Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Farkında olmak yeterli değil...

Farkında olmak yetmez, uyanık ve çalışkan olmak şarttır...


Batı, kendi idealleri için şarkiyatçı veya oryantalist dediğimiz insanları yetiştirir ve o oryantalistler/şarkiyatçılar da ömür boyu kendi ülkesinin ve milletinin hayrına çalışır.

Hemen açıklayalım... 

Doğu medeniyetleri ve tarihi üzerinde araştırmalar yapan, bu medeniyetlerin geçmişteki yaşantılarını ve kültürlerini araştıran kişilere “şarkiyatçı” adı verilir. Şarkiyatçı kelimesinin eş anlamlısı oryantalisttir. Bizde ise oryantal(ist) denince eğlence dünyasının göbek dansıyla nam salan kadınlardan söz edildiği sanılır oldu.

Şarkiyat kelimesi dilimize Arapçadan geçmiştir. Şarkiyatçı kelimesi ise “çı” ekinden dolayı Türkçe-Arapça karışımı bir kelimedir.

Şark: Doğu, Garp: Batı... 

İstiklal Marşımızdaki "Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırlı duvar/Benim iman dolu serhaddim var. Ulusun! Korkma, nasıl böyle bir imanı boğar/Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar."  mısralarında geçen "garp, âfâk,  serhad" kelimelerini bilmeyen neslimizi yetiştirenlerin tek günahı şark'ı, garb'ı öğretmemek değildir.  

Şark'ı bilmeyen garbı da bilmez, âfâk'ı bilmeyenlerin ufuklardan bir beklentisi ve ümidi yoktur. Onlar ufuksuz olsa gerek... 

Tarihte ve bugün bir çırpıda "Şarkıyatçı/oryantalist" sayabiliriz de neden "Garbiyatçı/müstağrip" terimini neden Cemil Meriç'ten başka kimseden duymamışız.

Adil Berk İdil diyor ki "Doğu-Batı ayrımının vakti geçti, küresel ölçekte Kuzey-Güney diye ayırmak yeni moda. Haliyle oryantalizmin anlamı da kayıyor. “Oryantalist”in Türkçesi “doğubilimci”, Osmanlıca-Arapçası “müsteşrik”. 

Aynı şeyi anlatan üç sözcüğümüz var. Bu bence bir avantaj. Hiçbir dilde pragmatik olarak aynı anlama gelen iki kelime barınamadığına göre bu kelimelerin her birini başka şekillerde kullanmak ve dili zenginleştirmek bir anlamda mümkün. 

Oryantalistin coğrafi karşıtı olan “oksidentalizm” sözcüğünü düşünelim. 

Yine iki karşılığı daha var: batıbilimci ve müstağrip. Bugün kimse “müstağrip” lafını bilimsel bir anlamla kullanmıyor, düpedüz “batı hayranı” demek. 

Belki gün olur “müsteşrik” kelimesini de “doğu hayranı” anlamıyla, “doğubilimci”yi hakikaten bilimsel faaliyet için, “oryantalist”i de iğneleyici anlamıyla kullanırız." 

Aşağıdaki oryantalistler Doğu medeniyetinden, Türk ve İslam medeniyetinden neleri alıp da Batı medeniyetine getirmişler? Bazı güzel örnekler vardır tabii...

Michael Jan Goeje (1836-1909) 
Hollandalı oryantalist, 1886-1901 yılları arasında beşeri coğrafya kitaplarından bize ulaşmış olanlarının  10 kadarını ilk defa yayınlayıp kısmen Avrupa dillerine çevirdi. 

Julius Hirsbberg ( 1843-1925)
Arapça dilinde yazılı göz hastalıklara dair araştırmaların büyük önemini tıp tarihinde çok büyük başarıyla belirten ve bunun bilimsel savunmasını omuzlayan ünlü göz hastalıkları tarihçisidir.

Eduard Sachau ( 1845 – 1930)
Bir çok önemli eserleri arasında  el-Biruni'nin Dünya tarihi ile Hint kültür ve medeniyetine dair eserlerinin İngilizce çevirilerini modern dünyaya tanıtmış olan Alman oryantalisttir. 
Henrich Suter (1848-1922): İslam matematik ve astronomisinin ilk biyografik el kitabını yazan İsviçreli bilimler tarihçisidir.

Eilhard Wiederman (1852-1928) : Çok yönlü Alman fizikçi bilgin, hayatının sonuna kadar durmadan ve yorulmadan 1879 yılından itibaren Arap-İslam doğa bilimleri üzerine 200'den fazla araştırma yayınladı. İslam bilim dünyasında tanınan bazı aletlerin ilk modellerini yapmaya başlayan ilk kişidir.

Julius Ruska (1867- 1949): 
Alman asıllı oryantalist. İslam doğa bilimlerinin, özellikle kimya alanının en önemli tarihçilerindendir.
Carlo Altonso  Nallino (1872-1939): İtalyan asıllı en çalışkan oryantalistlerdendir.1909-1910 yılları Kahire Üniversitesi’nde Arapça olarak İslam astronomisi üzerine konferanslar vermiştir. Onun ”Ilm el-Felek ” adı altında yayınlanan konferansları ve yayınladığı el-Battani’nin kitabına eklediği Latince bir ciltlik izah çağımızda yazılmış ilk İslam astronomisi tarihleridir.

Ignatij Krackovskij ( 1883-1951):  Rus oryantalistlerin en önemlilerindendir. Bir çok eserİ arasında İslam beşeri coğrafya tarihi çok büyük bir yer alır. Bu otuz yıllık bir emeğin sonucunda ortaya çıkmış anıtsal eserdir. Sadece konusunda değil, İslam bilimlerinin tek başına ele alınmış alanlarının en başarılı sunuşudur.

Helmut Ritter ( 1892-1971): Gelmiş geçmiş en önemli orientalistlerdendir. Bu büyük bilgin İslam bilimlerinin modern etüdünü Türkiye’ye sokmuş ve Arap harfleriyle yazılı metinlerinin yayımlanmasının geçerli metodunu ortaya koymuştur.

Bunların hepsi 19. yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte Doğu'dan faydalanan Batılılar... 

Bizde neden Batı'nın teknolojisini, ilmini almak üzere gönderilen memleket evlatları ne yaptı? Yoksa gönderilmediler mi?

Nasıl pipo çekilir, nasıl kadeh kaldırılır, bilmezsek olmazdı. Bar, pavyon, gazino kültürünü İstanbul'a ve bütün Anadolu'ya taşımak, kadın bedeni ve kadın kıyafetleri üzerinden gelişmemize(!) katkı(!) sağlayan her şey mübah olmalıydı. 

Parfüm ve makyaj sektörüyle ilmen gelişmiş ve Batılı oluyorduk. 
İbn-i Sina'yı, Biruni'yi, Harezmî'yi,

İbn-İ Heysem'i, Farabî'yi, Cezerî'yi tanımadan Batılı olma sevdası yıllarımızı kaybettirdi. Bu şahsiyetler, tıp, matematik, astronomi, felsefe başta olmaz üzere nice alimlerin hocası olmuştur. Batılılar da onlardan yararlanırken biz kaborta güzelliği üzerinde ihtisas (!) elemanlarını övgü dolu sözlerle balon gibi şişirdik.

Dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan ve Hint medeniyeti üzerine kaç uzmanımız var? Hintçe bilen kaç vatandaşımız var? Buna Pakistan, Endonezya, Malezya ve Bangladeş'i de dahil edelim... 

Şahsi gayretleriyle veya hocasının ricasıyla sen de Yakut, Çuvaş, Şor, Altay, Tıva, Hakas Türkçeleri üzerine çalış diyerek azim ve gayretle yetişenleri istisna sayarsak stratejik anlamda devletimizin 25, 50, 100 yıllık planlarına, güçlü Türkiye idealine ardından da Türkiye Yüz Yılına, Türk Dünyası ve Türk Yüz Yılı'na kimler götürecek bizi?

Cemil Meriç'ten başka mustağrip ve Hint uygarlığından bahsetmedi…

Türkoloji alanında çalışan Batılı oryantalistlerin hemen hepsi "Türkler büyük bir medeniyetin, muhteşem bir uygarlığın mirasçıları, eşi benzeri olmayan köklü bir dil yapısına ve kadim bir tarihe sahip millet" diye bir cümleleri yoktur... 

Orhun ve Yenisey Kitabelerinin Türkçeye ait bir dil olduğunu üç beş yıl ilan etmekten imtina eden Thomsen ve Radloff da oryantalist idi... Alman Türkolog G. Doerfer, A. Gabain, G. Ligeti ve daha niceleri türkoloji üzerinden ekmek yemişlerdir ama Türk dünyasının bütün mensuplarını ayırmak üzerine bir strateji geliştirmişlerdir. 

Ortodoks misyoner Nikolay İlminsky de öyleydi... 

Stalin İlminsky'nin stratejilerini İlminsky öldükten 48 yıl sonra uygulamıştır... 

Türkistan’ın işgalinin gerçekleşmesi için İgnatiyev’in oynadığı siyasî oyunlar ne ise, İlminsky’nin kültür alanında yaptıkları da hemen hemen aynıdır. İgnatiyev, Türk halklarının siyasî yönden ayrılmaları; ayrı hanlıklar halinde yaşayan Türklerin birbirine düşman olmaları, birbiriyle savaşmaları için entrikalar çevirmiştir.

İlminsky ise dili, dini ve milliyeti bir olan Türkistan Türkleri’nin kültür ve dil bakımından bölünmesi yolunda kafa yormuş, projeler üretmiş, bu uğurda gayret sarf etmiştir. Bundan dolayı, Türkistan ve genel olarak Rusya’daki Türklerle ilgili, işgal sonrası Rus kültür politikasında en önemli isim, Nikolay İvanoviç İlminsky’dir

Farkında olmak yetmez, uyanık ve çalışkan olmak şarttır... 

Türk milleti çekişmelerle enerjisini tüketmeden ilimde, sanatta, dilde, edebiyatta, sanayide, teknolojide, ticarette, iktisadi sahada, bankacılık ve finans alanında kompleksten uzak, özgüveni yüksek, ahlakî ve insanî değerlerle bezenmiş bir gençlikle herşeyi başaracaktır ve bu dünyada adaleti, hürriyeti, esenliği, huzuru, barışı da tesis edecektir. Biz inanıyoruz... 

Tanrı Dağları'ndan ...
14.12.2025
Muhittin Gümüş 

YAZARLAR