Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI

Tarih: 29.09.2024 07:56

Hazan mevsimi

Facebook Twitter Linked-in

*BİR HAFTA SONU YAZISI…

“VAZGEÇTİM…
SEN, EKİM DE GEL… EYLÜL DE HERKES GELİYORMUŞ.”

HAZAN MEVSİMİ…

 

Eylül ayının son  haftası...
Konya’da Hazan mevsimi havasını  yavaş yavaş hissettirir.

Tam da kışlık olmayan kıyafetlerle sabah erkenden Doğan Yatağanlar Fırını’ndan ekmek almak için dışarı çıkıp o rüzgarın surata çarpışıyla hatırlarsınız geliverdiğini.

Ceketler, kalın gömlekler çıkar 
o yaz başı sakladığınız yerden. Dışarı çıkarken daha tedbirlisindir. 
-Ceket alsam mı..? 
-Yağmur yağar mı ki.? 
-Şemsiyemi nereye koymuştum yahu.?

Anlayacağınız soru üstüne sorudur hazan mevsimi.

Meram Bağları’nda bir rüzgar sert esti diye de olmaz bunlar. İnsan ruhu niye hazanda durgunlaşır, kendi kabuğuna çekilir bilmem.

Sakince bir rota belirlenir.
Sert esen rüzgarın tenine 
her değişinde bazı şeyler netleşir...Üşüyüp montuna 
daha sıkı sarıldığın an şekillenir aklındakiler.

Şekip Ayhan Özışık’ın unutulmaz bestesi ruhuma dokunur;
“Yine hazan mevsimi geldi / Yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek / Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde / Hicranını yalnız başına çekecek.

Koskoca tabiat değişiyorken bizim buna kayıtsız kalmamız da pek mümkün değil gibi.

Sırf bu mevsim için ağaç dalları, süslerini bırakır toprağa. Bir zamanlar zümrüt yapraklar toprağa kavuşmak için can atar.

Şu “gazel” dediğimiz şey var ya, hani türkülerde geçen ama daha çok Meram Yeni Yol’da ve Eğitim Fakültesinin yanındaki Evliya Çelebi Parkında üstüne basıp, yürürken çıkardığı sesten bildiğimiz, işte şu kurumuş yapraklar.

Kaldırıma bile nağme kazandıran 
o gazellerin mevsimidir hazan.

Eski alemlerin gedavet rüzgarları eserken Meram Bağlarından, tarihde her bir köşe başından selamlıyor sanki bizi.

 

Dün Larende Caddesinde gezinirken Aziz Milletini zalim merhametsiz Moğollara karşı korumasıyla, sahip çıkması ile bilinen  “SAHİP ATA”adı verilen Vezir-i Azam Fahreddin Ali’ye FATİHALAR okurken Moğolların ruhu bu şehre hiç uymadığını görmüşüzdür.

Her yerde ecdadın izleri.. Konya’nın KINIK ruhu, Söğüt’ün KAYI ruhuna ilham olmuştur.

Her karış toprağının hatırı 
vardır ama Konya denilince 
akla MERAM BAĞLARI düşüyor.

Meram Bağları kültür içinde 
ayrı bir kültürdür. Rabbimin verdiği bereketli topraklardan dolayı ahalisi cömerttir ve merhametlidir.

Garip gurabaya sahip çıkar. 
Çoğunun yüzyıllardır tarihi bedestende dükkankarı vardır ve yokluk  görmediklerinden varlıklı güngörmüş aileler çok sayıda vardır.

Cemiyet-i Hayriye Vakfı gibi çalışırlar... Allah onlardan RAZI OLSUN...Ezelden Milliyetçi ve muhafazakar dünya görüşünü benimsemişlerdir.

Mehtabın tarihi köprü altındaki  düşüşü farklıdır. Uluçınarlar gölgesindeki insanlara serinlik veririrken, kafanızı kaldırdığınızda “taklacı” güvercinler sizi selamlar.

Cafe Meram’da ve Çınaraltı’nda Türk kahvenizi yudumlarken, villalar ve bahçeli evler güzellikleriyle dikkat çekerler.

Asırlardır Meram Bağlarında olan Tavusbaba ve Cemel Dede Camii ile Selçuklu Hamamı ve köprüsü Selçuklu Medeniyetinin iz bırakan eserleridir.

Sohbetlerinden ve yazılarından büyük keyf aldığım rahmetli Erol Güngör Hocamızın İstanbul için söylediği “ gönül sende yaşlansın, dizler sende yorulsun” sözünü o ki muradımız bizde Meram Bağları için diliyoruz.

Dün Cumartesi idi…Bugün Pazar...
Bir hafta sonu postacı misali gezdiğim tarihi şehirde tatili yazısı gönlümüzden geçti Canlar...

Sonbahara Farsça bir kelime olan “hazan” da deriz. Hazan Mevsimi… “Hazan” ve “hüzün” ne kadar çok benziyor birbirlerine!.. Sanki ikiz kardeş gibiler…

Neden sonbaharda hüzün duyulur? Neden bir veda gibi, 
bir bitiş gibi algı oluşturur insan ruhunda?

Eylü-Ekim-Kasım bizim hikayemizde hazan aylarıdır... Çünkü biz sonbaharı hep hüzünle yan yana getiririz.

Mesafeleri ayrılığa hep bu zamanlar ekleriz. Duygusal şarkılarda dinleriz kendimizi. 
Hep bir başka hissederiz. 
Çünkü hazanda her şey başkadır.

Niyeyse böyle öğrendik. 
Aşklar başkadır, sevdalar, kavgalar başkadır, ayrılıklar. Toprağın sıcaklığı, ağaçların ıslığı başkadır. Yağmurun kokusu bambaşka. Sırf bunun için bile sevebilirsin sonbaharı.

-Bulutlar insana yakın, göğün mavisi biraz dargın. 
-Herkesin dilinde Orhan Veli, paylaşımlar biraz sancılı. 
-Özenle hazırlanmış bitki çayları ve yanında "okumaya kıyamadığınız" yeni çıkan kitaplar.

Duyguların cumhuriyeti, hazan mevsimidir...Hele birde Ekim Ayı yaklaşmış ise…

Belki de koskoca yılın hengamesinde kendimizi duyduğumuz son vakitler.
Hayat mevsim kadar romantik davranmıyor bazılarımıza…

Kış kapıya dayanmadan bahara dair ne varsa içimizde kalan, onlar için çabalayabiliriz.

Meram Bağlarının insanı olarak size sözcüklerle harika bir sonbahar tablosu çizebilirim. Ama önce sen, hava kapalı diye içine büzüşen can, haydi kalk yerinden.

Hareket etmezsen acı 
üstünde birikir Allah korusun.
Bu sonbahar belki de yaşayacağımız son bahar.

Bu kadar bilinmezlikte kalk, 
aç pencereni. Aziz misafirin rüzgar. Buyur et ve iliklerine kadar hisset. Unutma bir baharda yaşadığın, bir başka baharda gerçekleşmez.

Şair Nabi der ki;

“Bâğ-ı dehrin hem hazânın 
hem bahârın görmüşüz,
Biz neşâtın da gâmın da 
rûzgârın görmüşüz.

Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde,
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz.”

Cahit Zarifoğlu da der ki;
“Vazgeçtim! Sen, Ekim'de gel.
Eylül'de herkes geliyormuş.”

Hani...İbrahim Sadri’nin şiirinde der ya:

“İsmini bir duvara yazmaya cesaretim olsaydı, Türkan ŞORAY yazardım.

Bırakıp giderken beni gücüm olsaydı,
İzzet Günay olur, oturur ağlardım.”

-Eeeee...Mahallenin güzel kızını Ediz Hun’a kaptıran İzzet Günay rolünü oynuyorsan ben sana ne diyebilirim ki şair efendi…

Tıpkı…Üç Hilalli “Gülistan” yerine dikenli “kaktüs” dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve soykaların eteğine yapışmışsanız biz ne yapabiliriz ki.?

Ayrıca…Bizim mahallede yerli  arabaların arkasındaki “HUZUR İSLAMDA” yazıları silinmesine ve sakalların kısalıp:kirli sakala dönüşmesine biz ne diyebiliriz ki.

Sabah namazı vakti…Maşallah Meram Bağları Cemel Dede Camii’nde cemaat kalabalık.

Mahalleden veya tarihi bedestene giden esnaf, tüccarlar burada namaz kılıp, daha sonra lüks arabalarına binip işyerlerine gidiyorlar. Allah kabul etsin…

Meram Bağları’ndaki camiiden;
Sabah namazından sonra Tarihi Bedesten’e giden Canlar;
-Tezgahınızın müşterisi bol olsun.
-İşyerinize BUĞDAY (Bereket) yağsın inşallah.

Sevgi hamuruyla yoğrulmuş, 
bütün çileyi sünger gibi içine çekip yine de dimdik durabilen Anadolu yürekli insanlarımıza, Rabbim sağlıklı huzurlu uzun ömürler versin inşallah.

Uşşak makamında güzel bir şarkı sözü var; 
“ZAMAN GELİP GEÇİYOR, DUR DEMEK KOLAY DEĞİL.”

Zaman gençliği, gücü ve kuvveti alıp götürür. Mevki, makam zaten emanettir. Her an gidebilir.

Ölüm ise insanı malından ve  servetinden ayırır. İnsanlar ebedi yolculuğa ancak bir kefenle yola çıkar.

Diyeceğim o ki;
“Gençlik, yakışıklılık ve güzellik” 
yaz mevsimi meyvesi gibi geçicidir. 
-Allah kişiye sağlık ve afiyet versin. 
-Dinden imandan ayırmasın.
-Gönüllerden düşürmesin. 
-Herşey gelip geçici/fanidir.

Bizim Yunus ne de güzel söylemiş: 
"Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi.?
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan..."

Hz. Mevlana Mesnevi’sinde ne de güzel der;
“KİMDE BİR GÜZELLİK VARSA BİLSİN Kİ ÖDÜNÇTÜR.”(MESNEVİ)

Hani…Bir türküde diyor ya;
“Geçen gün ömürdendir” diye. 
Tam olarak mevzu bu aslında. Filmin sonunda kendi elini sinesine vura vura; “tükendiiii naktiiii ömrüüüm dildee sermaye bir âh kaldı gülüüüüm amaaan” diye bulmak istemiyorsan uyan dön bak bir çevrene.

Aynı bağın bülbülüyüz biz. Güle birlikte yanarız, yeter ki gaflete düşüp de dikene kurban gitmeyelim. Hoşgörü elbiselerimizi ütüleyelim güzelce.

Mesnevi’de Hz. Pir der ki;
“-O kadar çok koşmayın, o kadar çok yorulmayın, şu yerin altında ÇIRAK ne olmuşsa, USTA da o olmuştur.

Her ne kadar seher vaktinde Konya’da hava açık ve serin olmasına rağmen “haydi kalk yerinden canlan biraz” diyorsamda televizyon haber kanallarında Gazze ve Lübnan özellikle sabilerin ölüm haberleri bana Türk Sanat Müziğinde Hicaz makamındaki şarkı sözlerini hatırlatıyor;

“Geçti gitti hüsn-i ömrüm 
GÜL-İZÂRI neyleyim,

Açtı, soldu tüm çiçekler, 
LÂLEZÂRI neyleyim,

Kaçtı gece uykularım 
ben HAZÂRI  neyleyim,

Bir gönülde yatar na'şım,
ben MEZÂRI neyleyim “

-GÜZEL BİR HAFTA SONU 
GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE…

-EVİNİZE BUĞDAY (Bereket)
YAĞSIN İNŞALLAH.

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

Orjinal Köşe Yazısına Git

— KÖŞE YAZISI SONU —