Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Kalabalık yalnızlık

Kalabalık yalnızlık


Türk Dil Kurumu tarafından 2024 yılının kavramı olarak seçilen “Kalabalık Yalnızlık”, günümüzdeki hayat tarzının nasıl olduğunu ve toplumun nereye doğru gittiğini göstermesi bakımından manidar bir kavram tespit edilmiştir.

“Kalabalık Yalnızlık”, insanların kalabalık bir ortamda olmasına rağmen kimseyle insanî ilişkide bulunmayıp iç dünyasında kendini yalnız ve soyutlanmış hissetmesi halinin fenalığını ben izah edemem.
Günümüzde çokça rastladığımız bu duygunun samimiyetsiz, belli başlı ortak değerlere sahip olmayan,  bireyci hayat tarzıyla ilgilidir.

Türk insanı, çevresinde anlamlı  ve derin bağlar kurmayı her zaman mecburiyetten öte psikolojik ve  manevi bir ihtiyaç olarak görürken son yıllarda bırakın konu komşuyu ya da dost akrabayı; kendi ailesi içinde dahi yetersiz veya samimiyetsiz davranışlar nedeniyle yalnızlık hissine kapıldığı anlaşılıyor. 

 

 

Bu konuda araştırmacılar kalabalık yalnızlık hissinin üstesinden gelmek için anlamlı ilişkiler kurma ve toplumsal aidiyet geliştirme çabalarının bireyin iletişimine katkıları üzerinde duruyorlar. 

İnsan, sosyal bir varlık ise mutlaka diğer insanların arasında olmalı. "Yalnızlık Allah'a mahsustur" deriz ve yalnızlık hissinin karşılığında konuşma, paylaşma ve hasbihal etme ihtiyacının istediği gibi karşılanamaması durumunda  yalnızlık olarak çıkar karşımıza. 

İnsanın sosyal ilişkilerinde, kültürel hayatında,  kendini bir yere ait hissedememesi, konuşan ve dinleyen insan için zor bir haldir.

İnsanların iletişim kuramamasının, yüzeysel bir iletişim halinde olmasının  ve kendini bir yere ait hissedememesinin çok sebepleri vardır.

Teknoloji yalnızlaştırdı demek tehlikeli bir söz. Oysa teknoloji kolaylaştırır, konformist bir hayata götürürken psikolojik bir yapısı olan, dili olan, dik  yürürken insanın düşünen bir varlık olduğu göz ardı edilemez.

Bilgisayar, televizyon ya da akıllı telefon başında  ve sosyal medyada geçirilen vaktin nasıl geçtiğinin hesabı yok.

Sanal dünyada sanal dostlar ile sanal sevgiler(!), sanal kıymetler(!) oluşuyor. Sabun köpüğü misali, parlak ve bir anda yok oluveriyor.

Biz öğrenciyken "Okuma Topluluğu" ile Ankara'da Millî Kütüphane'de ve "Bizim Ocak"'ta ekol oluştururken ebedî dostluklar kurduk. Fikir paylaşımı, duygu paylaşımı çok güzel bir duygu yaşatıyor. Elindekinin fazlasını arkadaşa verme cömerliğini didaktik yaklaşımla kimseye kazandıramazsınız.

Sosyal varlıktan yalnız varlığa gidişte tehlike ortak değerlerin de aşınıp yok olmasıdır. Bireyselcilik"Bana necilik'e dönüşürse eyvah eyvah demek fayda etmez.

Biz mesleğimiz gereği hep sosyal ortamdayız. Üniversitedeki öğrencilerimiz, meslektaşlarımız ve idari personelimizle  sosyal ilişkilerimiz kalabalık yalnızlığa dönüşemez. Hele de bizim söz sanatlarıyla dolu düşüncelerimizi zihnimizde saklamak yerine  icra etmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. 

Bahçe, park, okul, cami, dernek, vakıf, kahvehane, apartman kameriyeleri sosyalleşmenin, ortak duyguların yaşanacağı yerlerdir. Yerine göre ble ağacın gölgesinde hasbihal etmek, havuzbaşında, sahilde, yaylada veya balkon muhabbetini göz ardı edenler duvarlarla konuşmaya başladıysa vay haline. En ıssız yerde bile insan yalnızlığını gidermek için Allah'ın varlığını ve onun yanında olduğunu hissetmeye gayret eder.

Peyami Safa'nın “Yalnızız” romanını 1985'te okumuştum emanet bir kitaptan 1991'de Ötüken Neşriyat'tan satın alarak kütüphaneme koydum. Yıllar sonra geçen hafta yeniden okumaya başladım. İlk defa okuyor gibiyim. 

Değerlerin yok oluşuyla yalnızlaştığımızı anlatan eserde madde mi, mana mı;  Doğu mu, Batı mı diye tartışmacı bir üslubun yanında muhteşem bir tasviri (betimlemeli) anlatım var. Kalabalık yalnızlığa mahkum olmamak için okumanın, öğrenmenin ömür boyu devam etmesi gereken bir davranış olması gerektiği unutulmamalıdır.

Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş 
30.12.2024

YAZARLAR