Ayrılıkçı terör yanlılarıyla birlikte kendilerini dini bir sahayla ihata ettikleri inancında olanlar ya da buralarda bir kasıtla, hesapla bulunanların ortak bir hedef ve de duruşları vardır.
Her şeyden önce böyleleri ya doğrudan yahut zihin dünyalarının gerisinde TÜRK'Ü BU COĞRAFYAYA YAKIŞTIRMAZLAR. Her etnik varlığı telaffuz ederler ama "Türk" denildi mi iki metre zıplayarak, "zinhar ırkçılık yapma" diye telkinde bulunurlar.
Bunlardan bazıları, yakın tarihimizdeki Arap isyanlarını ya inkar ederler ya da onursuzca bu isyanlara hak verirler...
Böylelerinin hemen tamamı PKK terörü noktasında devletimizi suçlarlar; PKK'lılarla aynı dili konuşurlar; bu hain örgütün bir ayrılık hedefiyle doğduğunu dikkate almazlar; "inkar ve tek tipçilik ve Diyarbakır cezaevinde yaşananlar" gibi yavan gerekçelerle bu örgütün varlığına hak verirler. Bunlardan bazıları da Öcalan'ın aslında namaz kıldığını falan ileri sürerler; bazıları ise Öcalan'ın MIT mensubu olduğunu yumurtlarlar, ellibinden fazla kişinin katlinin devlet marifetiyle tahakkuk ettiğini ima ederler, devletimize bühtanda bulunurlar.. Bunların hastalığı bizim içimizden bazı kişilere de sirayet ettiğinden bu tip sapı silik zıpırlar bu iddiaları bozuk Türkçeleriyle yazıya dökerler, böyle yazıları da bazı hastalıklı dangalak arkadaşlarımız edebi bir metin gibi paylaşırlar.
Kendilerine iman abidesi süsü verenlerle PKK ve hempalarının bir başka ortak ise Lozan düşmanlıklarıdır. Neden düşman oldukları tam oldukları net olmasa da Lozan görüşmelerinde masaya oturan devletlerin bizim dışımızda kalanlarının tamamı vatanımızın bir bölümünü "Kürdistan" olarak tescillemek için aylarca masaya abanmalarına rağmen Türk heyetinin bir zafer elde edip, coğrafyamızı yekpare özellikte tescil ettirmelerinin kini sözde dinci kesimlerde de Marksist PKK'da da güya müslüman Kürtçü oluşumlarda da hiç sönmemiştir.
Ve Türk genci hiç unutmasın. Bunlarda kök salıp yeşermiş bu düşmanlık asla sönmeyecektir. O nedenle uyurken bile bir gözümüzü hep açık tutmalıyız. Atatürk'ün vurguladığı gibi "dahili ve harici bedbahtların" varlığını hep dikkate almak lazımdır. Yakıcı bir gaflete kapılmış hemen yanıbaşımızdaki dostlarımız ve yakınlarımızın da anaforuna kapılmamalıyız. Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Her ecnebinin içinde sönmeyen bir cehd vardır ve o cehd ateşi durmadan harlanmaktadır. O da bizi bu topraklardan kalıcı olarak çıkarmaktır.
Türk çocuğu!
Uyanık kal!
27 Kasım 2025
Halil Kaya
