Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN

Tarih: 23.01.2025 00:14

"Kadınlar insan, biz ise insaoğluyuz"

Facebook Twitter Linked-in

Bizim kültürümüzde kadın denince âşığın gönlünde sedeften dürdaneler (inciler) doğar.... 

Hayatımızın anlamıdır kadın. 

Bizim kadınımız nazik, hassas, narin, müşfik, latif ve edeplidir. Erkek de güzel sıfatlara layıktır elbet.

Asil kadınlar güzel sıfatların hazzını yaşarken az bir kısmı da toplumsal eylemlerde, politik sahada, çeşitli sebeplerle (popüler olma, dikkat çekme, kısa yoldan ün kazanma) veya  menejerlerinin yönlendirmesiyle eğlence/magazin dünyasının ağına düşerler. Yine bunların az bir kısmı kameralar karşısında akla hayale gelmedik işlerle meşgul olurlar. 

Eğlence dünyasının ışıltılı ve içi bomboş hayatı kadın kısmını kısıtlar; özgür davranmasına, irade beyanına izin vermez. Erdemli, edepli ve letafet dolu bir karaktere öyle bir dünyada zaten kolay kolay yer yoktur. Kurulan düzen ona asla izin vermez. 

Kadını arka planda yöneten o büyük başlar edep, hayâ ve ardan uzak laf ettirmek için dillerinin ayarını bozarlar...  

"Sanat dünyası" demiyorum çünkü sanatkâr vardır sanat dünyasında ama "eğlence dünyası"nın figürü olanlara kolayca yalan söyletirler, menfaatleri doğrultusunda kullanırlar ve sonunda hep yüzüstü bırakıp karşısına geçip gülerler... O yalan dünya basit ama kocaman bir yalan olur gider... Hakikatler ortaya çıkınca da olan yine kadına olur ve tabii ki maalesef "yazık" olur.

Kimilerinin  basit ama kocaman yalanı sahte bir ideolojiye dönüşür. 

Meselâ geçen yıl kendini ucuz kahraman yapmak isteyen bir kadın suçu sebebiyle sorguya çağrılmış; iki servi boylu Türk polisi hanımefendi kollarına girmiş, nazik elleri serbest halde ifadesini almaya götürüyor... Ama  o da ne? Güya kendisine ters kelepçe takılmış pozlarıyla birden bire algıcı bir kadına evrildi. Artık yemiyoruz bu numaraları…

Türk milleti edepli insanlara sahip çıkar. Mazlumun yanında olur. 

Kadın için edebiyatımızda binlerce güzel sözler vardır. Kadın için "Yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili, yarısı da aşk..." der Cemal Süreya. 

... Hakikat kadının iki dudağı arasında değil; gönlünde, yüreğindedir. Kimi zaman gözyaşında saklar aşkını. Öyle zaman gelir ki çok yansa da içi kaynasa da çıkan buharı soğutup gözyaşına da çevirmez. "Bilmeyenler bilmese de olur" der. 

Keşfetmeyi değil keşfedilmeyi, fethetmeyi değil fethedilmeyi arzu eden kadın da vardır. Aklını, yeteneklerini, becerilerini ve fıtratından gelen niteliklerini gösterirken bir asalet görülür.  

Necip Fazıl'ın dediği gibi " Kadından, kendisinde olmayanı isteriz. Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz." Hep öyle midir bilmiyorum. 

Duygusal, zarif, nazik, güçlü, akıllı, cesur,  sadık, vefalı, fedakâr kadınlarımız var. Gözde, hoş, büyüleyici, göz kamaştırıcı, alımlı, ışıltılı, göz alıcı olanları da yok mu?

Zarafetin sembolü olarak kadının yanaklarını ve yüzünü güle benzetiriz. Lâle çiçeğini aşkı ve tutkuyu ifade ettiği için severiz. Kadının saçlarını sümbüle, yüzünü aya, pırıltılı bakışlarını güneşe, sesini cennetteki tatlı ve berrak kevsere benzetiriz. Güzel gözlerini ceylanın gözlerine benzetiriz de nedense ömür boyu bir kez bile ceylan görmediğimiz hâlde "Tatlı dillim, güler yüzlüm, a ceylan gözlüm. Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen? ..." deriz.  Böylece Neşet ağayı da saygıyla anıyoruz.

Merhum Neşet Ertaş da der ki "Kadınlar insan, biz ise insaoğluyuz." 

Yarısı şu, bir kısmı bu demiyor. Çok felsefi derinliği olan, anlamlı bir sözdür bu. İnsanı tanımlayan en güzel sözdür. Anlamak için zihni yormayan harika bir sözdür. Ne yazık ki elitist/ seçkinci davranan, sosyal medyada Türk milletini ahlaksız ve cahil diye suçlayan kıl yumağı ve "şişik bir profesör",  "Neşet Ertaş'ı tanımıyorum" dedi. Anladık ki kadınların insan, biz erkeklerin ise insanoğlu olduğunu söyleyen bir sanatkârı bilmiyor. Allah'tan bilmiyorum dedi cahil. Bilmesi gerekmez, yoksa aydınlanır.

Tıp, insanı biyolojik ve fizyolojik özellikleriyle,  teoloji/ilahiyat Allah'ın yarattığı, ruhsal gelişimi ve ahlâkî değerleri olan bir varlık olarak tanımlar. Psikoloji, zihinsel ve duygusal süreçleri yaşayan, düşünceleri, duyguları ve kişilik özellikleri olan, ruh sağlığı ile davranışları incelenen bir şahsiyet olarak kabul eder. Felsefe bilinçli, düşünen, sorgulayan, ahlâk ve sorumlulukları olan insanı etik açıdan ele alır. Ekonomi, üretene de tüketene de kaynakları kullanana da harcayana da refahı artırma gayesinde olana da insan der.

Biz insanı yani kadını, bütün kadınları, özellikle de Türk kadınını büyüten, eğiten, yol gösteren, uyaran, sorgulayan, bilinçli, ruh sağlığı yerinde ve ahlâkî değerleri olan üretken, refaha erdiren bir karakter olarak görürüz.

Kadına dair söz çoktur ve söz ile anlatmaya kalem de kelam da yetmez bazen. 


Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —