Nevin KORKMAZ


Gönül adamı Neşet Ertaş

O bir gönül adamıydı, o ‘ayaklar altının türabı, göynümüzün hızmatçısıydı.’ Ne aptaldı ne de Çingen hâşâ… O yüce gönüllü bir Türkmen’di.


(Senei devriyesi adına, Mevlâ rahmet eyleye)
                          GÖNÜL ADAMI


Neşet Ertaş; Türkmen geleneklerinden gelen Türk Halk Müziğine katkıları olan, üreten ve kendi tarzında okuyup çalan son bozlak ustası. Onu hayatının son demlerinde gördüklerinizle değil; doğumundan bu güne kadar çektiği çilesiyle, memleketim Kırşehir’i temsiliyetiyle, alçak gönüllüğüyle ve Türk Halk müziğine, bozlağa, millete olan hürmeti, Yüce Allâh’a olan sevgisiyle tanıyın. 

O’nu yazarken kimi sanatçı gibi üstad, kimi kendini bilmez gibi sanatçı demeyeceğim. Sanatçı diyenler sanatından anlamadı, sanatçı olduğunu zannedenlerde üstadlığını…

O bir gönül adamıydı, o ‘ayaklar altının türabı, göynümüzün hızmatçısıydı.’ Ne aptaldı ne de Çingen hâşâ… O yüce gönüllü bir Türkmen’di.

Günümüzde ses sanatını icra edenlerin çoğu hala onun eserleriyle ekranlarda yer almaktalar, şimdi bunlar bir bir televizyon ve radyolara çıkıp, ‘ah usta vah üstad’ diye ağlayıp, yırtınırlar. Hele bunların bazıları var ki Garip’i ölmeden öldürdüler. O hayattayken bile türkülerini seslendirirlerken "eserlerine" Orta Anadolu müziği, anonim dediler. Gene de kızmadı Neşet, alınmadı 'Olsun onlar da Allâh kulu' dedi, üstadlığını bir kere daha gösterdi.
Çaldı Neşet, söyledi, oynadı ve oynattı... Gençlik sevdalarımızda sevgiliye hitaptı kimi zaman kimi zaman da duygularımızın tercümanı…

Tüm düğünler onun türküleriyle döndü, başladı, bitti... Bize kaşığı tutturanda oydu, çaldıranda, gelinlerimizi ağlatanda oydu, oynatanda...

Kim kaldı kendi tarzında üreten, türkü söyleyip, Türk’ü seven? Kim kaldı Dadaloğlu, Âşık Said, Bulduk Usta, Yusuf Usta, Muharrem Ertaş, Hacı Taşan ve Neşet Ertaş geleneğinden? Kim kaldı Neşet’ten başka Anadolu Türkmen ağzıyla duygularımızı, heyecanlarımızı, hasretlerimizi çığıracak, bizi çığıracak!

Gür ve yanık sesiyle memleketimizi temsil edende oydu memleket hasretimizi burnumuzu sızlatarak anlatanda. Gitti işte elinde meydan sazı, gür sesi ile gönüllerimizi titreterek. Garip bülbül gibi feryadı kaldı, Alamadı eyvaaah muradı kaldı, Birde Gök kubbede dinlenecek sedası kaldı, Ellere kalan dünyasında…
Mekânın cennet olsun, değerli hemşehrim.  
25 Eylül 2012.

YAZARLAR