Kavga devri çocuklarıyız biz.
Ölümlerle eğlenmeyi, tunç yürekli Ömer Gül abimizden öğrendik.
Bir kızıl baskında şah damarına saplanan kurşuna rağmen ayakta kalmış, görev yerini terk etmemişti. (12 Ocak 1976, İstiklal Marşı baskını)
Bayrak sevinmiş, ezan ve Kur’an rahatlamış, Türk büyükleri yeniden koridordaki yerlerini almıştı.
Hatta içlerinden tunç miğferli bir tanesi, sanırım Alparslan’dı.
Bize hafif hafif gülümsüyordu.
Hep vatanî teyakkuz halinde olduğu için spor ayakkabıyı severdi Ömer ağabey.
“Üç adımla” basket atmayı bize o öğretmişti.
Elleri cepte yürüyüşü bir seminere bedeldi.
Nöbet yazardı Lise-1’lere, derinlerden gelen mehter marşı eşliğinde.
“Gözleri keskin olan?..” dediği zaman;
kendimizi Dardanos tabyasından Bouvet’e ateş edecek Teğmen Mevsuf gibi hissederdik…
Ne büyük şerefti bize.
Bir yılda bir okul dolusu genç, bir delikanlı ağabeyini bu kadar mı severdi?
Ömer Ağabeyimizin vefatını derin bir teessürle az önce öğrendim.
Önce ailesine, yengemize ve yeğenlerimize sonra Kırşehir Eğitim Entitüsü ve Öğretmen Lisesi 1975-1978 Ülkücüleri başta olmak üzere Eğitim camiamıza, dostlarına, sevenlerine baş sağlığı dilerim.
Allah mekanını cennet eylesin.
O, her zaman Ömer abimizdir bizim.
Rahmet, hürmet ve minnetle
Şükrü Alnıaçık
16 Ocak 2024