DİLİNE SAHİP OLMAYAN FİTNE MÜNAFIĞI, ŞEYTAN HER SAHADA OYNATIR VE UÇURUMUN KENARINA GETİRİR!
GÜL YERİNE, DİKENLİ KAKTÜSÜ
SEÇENLERİN AKİBETİ: ÇAKILMADIR!
-VAZGEÇENLER UNUTULMAYA MAHKUMDUR!
Sırtlarına “MHP muhalefeti” yaftası asılan ancak MHP Camiası ile alakası kalmayan rahmetli Başbuğumuz Türkeş dahil bu kesime bir türlü lider beğendiremediğimiz müzmin muhaliflerin “tarihi ve psiko sosyal” incelemesi yapıldığında görülmektedir ki bu da bir “fitne ve bozgunculuk” hareketidir.!
Çünkü bunlar “Ülkücü” olmayı öğrendiklerini sandıkları rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’ten bu yana CKMP ve MHP Genel Merkezine başkaldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Doğru olan şeyleri dahi yanlış görüp göstermek, bunların alışkanlıklarıdır.
Ömürleri… Devlet Bahçeli ve MHP düşmanlığıyla geçmiş, gezmedik parti bırakmamış, siyasi rakipten ziyade 12 Eylül öncesi ülküdaşlarımızı hedef gösteren sürekli düşmanlarımızın safından bize saldırmış bu kişilere, değer yüklenmesi akıl tutulmasıdır.
Mevcut bulundukları parti yerine “Eski MHP’li, Ülkücü Bakan, Ülkücü Efsane” sıfatları verilmesi şühedalı ve dualı kutlu harekete hakarettir.
MHP hangi noktada durduysa,
bunlar bugüne kadar hep karşısında durmuşlar, “MHP başarısız olsun” diye her türlü düşman oluşumda yer almışlar, MHP hakkında akla-hayale gelmeyecek kara propaganda yapmışlardır.

OYSA Kİ;
-BİR DURUŞU OLMALI İNSANIN,
-BİR BAKIŞI, BİR ANLAYIŞI,
-BİR AŞKI, BİR DAVASI OLMALI.
Daha ilk kelamında dava cehaleti ortaya çıkan, ezberlediği cümleleri yüksek ses tonuyla söylemeyi marifet sanan,hak hukuk bilmez, tarih okumaz , ilmihalden ve gıybetten habersiz, dava, düstur bilmez zübüklerin hal ve hareketlerini Ankara’da daha üniversite yıllarımda tasvip etmezdim.
Kimlerin kuru yaprak misali nerelere savruldukları artık bu saatten sonra bizi ilgilendirmiyor.
Bugün MHP'ye saldıranların hepsi 2023’de PKK'nın desteklediği kılıçartığı zillet ittifakına oy verdiler! NET…
Bugün suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri düşmektedir!
Bunlar gittikleri yeri ocagı söndürürler. Çok şükür bunlardan kurtulduk. İstediğiniz lağım çukuruna düşün.. Çünkü lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi parlak olmuyor.!
Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak.! Bizde ibretle izleyeceğiz sonlarını.!
Şühedalı ve dualı kutlu davamızın ambarındaki torbalardan don dikenlerin cemaziyülevvellerini bilmekteyiz.
“Gülistan” yerine dikenli kaktüs dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve ülkücülükle alakası olmayan soykaların liderliklerini kabul etmişseniz biz ne yapabiliriz ki.?
“Güvenmek” sevmekten çok daha önemlidir.
İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER. Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider. Çünkü biliriz ki;
Asıl olan söz dili değil, hal dilidir.! Konuşmaktan çok inandığı gibi yaşamaktır
Yakın tarihi hem 50 yıl yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak biliriz ki;
NANKÖRLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!
İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.
Bunların dönüş yolu kapanmıştır aramıza yıkılması imkansız olan duvarları kendi ihanetleri ile örmüşlerdir.
Benim samimi ülküdaşlarım bu “cüceleri adam” bilirlerdi.
Oysa ki kavga yıllarımızdan beri bilirdik ki;
“ÇELİĞİN İYİSİ ÖRSÜN ÜZERİNDE ORTAYA ÇIKAR.”
Devlet Bey ameliyat masasında iken partiye KAYYUM ATAMAK gibi Bizansvari gelişmeyi pek yaşamadığımız için kalitelitesiz çelik görüntüsü vermişlerdir.!
Çünkü örsün üzerinde çelik değil Malkoçoğlu filmlerindeki kılıçlar gibi “parlak tahta teneke” oldukları görülmüştür.!
Bizim Adana’nın halk kültüründe
şöyle bir deyiş var;
“Yürü bre adam olmayanlar,
Adam gıymatı bilmeyenler,
Dar günümde olmayanlar,
Var günümde neyleyim sizi.”
En fazla şehit verdiğimiz, İşkenceci Pol-Der’li Başkomiser Piç Ahmet’in yakın arkadaşı Zeydan’ı Adana’ya hemde Büyükşehir’e Belediye Başkanı yaptınız…UNUTMADIK!
Adana/Yavuzlar Mah’deki… Çocukluğumdan beri bilirim ki;
mazgallar arasından lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi güzel olmuyor.
Hz. Mevlana’da der ki;
“Bize iğrenç görünen LEŞ köpeğe ŞEKERPARE’dir.”
Bunlardan dava adamı olmaz.
Çünkü dava adamı;
“SOFRAYA YÜRÜR GİBİ SEHPAYA YÜRÜR”
Fikrini ve iradesini başka mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.
Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası kalmayan/olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.
Hakedilmemiş bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir ÇAKILMADIR!
Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.
Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.
Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak.! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.
-O fitne münafık…Her kapıya maymuncuk olmaya çalışan ÇİLİNGİRDİR.!
-Ama şühedalı ve dualı Ülkücü Hareket “gönül kapısı” olduğundan haberi yok, O'na maymuncuk uymaz!
DEVLET BEY gittikleri her kapıda dedikodu yapan bu “mızmız ve karamsar fitneciler” için ne de güzel söyler;
“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.!”
Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.
Bilinsin ki, Milliyetçi Hareket Partisi ve onun bilge lideri Sayın Devlet Bahçeli, Türk milletinin sigortasıdır. Kim hangi karanlık odakların talimatıyla konuşursa konuşsun, ülkücü hareket dimdik ayaktadır ve sonsuza dek var olacaktır.
Herkes haddini bilecek!
Her zaman dediğimiz gibi;
Ucuz insanların üzerine kurulan hayaller kişiye-kuruma-teşkilata ve devlete pahalıya patlar.!
Ayrıca…Hiçbir refarans, beceriksiz, ahde vefasız vesselam defolu bir siyasetçinin arkasında sonsuza kadar duramaz.
Karakteri bozuk olana kırk deve yükü sevgi ve saygı yüklesen gider kervanın başındaki ve devamlı anıran “özgür eşeğe” tabi olurlar!
Hayat insana, kendi yüzlerini ve insanların binlerce yüzünü gösteriyor!
Yol arkadaşlarınız, dostlarınız, kardeş belledikleriniz ve sevdiklerinizle yaşayıp gidiyorsunuz.
Ama bir zaman oluyor ki, onlarla taban tabana ters düşüyor, doğrularınız ve hak uğruna dilsiz şeytan olmak istemiyorsunuz!
Sözleriniz, başka yüzlerini çıkarıyor ortaya adam bellediklerinizin!
Öyle bir an geliyor ki işte bu deyimi sarfetmek zorunda kalıyorsunuz:
SIDKIM SIYRILDI!
Sıdk bir kez sıyrıldı mı, yerine dönemiyor bir daha!
Kim, fasulyenin sıyrılan kılçığını yerine yapıştırabilmiştir ki bu güne kadar!
En iyisi, sıdkımızın sıyrıldıklarından uzakta durmak ve de sıdk ile bağlanacağımız dostlar edinmek!
Adana’da Yavuzlar Ortaokulu ve Karşıyaka Lisesine giderken Türkistanlı Aksakallı Atalar derdi ki:
“GÖNÜL SOĞUK SÖZ DUYMUŞ,
KIRK ADANA YAZI GÖRSE ISINMAZMIŞ.”
Bizim bu eski tanıdıklara olan kızgınlığımız geçerde, kırgınlığımıza çare bulamayız! Kime ne diyem!
Size güven vermeyen kişilere güvenerek yola çıkmayın, inandıklarınızla yola çıkın.
Yola çıkacağımız insanları yüzde yüz isabetle seçme şansımız ise maalesef yoktur…
Çünkü bu seçimi veya elemeyi, esas itibariyle yapacak olan bizler değilizdir;
-Yoldur, yolculuktur,
-Yanımızdakinin dostumuz olup olmadığı, yolculuk esnasında ortaya çıkar.
Özellikle siyasette ve ticarette, bu yürüyüşlerin büyük bir kısmı hüsranla sonuçlanır.
Tanıdığımızı sandığımız insanları tanıyamamış olmanın üzüntüsü ve şaşkınlığı, bizi yolculuktan daha fazla yorar.
Tam da burada şunu sormalı:
-Kırk yıl birlikte olmuş olsak bile, bir insanı ne kadar tanıyabiliriz?
Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil, kışın açabilmektir.
Yani iyi gün dostu olmak kolaydır, en mühimi, kötü gün dostu olabilmektir.
Toparlayalım…Dünyevi şeyler için bu soykaların peşinden giden “kırk yıllık dostların” birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz. Rabbim herşeyin hayırlısını versin…
Üç Hilalli MHP bizim için sadece siyasi bir parti değildir. Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.
Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep haklı çıkan kutlu harekettir.
Üç Hilal...
Türk Milletinin devşirme değil MAYASIDIR. Gönüllerde bu maya tutmuştur. Mayası sağlam, manası engin, maksadı göz kamaştırıcı olan ihlaslı yükselişler ezeli bir sevda ebedi sevenle buluşur.
MHP;
Türkiyenin geleceğinde artık tam ve kesin söz sahibi olacaktır İnşaallahh. Zira kader gayrete aşıktır. Ulu Çınar Üç Hilal’i güzel günler-yıllar bekliyor Allahın izniyle.
Şühedalı Anadolu topraklarına
hizmetkâr olanlara dua edenler
bela okuyan at hırsızlarından fazla olduktan sonra millet ve vatan sevgimize gölge edemezler…
Büyüyen ve yükselen, cazibesi ve çekim alanı sürekli genişleyen Ülkücü Harekete hiç kimse, hiçbir odak engel olamayacak, pranga vuramayacaktır.
Osmanlı tarihinde Celali ve Yeniçeri İsyanları meşhurdur. Celalilerle, yeniçeriler zaman zaman devlete başkaldırmakla işbirliği, elbirliği etmişlerdir.
Bunların bazen birtakım saray çalışanları ve devlet yöneticileri tarafından çıkar amaçlı tahrik edildikleri veya yönlendirildikleri, bazen de kendi içlerindeki örgütlenmelerle harekete geçtikleri bilinmektedir.
Celali ve Yeniçeri İsyanları;
-ne “devlet-i ebed müddet”
-ne “ila-yı kelimetullah”
-ne “sancak-ı şerif”
-ne “mukaddes vatan”
-ne de “cihâd” için çıkarılmıştır.
İsyanların temelinde devletin Osmanlı tebanın geleceği ile ilgili endişe ve mülahazalardan çok, “ekonomik-siyasi-askeri ve sosyal” sebepler ve ikbâl meyhanesinde nara atmalar vardır.
Şurası muhakkaktır ki Celali ve Yeniçeri İsyanlarının içinde “bugüne ışık tutacak” ibret levhaları mevcuttur.
Üniversite yıllarımdan beri zaman ve mekanda inandım ki ve emin oldum ki ucuz insanların üstüne kurulan hayaller bize pahalıya patlıyor.!
VEFA…Yangın varken seçtiğindir.!Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.!
SADAKAT…Sevginin muhabbetin mayasıdır. Fikri mayası bozuk olanın sevgisi şaibelidir, çökmüştür. Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkücü gönüllerden düşürmesin.
MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.
Rahmetli Başbuğumuz ne de güzel söylemiş…”Ülkücülük...Bir gönül işidir…Gönül verenlerle hizmet edilir.”
Ülküdaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…
Her vakit duamız odur ki;
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi.
VAZGEÇENLER UNUTULUR…
Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence, Aksakallı Bilge sorar;
-Mecnun Leyla’sından vazgeçti mi?
-Hayır.
-Kerem ateşten kaçtı mı?
-Hayır.
-Ferhat dağları delmekten korktu mu?
-Hayır.
-Ya Gavurdağlı Ahmet?
Bir süre susup düşündükten sonra genç;
-O'nu hiç duymadım ki efendim, deyince…
Gençlerin AYNA da göremediklerini KERPİÇ duvar da gören Aksakallı Bilge:
-Tabi duymazsın…Çünkü O VAZGEÇTİ!
UNUTMA…VAZGEÇENLER DEĞİL…MÜCADELE VERENLER TARİHE GEÇERLER.
50 yıllık tarihi ve siyasi tecrübemizle deriz ki;
Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Taşmedreseli Ülkü Ocaklının yüreğinde…
Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….
Yürek başka birşey…Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde.
Rahmetli Neşat Ertaş:
“Gönül Mecnun'a döndü, Leyla bahane.” sözünü tam da Nazlı Üç Hilal Sevdalılarına göre söylemiş…
Gerçekten hepimizin gönlü ulu çınar Üç Hilal sevdası ile dolmuş…
Ulu Çınar MHP'nin CEZİR, dönemi sona ermiştir. Artık MED yani “yükselme" dönemi başlamıştır.
Böylece Türk Milleti MHP ile birlikte eski güzel günlerine kavuşacaktı Allah’ın izniyle.
Merhum Seyit Ahmet Arvasi’nin dediği gibi;
“Milliyetçi Hareket, küçük parti hesaplarında değil, bütün parti ve politikalara yön veren milli ve mukaddes bir aksiyondur.”
Bugün görülüyor ki yakın tarih Arvasi Hocayı HAKLI çıkarmıştır.
Başbuğumuzun dizi dibinde yetişen Lider Devlet Bahçeli’de der ki;
“Benim yol arkadaşım;
-Haramı helâli bilen,
-Ülküdaşını kollayan,
-Çizgisinde net olan,
-Allahtan korkup kuldan utanan,
-Fitne, fesat işlerle uğraşmayan,
-Teşkilatın emrinde olandır..”
Bizde 50 yılın tecrübesi ile bir eğitimci olarak deriz ki:
Her ağız “ülkücülüğü” tarif edemez, daha doğrusu bu söz her ağıza da her bünyeye de yakışmaz.
O, bir zor zanaattır.
O, aşık olmaktır, fedakarlıktır, istememektir, karşılıksız sevmektir, ölümle eğlenmektir, kutsalları şu ki;
-Vatan için yaşayıp millet için ölümü göze almaktır,
-Dünyanın bütün makamlarını elinin tersiyle itebilmektir,
-Yokluğa ve hiçliğe talip olmaktır,
-Göz önünde olmamaktır,
-Paylaşırken geride durmayı bilmektir,
-Nefsine galip gelmektir,
-Hoş görmektir...
Ha diyeceksiniz ki böylesi de
var mı.? Her elinizi attığınız yerde böylesi olsa idi dünya bu kadar rezil olmazdı... ÜLKÜCÜ, AZ BULUNANDIR.
İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve Türk Devlet geleneğine bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.
Turan Coğrafyasının yegane ümidi olan Üç Hilalli MHP bizim için sadece siyasi bir parti değildir. Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.
Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep HAKLI çıkan KUTLU harekettir.
Üç Hilal...
Türk Milletinin devşirme değil MAYASIDIR…Gönüllerde bu maya tutmuştur.
Bu mayanın bozulması-ekşimesi-bitmesi mümkün değildir. Çünkü Üç Hilal her sene bahçe duvarının dibine ekilen bir yıllık-kısa ömürlü sarmaşık değil ULUÇINARDIR..
Türk Milleti, kendi selametini, kendi beka kaygısının teminatını MHP’de görüyor, MHP’yi en önemli siyasi güvencesi olarak görmeye devam ediyor.
Yolumuz…Ülkücü iradenin doğduğu, yeşerdiği, büyüdüğü, yaşandığı tek bildiğim Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti; Üç Hilal’li MHP ve Bozkurtlu Ülkü Ocakları ÇİZGİSİDİR..
“Et-tekrârü ahsen velev kâne
yüz seksen."(Tekrar etmek en güzeldir, 180 kere de olsa!) noktasından hareketle tekrar edersek;
ÜLKÜCÜ İNSAN…Liderinin yüreğini yüreğine katar, vatan olur, bayrak olur ve BAKTIĞI YERE BAKAR.
-Liderimi tanır… Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…
-Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.
Gerisi "lafügüzaf"…
SÖZÜN ÖZÜ CANLAR…DERİZ Kİ:
-İnsanın kıymetini dili belirler ve insan onunla mutluluğa erer.
-Gerçek düşmanlarıyla kavgaya KORKANLAR, kadim dostlarını düşman yaparlar ve ne yazık ki onlarla kavga eder duruma gelirler.
Yunus Emre’de der ki;
“Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz,
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede
bir söz.”
Dil üzerine çok söz söylenmiştir;
-Bir söz söylerken hem kendi hemde karşınızdakinin ahiretini düşünerek konuşun..!
-Söz insanın terazisidir.Fazlası ziyan, azı vakardır.
-Alay ve boş konuşmak belaya yol açar.
-Hikmeti konuşmakta değil, susmakta aramalıdır.
-Az konuşan kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.
-Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konuşan, gönüldeki hizmet cevherini boşaltır.
“Eğer kalbte darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve bereketsizlik olursa, bunun boş ve yersiz konuşmalardan meydana geldiği bilinmelidir” derdi gönlümün Şeyh Edebali’si rahmetli babam.
Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür. Tatlı dilli ve cömert ehli olunmalıdır.
-Diline sahip olmayanı şeytan
her sahada oynatır.
-Büyük bir uçurumun kenarına getirir, yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler.
-Dile ahlak dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine kavuşur.
-Başıboş bırakılırsa zarardan zarara girer.
Dilin güzel yanları vardır elbet. Çünkü canlılar Allahın birliğine dilleriyle şehadet ederler.
Sevgili Peygamberimiz ne güzel buyurmuş:
“Güzel söz, güler yüz sadakadır.”
"ÜSLUP" ne kadar önemli…
Zehiri bala, balı zehire de dönüştürebiliyor bir anda.
Hayranım…saygıyı elden bırakmadan, sözü incitmeden, kelimelerini seçerek konuşabilen insanlara.
Bizim ülküdaşlarımız saygıyı elden bırakmadan teşkilat terbiyesi ile Piri Mehmet Paşa gibi tutum alır, davranır.
Tarihi Bedesten’de PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ’SİNİ gezerken… Camiin “kesme Sille taşına” bakmayız…Bu tarihi isim bizi tarihin derinliklerine çektiğini hissederiz.
Yavuz Sultan Selim Han, tahta çıkar çıkmaz “sadaret” yani günümüz “başbakanlık” makamını boşaltmıştır.
ilk divanda sadrazam atayacağını duyurur. Paşaların tamamı Enderûn’ludur, tahsilli, kalifiye kimselerdir. Sadece Piri Mehmet Paşa gazi-alaylıdır. Savaştan-savaşa, cepheden-cepheye koşarak yetişmiş, imanı ve bileğinin hakkıyla paşadır.
Divan günü bütün paşalar, saatlerce önceden koşarak padişah’a yakın yerlere otururlar. Hepsinin gönlünde sadrazamlık yatmaktadır. Piri Mehmet Paşa ise divana birkaç dakika kala gelir ve padişaha uzak, kapıya çok yakın bir yerde durur.
Yavuz gelir... Selam-sabah, hoş-beşten sonra Divan-ı açar;
“Bre Paşalar.! Bir karara vardım.
Ne dersiniz ? diye kararını açıklar. Açıkladığı karar, devletin yüzde yüz aleyhine bir karardır.!
Sonra meşveret gereği;
“Falan Paşa ne dersün.? diye sırayla sormaya başlar. Aldığı cevaplar;
“-Muvafıktır Hünkarım..
-Çok doğru Hünkarım...
-Siz yeryüzünde Allah’ın gölgesiniz, yanlış yapmazsınız Hünkarım.”
Ve benzer sözlerdir..
Sıra, en sona kalan Piri Mehmet Paşa’ya gelir.
“Bre Piri Paşa.! Sen ne dersin.?” diye soru tekrarlanır.
“-KÜLLİYEN YANLIŞTIR HÜNKARIM.” Cevabı ile sanki bir bomba düşer.! Herkes Yavuz’un gazabını düşünerek titremeye başlar.!
Yavuz;
“-Bre Piri, bizden korkmazmısın.!
Bilmezmisin biz KELLE alırız.!”
diye kükrer.
Cevap da saygılı ama aynı cesur tonlamayladır;
“-Haşa Hünkarım...Yüreğimizi Allah korkusu, öylesine kaplamıştır ki başka bir korkuya asla yer yoktur..”
…Ve Piri Mehmet Paşa,
SADRAZAMDIR.!
Lise yıllarımızda kişiliğimizin oluşmasında önemli kilometre taşlarından biri olan rahmetli Dündar Taşer büyüğümüzün dediği gibi;
“Ülkücülerin kanaatları sağlam, imanları bütün, fikirleri berraktır. Serttirler ama odun gibi değil elmas gibi pırıl pırıl.”
Canlar…Biz;
-Ne yoldan çıkanlardan olacağız...
Ne de;
-Yoldan çıkanların değirmenine su taşıyacağız..
*ÜLKÜDAŞLARIMIZIN EVLERİNE BUĞDAY (bereket/huzur) YAĞSIN İNŞALLAH…
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
18 Ağustos 2025
Taşmedreseli Tarih
Öğretmeni:
Ali KUZENCİK