Mehmet Ali GÜNAYDIN / KÖKBÖRÜ


İmtihan Kağıdı

Hayat her birimizin karşısına çeşitli sualler çıkarır ve her birimiz bu suallere bazen aynı bazen de farklı yanıtlar veririz. Verdiğimiz bu yanıtlar da bizim etiketimiz, kimliğimiz ve notumuz olur.


Dünyaya gözlerimizi açar açmaz imtihan kağıdımız önümüze konur ve o kağıt son nefesimizi verene kadar yanıbaşımızdaki yerini korur.

Bebeklikte açlıkla, susuzlukla, hastalıkla imtihan olmaya başlayan insanoğlu sonrasında da türlü soruların ve sorunların muhattabı olur. Karşılaştığımız problemlere verdiğimiz cevaplar ise sınav kağıdımızı bir bir doldurur.

Hayat her birimizin karşısına çeşitli sualler çıkarır ve her birimiz bu suallere bazen aynı bazen de farklı yanıtlar veririz. Verdiğimiz bu yanıtlar da bizim etiketimiz, kimliğimiz ve notumuz olur.

Evinin önünde bir sokak hayvanı ile karşılaşınca o hayvana kimisi vivdansızca bir tekme atar, kimisi ise bir kap su verir. Kimisi ışıkların rengini umursamadan trafik kurallarını katlederken, kimisi ise trafik kurallarına azami özeni gösterir. Kimisi kamu malına zarar vermekten haz duyarken kimisi ise kamu malını gözü gibi korur.

Elbetteki örnekleri çoğaltabiliriz ama bu kadarı meseleyi anlamamız için yeterli. Hayatımızda karşılaştığımız çeşitli durumlarda ve olaylarda takındığımız tutum, ortaya koyduğumuz tavır, tercih ettiğimiz seçenek, sergilediğimiz davranış bizi iyi ya da kötüye, başarılı ya da başarısıza, doğru ya da yanlışa,  güzel ya da çirkine konumunlandırır ve o noktaya sabitler.

İşte tam da burada Psikolojide'deki çatışma türleri karşımıza çıkar. Yaklaşma-yaklaşma çatışması, yaklaşma-kaçınma çatışması ve kaçınma-kaçınma çatışması karar verme süreçlerimizde bizleri fazlasıyla zorlar.

Bu noktada bir örnek daha verirsek meselenin derinliğini biraz daha berraklaştırmış oluruz. Gazze'de olduğunuzu düşünün, eviniz yıkılmış, her gün bombalar yağıyor üzerinize, akrabalarınız komşularınız dostlarınız bir bir katlediliyor, doğup büyüdüğünüz topraklar sokak sokak cadde cadde işgal ediliyor, eşiniz ve çocuklarınız açlıkla susuzlukla mücadele ediyor, başınızı sokacağınız bir çadır, çocuğunuz ayağında terlik üzerinde kazak dahi yok. Böyle bir tabloda göç mü edersiniz yoksa kalıp direnir misiniz? Başka çocuklar ölmesin diye elinize silah alıp çocuklarınızı babasız bırakarak ölüme mi koşarsınız yoksa olan biteni gözyaşlarıyla mı seyredersiniz? Çocuklarınızın karnını doyurmak için yardım tırının önünde sıraya girip mi beklersiniz yoksa açlıktan bir deri bir kemiğe dönen çocuklarınızın karnına bir lokma yiyecek girsin diye yardım tırlarını mı yağmalarsınız?

Bu ve benzer soruları çoğaltabilir ve soruların karşıt türevlerini İsrailoğullarına ve batılı havarilerine de sorabiliriz. Veya nefes alıp veren herkese, her inançtan insana, her ideolojik kitleye, her kabileye, her etnik gruba, her millete hayata dair bu minvalde envai çeşit soru yöneltebiliriz.

İşte hayat her zaman kolay soru sormaz, bazen en kazık soruları karşımıza çıkarır ve bu sorulara verdiğimiz cevaplar bizi biz yapar. Yüce Allah bizleri, son nefesini verdiğinde bu hayat sınavını geçenlerden eylesin...

YAZARLAR