GENÇLERİMİZE…
“DİN’Ü DEVLET/
MÜLK’Ü MİLLET” GÜVENCESİYLE
SAHİP ÇIKMAK…GERİSİ LAFÜGÜZÂF.
ABD ve İngiltere gibi merhametsiz ve vahşi batılı devletlerin bir ülkeyi uykusuzluktan, yorgunluktan serseme dönmüş kişileri nasıl zombileştirdiğini yaşayan ölüler görmek istiyorsanız işgal ettiği ülkelere bakın.
Geçen gün kanalları gezerken bir özel kanalların birinde Afganistan’la ilgili belgeseli izlerken yüreğim kanadı, içim burkuldu, havsalam durdu.
Sonuna kadar izleyemedim... İzlemek için manda derisinden içi taş dolu yürek gerek.
Bir ülkenin nasıl perişan olduğunu görmek için yıkılmış binalara bakmaya gerek yok.
Uyuşturucu belasının bir milleti nasıl harap ettiğini görmek için aşağıdaki fotoğrafa bakmak yetiyor.
Belgeselde yol kenarları, köprü altları, metruk binalar bu insanların meskeni olmuş.
Uyuşturucu parası bulmak için her şeylerini feda eden bu insanlar artık insanlıktan çıkmışlar, dolaşan ceset yani birer zombi olmuşlar.
Eroine mübtela olmuş bir kadın burkanın altından şöyle diyordu:
-Hayat dayanılmaz hale gelince bir tanıdığım "Şunu kullan, bütün dertlerinden kurtulursun dedi. Bir sefer kullandım, olanlar oldu, bu hale geldim.”
Emperyalizm aynı oyunu işgal ettiği her ülkede oynadı:
-İngiliz, Hindistan’ı işgal ettikten sonra bütün ülke uyuşturucu belasına duçar olmuştu.
-Beyaz adam Kızılderilileri ateş suyuna alıştırdıkran sonra koca kıtanın her şeyini sömürdüler.
-Afrika'nın siyah adamı yerinden yurdundan edilip beyaz adamın kölesi oldu.
-Afganistan İngiliz, Sovyet ve Amerikan işgalinden sonra insan dahil her şeyini kaybetti. Şimdi de Taliban'ın kıskacında.
“EL EMANİ”…yani hiç bir şeye güveni kalmayan bu ülke uyuşturucu müptelası olunca inançları çıkmaz sokağı girdi. Allah yardımcıları olsun.
Bizim emanimizde din ve devletimizdi. Onun için Osmanlı'da “DİN ü DEVLET MÜLK ü MİLLET” herşeyin üzerindeydi.
Padişahlar bunları koruyabilmek için:
-Hac ibadetlerinden,
-Canlarından hatta evlatlarından bile vazgeçtiler.
Hürriyet, eşitlik, dostluk adına ülke gençlerinin dine, devlete ve millete olan itimatlarını yerle yeksan edildi.
İngiliz faytonuna koşulmayı şeref saydılar. Din ve devlete güven gittikçe azaldı. Ardından koskoca devlet çatırdadı.
Yüz yıl geçti, hala toparlayamadık.
Her milleti ayakta tutan;
-Kendi milli kimliği dini inancı gelenek ve görenekleri… Bunlar yok oldu mu o millette yok oluyor. Tarih örnekleriyle dolu.
-Kendine yabancılaşma; milli ölçüyü kaybetme demektir. Milli ölçüyü kaybeden kimse hem iç hem dış politik olayları, kendi milletinin menfaatlerine uygun ayrıntılı düşünmeyen adam demektir.!
Zamanın İngiltere ve Almanya’nın elinden eteğinden tutanlar, onların ağızlarından çıkacak bir sözle gelecek planlaması yapmak için hazır kıta bekleyenler:
-Dik duramazlar, yerli olamazlar, milli olamazlar, Aziz Türk Milletinin evladı asla olamazlar.
Bugün de aynı tertip sahneleniyor. Milli ve manevi değerlerden uzaklayıp, doğru din anlayışının yerine sözüm ona çağdaş değerlerle uyumlu bir din icad edilmeye çalışılıyor.
Devlete olan güveni yıkmak için her yol deneniyor. Kırk yıldır terörle uğraşıyoruz. Binlerce askerimizi şehit verdik!
Bugün terör örgütünün ardında kimlerin hangi STKların durduğunu görüyoruz.
FETÖ'nün bir neslin aklını ve imanı çalıp kendine bağlı zombiler yetiştirdiğine şahit olduk.
Şerefli asker elbisesi altında millete nasıl kurşun sıktığını, TBMM'yi bombaladığını 15 Temmuz akşamı hep beraber yaşadık.
Tekrar günümüze dönersek…
Beyoğlu’nun arka sokakları gibi Türkiye genelinde hemde muhafazakar olarak bilinen şehirlerinde bile gençlerimiz alkol ve uyuştucu batağında kıvranıyor.
Haz ve tutkuların esiri bir nesil bizi bekliyor.
Herşeyden şikayetçiyiz.Kimse halinden memnun değil. Eskiyle bir kıyaslayalım hayat standardımızı ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
Bütün dizilerde hız, haz ve tutkularının peşinde koşan bir gençlik hep örnek gösteriliyor.
Aile kurumunu yıkmak için her yol deneniyor. Mor akım LBGT her fırsatta ailenin, meşru evliliğin önene bir özgürlük alanı olarak çıkarılıyor. Malum kesimler de bütün bunlara destek veriyor. Ne adına? Özgürlükler ve demokrasi adına...
*Herşeyimizi kaybedelim yerine yenisini koruz ama insanımızı kaybedersek bütün bunları yerine koyacak,bayrağı dalgalandıracak, ezanı okuyacak, vatanı koruyacak genç bulamazsak vay halimize...
Bugün Konya… Seher vaktinde havalar serinledi. Eee olacak…Ekim Ayındayız…
Sabah namazı vakti…Maşallah cemaat kalabalık. Mahalleden veya tarihi bedestene giden esnaf-tüccarlar burada namaz kılıp, daha sonra lüks arabalarına binip işyerlerine gidiyorlar. Allah kabul etsin…Buraya kadar güzel.
Ama benim dikkatimi çeken ve üzen olay; cemaatin %90’nının yaşı 65 ve yukarısı...İnanırmısınız canlar en gençleri benim.
Bazı günler sabah namazında birkaç genç gördüğüm zaman çok seviniyorum. Ruhum Kutup ikliminden; Akdeniz iklimine dönüşüyor.
Mahallemizdeki NUR YÜZLÜ
DEDE KORKUTLAR sıcak-soğuk, yaz-kış demeden ve bastonla gelirken gençlerimiz sıcacık yataklarında;
“Ohhh…10 dönüm bostan-yan gel yat osman” misali mışıl-mışıl uyuyorlar. Dindar gençlikmişş... Geçiniz…
Bizim mahallede yerli arabaların arkasındaki “HUZUR İSLAMDA”
yazıları silindi…Sakallar kısaldı;
kirli sakala dönüştü.
Meram Bağları’ndaki camiiden;
Tarihi Bedesten’e giden canlar…
Tezgahınızın müşterisi bol olsun.
Kasım Ayı yaklaşıyor…Konya’da Hazan sonu mevsimi havasını yavaş yavaş hissettirir. Sabah namazı çıkışı fırından ekmek almak için dışarı çıkıp o soğuk rüzgarın surata çarpışıyla hatırlarsınız kışın gün be gün yaklaştığını..
Gençlerimize dönersek… Evlatlarımız bizlere Allah’ın bir nimeti, gözlerimizin nuru, evlerimizin neşesi, soyumuzun devamı, milletimizin istiklali, ahiretimizin duacısı ve Allah’ın emanetidir.
Onlarla sevinir, onlarla üzülür, onlarla istikbale yürürüz. Onlarında beden ve ruh yapıları vardır.
Beden sağlıklarını en iyi şekilde takip ederken, ruh yapılarınıda inanç ve ibadetlerle, Türk-İslamın temel ahlak prensipleriyle beslemek, anne/baba ve eğitimcilerin ortak görevidir…
Ruh yapılarıda mensubu olduğumuz Türk Milletinin örf ve adetleriyle, milli geleneklerimizle doldurmak zorundayız.
Günlük siyaseti… 50 yıllık tecrübemizi kaleme dökelim ama bir öğretmen olarak sevgili gençlerimizi “dini devlet/mülk’ü millet” güvencesini KAŞIKÇI ELMASI misali kıymetini ihmal etmeyelim…
Bıkmadan,usanmadan anlatalım…anlatalım…anlatalım.
Çünkü…
Vatan sevdamız ile amel birleşse ABD ve İngiltere güdümünde kurulan bazı haşhaşi tarikatler yerine çoğunlukla vatan sevdalıları olsa… İşte o zaman 15 Temmuzlar yaşanmaz, millette bu dışa bağımlı haşhaşilere, sahtekarlara kanmaz, devletimizde, güzel ülkemizde bu sıkıntılar yaşanmaz.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER