Niyazi TUNCER / CAN MAMAK


Her kim ki...

Her kim ki; kendisi veya çevresi tarafından eski bulunduğu yer ve konum ile takdim ediliyorsa, bilinmelidir ki şu anki konumu, kimseye söylenemeyecek kadar utanç verici demektir.


Anadolu’da bir söz vardır, “İnsanın rızkı, topladıkları değil, beslendiği şeydir.” diye. Bu tesbiti yapanlardan Allah razı olsun. 

Kim nerede hangi şart ve hesapla bulunursa bulunsun, hangi kartvizit veya etiketleri toplamış olursa olsun aslolan beslendiği kaynaktır. 

Birileri yıllar yılı birlik ve beraberliğimizi bozmak, bizleri birbirimizden koparmanın yolunun kültürümüzü dejenere etmek ve değerlerimizin içini boşaltmaktan geçtiğini bildiği için hep yeni yeni modeller bulup onun üzerinden oyunlar kuruyorlar. 

Son zamanlarda asırlardır uğraşıp hiç bir netice alamadıkları, Türk milletinin “Beka” ve “Vefa” gibi ulvi değerleri üzerinde yoğunlaştılar. 

“Beka” deyince akıllarına o vadiyi getirenler de, “Vefa” dendiğinde İstanbul’da olan bir semti hatırlıyanlar da bu oyunun figüranı oldular. 

Bakın sizlere Cennetmekan Başbuğ Alparslan Türkeş, yaklaşık bundan yarım asır önce “Temel Görüşler” kitabında nasıl cevap veriyor:

“Bugün aziz vatanımız ve büyük milletimizin üzerinde bütün bir dünyanın gözü vardır. Doğudan batıya her devlet bu güzel ülke üzerinde emeller taşır. Türkiye üzerinde gözü olmayan bir devlet varsa, o da henüz devlet olmamıştır.

Dış âlemde, yabancı ülkelerde; «İstanbul’u görmeyenler cennete gidemez» diye yetiştirilen gençliğin karşısında, benim gençlerim sokaklarda, kahvelerde avâre avâre dolaşamaz.

Bunları gözlerinizin önüne sermemin sebepleri vardır. Başka milletlerin kurt olarak yetiştirildiği bir devirde, nesillerin kuzu olarak yetiştirilmesi bir suçtur, bir gaflettir, bir ihanettir. 

Bir devlet adamı kendi vatanının jeopolitiğini, toprağının istihsal gücünü, bunların üstünde Türk insanının kabiliyetlerini, cevher-i aslisini, toprağını eşen, makineyi çalıştıran o nasırlı eli, Allah’a yükselen o şerefli alnı tanımak, bilmek mecburiyetindedir.”

Dedik ya sizin biriktirdiğiniz etiketler, kartvizitler ne olursa olsun beslendiğiniz kaynak rızkınızdır. Türk’ün değerlerinden uzak milletten kopuksunuz demektir. 

Vesselam, sizin bekanızdan teröristler vatan hainleri çıkar. Bizim bekamızdan Mustafa Kemal Atatürk, Ziya Gökalp, Alparslan Türkeş, Devlet Bahçeli ve ülkücüler çıkar. 

Sizin vefanızdan yazmaya kalksak ciltler dolusu vefasızlar, vefasızlıklar çıkar. Bizim vefamızdan Dündar Taşer’ler, Erol Güngör'ler, Gün Sazak'lar ve şehit olurken de idam sehpasına yürürken de davalarına olan imanlarında ve sadakatlerinde zerrece esneme olmayan ülkücüler çıkar. 

Çünkü bizim kaynağımız sağlam. Hace Ahmet Yesevi’den bu güne ulaşan kutlu Türk İslam ülkü ırmağından beslenmişiz. 

Bakın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli 6 ağustos 2012 de yapmış oldukları basın toplantısında zamanın hükümetini yaptığı yanlış icraatları sebebiyle yerden yere vurarak en sert şekilde eleştirirken açıklama metninin son satırını dikkatlerinize sunuyorum:

“Milliyetçi Hareket Partisi, niteliği milli olan her mücadeleye destek olmaya ve Türk milletinin üzerine çevrilen namluyu sahibinin kafasında parçalamak için alınacak her tedbire katkı vermeye hazırdır.

Parti olarak olması gereken siyasi ve milli kararlılığın gösterilmesi halinde bunun arkasında duracağımızı herkese duyurmak istiyorum.

Zira meselenin vatan ve millet olduğu her durumda; siyasi ve gündelik kısır çekişmelere tevessül etmeden, milli bir sorumlulukla üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızdan muhataplarımız emin ve müsterih olmalıdır.”

Bu değerlerimizin etkisini azaltmak ve içini boşaltmak için gönüllü olarak ortaya atılanlar bu günlerde yaşadıklarından sonra akıllarına gelen vefa sözcüğünü dillerinden düşürmüyorlar. 

Anadolu’da derler ya “Yaşattığını yaşamadan ölmeyin“ diye. 
Her insanın, insan olarak dünyaya gelmesi yüce Allah'ın takdiridir. Dünyaya gelenin insan olarak kalıp kalmaması ise kendi tercihidir.

Her kim ki; kendisi veya çevresi tarafından eski bulunduğu yer ve konum ile takdim ediliyorsa, bilinmelidir ki şu anki konumu, kimseye söylenemeyecek kadar utanç verici demektir.

Rabbim hiç kimseyi bu acınası ve utanç verici duruma düşürmesin.

YAZARLAR