnızca İstanbul’daki bir semtin veya bir faninin adı değildir.

Vefa adam olmaktır, ahlaklı olmaktır, mertliktir, iman ve vicdan alametidir.

Dava ve ülkü arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır.

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

24 Haziran 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR