Hacı Vahap / SİZDEN BİRİ


HAMAM AYNI HAMAM SADECE MASÖRLER DEĞİŞİYOR...

ESAS MESELE ŞU; kitle büyüdükce para çoğaldıkca, sosyal medyada tezgahcılar türüyor...Ve tezgaha gelenler yine akıllanmıyor.


15 - 16 yaşlarındaydım, Malatya'nın Polat kasabasında okullar tatil olunca çalışmak için kaçar İstanbul'a gider, komilik, ayakçılık vb.işlerde çalıṣırdık.

İşte öyle bir dönemdi…

İstanbul'a gelişimin üçüncü günü cebimdeki para da bitmek üzereydi.

Sirkeci'de bir han vardı ve günlük iki buçuk lira veriyorduk. Hanın içinde bir hasır veriyorlardı yaz günü boş bulduğumuz yere hasır serip uzanıyorduk. 

Hancı sabah gelip beni kaldırdı. Elinde bir kağıt vardı. Kağıtta Galatasaray'da bir kıraathane ismi vardı.

"Oraya git kel Hasan'ı sor benden selam söyle o seni komi olarak bir yere gönderir." dedi Hancı…

Handan çıkarak Eminönü'ne kadar yürüdüm.

O ara vapur yanaşmıştı ve inen yolcular bir tezgahın etrafında toplanıyor ve bır şey alıyorlardı. Kalabalık dağılınca tezgaha yanaştım, tezgah dediğim bir masaydı. Masanın üstünde kavanozda suyun içerisinde bir yılan ve tezgahta parmak büyüklüğünde şişeler vardı. Meğer bu şişelerde mide ilacı varmış. Tezgahtaki adam bana bakarak gel ulan buraya dedi. Adamın yanına gittim buyur abi dedim. Adam alaylı şekilde oğlum polis desem yaşın tutmaz ne ayaksın deminden beri burayı gözetliyorsun" deyince abi şu kavanozun içindeki yılana bakıyorum dedim.

Adam beni tepeden tırnağa süzerek boş musun dedi. Dedim iş arayorum.

Tamam benim tezgahta başlayabilirsin dedi.

Dedim ne yapacağım, ilerde kanepede oturan 5
kişiyi göstererek onlar sana işi öğretecek dedi. 

Bir ıslık çaldı ve onlara doğru beni yönlendirdi.

İş, şu vapur iskeleye yanaşıp insanlar vapurdan boşalırken adam oradan geçenlerin dikkatini tezgaha çekmek için yılan kavanozunu açıyor yılanı boynuna asıyor falan o ara biz devreye giriyoruz. Bizim işimiz "tırnakçılıkmış…" Biz de tırnakçıymıṣız.

Ben adama yaklaşıp bağırarak diyorum ki, 'ya abi sen nerdesin iki gündür seni arıyoruz, geçen senden aldığım mide ilacı dedemi iyileştirdi 10 şişe daha ver..."

Adam ,'hop hop 10 şişe veremem biz burada para için değil millet menfaatı için çalıṣıyoruz. Öteki tırnakçılardan bir alkış… Her biri üçer beşer şişe isteyince zavallı insanlar dolduruşa geliyor ve 10 dakikada yüz şişe bitiyor...

Daha bitmedi bir de toplanan kalabalığın arasında yankesiciler var o ara ne götürürlerse ortak paylaşım yapılıyor..

Tabi biz aldığımız şişeleri geri veriyoruz ve yevmiyemizi alıyoruz…

Yıllar sonra polis memuru olarak İstanbul'a tayinim çıktı. Ve bir gün Eminönü'nde yürürken aynı kalabalığı gördüm, merak ederek yaklaṣtım. Bu defa yılan yerine kafese tavşan koymuşlar. Tavşan önündeki kıvrılmış kağıtlardan birini alarak şanslı olup olmadığınız nağme şeklinde yazıyordu. Bu defa mide ilacı yerine boyun ve dizdeki ağrılar için Hindistan'dan gelen ağrı kremi satılıyordu. Ve kapış kapış gidiyordu.

Resmi olduğumdan tezgahtakı adamın dikkatini çekmiş olmalı ki "buyur memur abi sana bedava" dedi. 

Adama bırak şimdi kremi, sana bir şey soracağım bu numaralar benim çocukluğumda da vardı, ya bu insanlar hala kanıyorlar mı? diye sordum.
Adam elini sallayarak "abi sen ne diyorsun İstanbul'da o kadar çok keriz var ki aynı ot gibi. Akşamdan biçiyoruz sabah kalkıyoruzki boy atıp yine bitmişler, biz de dayanamıyoruz vuruyoruz tırpanı" diyor…

ESAS MESELE ŞU; kitle büyüdükce para çoğaldıkca, sosyal medyada tezgahcılar türüyor...Ve tezgaha gelenler yine akıllanmıyor. İşte HAMAM AYNI HAMAM,
MASÖRLER ELEKTRONİKLEŞTİ...

YAZARLAR