Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


"Güçlü Devlet Yahut Dijital Mankurtlar"

Hayal değil, mümkündür düşündüklerimiz.


Tarihte Türk milletinin değişik dönemlerdeki gücü, etkisi ve nitelikleri üzerinde çok sözler söylenebilir.

Tarihin en eski devrinde ya da başlangıçta açı doyuran, çıplağı giydiren devlet vardı…

Sonraki devirlerde insan ve şehir yani hayat ve mekân üzerinde şekillenen nizam olarak görülür. 

Bir yandan medeniyet oluştururken diğer yandan siyasi yürütmeye dair nizam teşkilat kavramı çerçevesinde kabul görmüştür.

Medeniyet oluşturmada siyasi, sosyal ve iktisadi düzlemde hayalî veya hamasi güzellemelerden uzak; kültür, töre, irfan ve medeniyet bağlamında gerçekçi konuşmaya başlama dönemi yakalanmıştır.
Devlet sorumlu, düzen kurucu,  adil ve asil bir tarzla hakikat yolundan gitmesi benimsenmiştir…

Açı doyuramayan, çıplağı giydiremeyen otorite sıfıra iniş yapar ve artık birlik de sağlayamaz hâle gelirse "eyvah eyvah!" deme zamanı çoktan gelmiş de geçiyor diye değerlendirmiştir eski Türk devletleri. Bu durumda felsefe, edebiyat, ilim ve irfan ehilleri töreden başka bir yol bulamazlar...
İl gider, töre kalır... 

Orhun Kitabelerindeki devlet ile Kutadgu Bilig'deki töre, devlet anlayışının kopmadan geliştiğini görmekteyiz. 

Türk devlet anlayışı hayat ile uyumlu bir nizamı benimser.

Yaratalış mantığı ile devletin işleyiş mantığı örtüşür.

Kutadgu Bilig'de devletin vatandaşına, vatandaşın da devletine karşı sorumluluğu sık sık hatırlatılır.
..…

Bugün çok farklı şeylerden bahsedebiliriz... 

Dünyada 1000 yıl içinde nereden nereye gitti devlet anlayışı? Bunun cevabını bilmek yeterli. Binlerce sayfaya sığdıramayız Karahanlı, Altınordu, Gazneli, Timur, Babür, Selçuklu, Osmanlı Devleti'nin devlet ve töreye bakışını...

21. Yüzyıl Türkiye'si ve Türk dünyası güçlü bir teknoloji ile istikrarlı bir iktisadi güç hâline gelmelidir... Siyasi güç olmuştur ama Türk ve İslâm dünyasının bütün üyelerini tek kalemde toplama kudretine erdiği zamanı göreceğiz inşallah...

İşte o zaman Türkiye ve Türk dünyası çerçevesinde bir iki hayalimi yazmak istiyorum…

 

 

Evvelâ, Birleşmiş Milletler'in İstanbul'a taşınması…

Avrupa Birliği ve bugünün sanayileşmiş diğer ülkelerinin sosyal, ekonomik, siyasi sorunlarının çözümünde Türkiye Cumhuriyeti devletinin hükmünün mer'i olması…

Bütün dünya, Türk devletinin adaletiyle ancak huzur ve refaha ermesinin mümkün olduğu algısının tesis edilmesi... Bunları ilahi nizama uygun biçimde uygulama kudretine mâlik olunması... gerekir.

İlk önce eli sopalı ama adalet duygusu da üst seviyede gelişmiş bir zihniyet oluşmalıdır. Sopa esasen can yaksın, can alsın diye ele alınmaz. Lüzumu hâlinde adaleti tesis etmek için şarttır... Güçlü Devlet; ilim, irfanın üstün tutulduğu yerde, birlik ve beraberlik ruhuyla mümkündür...

Hayal değil, mümkündür düşündüklerimiz. 

İnsan kalitemizi yapay zekâya teslim edip de düşünmeyi unutan, unuttukça düşünme yetisini kaybeden bir meta hâline gelen biyolojik bakımdan canlı olsa da düşünmeyen, üretmeyen, yorumlamayan, sorgulamayan, sevmeyen, saygı duymayan, estetik ve etik değerlerden uzaklaşmış dijital mankurtlar yetiştirirsek vay hâlimize…

Hayal etme yeteneğini kaybeden insanlara fosilden başka bir sıfat bulunur mu bilemeyiz.

Aklın, ilmin, irfanın, törenin, iyiliğin, vefanın olduğu yerde insan vardır... Şefkat, merhamet ile yoğrulmuş yürekler akla haz verir…

Allah, insana verdiği imkânları başka varlıklara vermedi; kadrini bilmek şarttır... Modern teknoloji ve bütün dijital sistemler (yapay zekâ vb dahil) insan hayatını kolaylaştıran unsurlar olarak kabul edilmelidir. İnsana hükmeden birer egemen  unsur olursa insanlık tehlikeye girer. Duygularını, hazlarını ve değerlerini kaybetmiş insan görünümlü dijital mankurtlara yol vermemek gerekir.…

Manevi kültür ürünleriyle ve değerler eğitimiyle donanmış milli karakterli bireyler insan sıfatını tekâmül ettirmek mümkündür.

Bu değerler Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde kurumsallaşmış hâle getirilirse insanlık kazanır…

Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş 
14.11.2025

YAZARLAR