HER CAMİİ DE EZAN OKUNUR…
ANCAKKK KAPU CAMİİ’N DE EZAN
BİR BAŞKA GÜZEL OKUNUR…
BİZİM MERAM DA YERLİ ARABALARIN ARKASINDA Kİ “HUZUR İSLAMDA” YAZILARI LÜKS ARABALAR ALININCA SİLİNDİ…
SAKALLAR KISALDI;KİRLİ SAKALA DÖNÜŞTÜ…
EEEEE ESKİ EMLAKÇI MÜCAHİTLER; MÜTEAHHİT OLUNCA…SONUÇ BU… KİME NE DİYEK GARDAŞ…
![](https://ucuncusayfahaber.com.tr/resimler/2025-2/13/101894408938458.webp)
Bugün Konya seher vaktinde çok soğuk. Eee olacak...İnsanı içten titreten “Zemheri” ayındayız…Şikayetçi değilim…Dedim ya Canlar Zemheri Ayı…Karakış..
Sabah namazı vaktinde Maşaallah cemaat kalabalıktı. Mahalleden veya tarihi bedestene giden esnaf/tüccarlar burada namaz kılıp, daha sonra lüks arabalarına binip işyerlerine gidiyorlar.
Allah kabul etsin…Buraya kadar güzel.
Ama benim dikkatimi çeken ve üzen olay; cemaatin %90’nının yaşı 65 ve yukarısı. İnanırmısınız canlar en gençleri benim.
Bazı günler sabah namazında birkaç genç gördüğüm zaman çok seviniyorum. Ruhum Kutup ikliminden; Akdeniz iklimine dönüşüyor.
Mahallemizdeki NUR YÜZLÜ DEDE KORKUTLAR sıcak-soğuk demeden ve bastonla gelirken gençlerimiz sıcacık yataklarında;
“-Ohhh…10 dönüm bostan-yan gel yat osman” misali mışıl-mışıl uyuyorlar. Dindar gençlikmişş... Geçiniz…
Bizim mahallede yerli arabaların arkasındaki “HUZUR İSLAMDA”
yazıları silindi…Sakallar kısaldı;
kirli sakala dönüştü.
Meram Bağları’ndaki camiiden;
Tarihi Bedesten’e giden canlar…
Tezgahınızın müşterisi bol olsun.
Ancakkk…
Okunan Hatm-i Şeriflerden hasıl olan sevabı dağıtmak kolay…Asıl önemli olan yapılan ticaretten hasıl olan KÂRI DAĞITMAK…
Evet Canlar…Birşeyler eksik gidiyor…Yara derin…Şu zaman…şu yerde…şu kadar dua ile dindarlık olmaz.
Meram/Yaka...Konya’nın en elit ve muhafazakar semti…Çok sayıda kaliteli okul binaları ile İlahiyat-Eğitim-Hukuk Fakültesi ve imam-hatipler açıldı..
Nerde bu okulların 3-5 genci.?
Vatan sevdamız ile amel birleşse… ABD ve İngiltere güdümünde kurulan bazı haşhaşi tarikatler yerine çoğunlukla vatan sevdalıları olsa işte o zaman 15 Temmuzlar yaşanmaz, millette bu dışa bağımlı haşhaşilere/sahtekarlara kanmaz, devletimizde, güzel ülkemizde bu sıkıntılar yaşanmaz.
Gözümüzün nuru gençlerimizi seher vaktinde SABAH NAMAZINA kaldırmak lazım. Dedenin yanında TORUN, babanın yanında OĞUL olursa işte o zaman MİLLİYETÇİ-BÜYÜK TÜRKİYE KURULUR.
Gedavet rüzgarları artık soğuk eserken Meram Bağlarından, tarihte her bir köşe başından selamlıyor sanki bizi.
Anadolu Selçuklu Devletinin kadim başkenti Konya’da Kapu-Aziziye-Selimiye-Şerafeddin gibi çok sayıda heybetli selâtin/ulu camiler yüzyıllardır ayaktalar ve güzeldirler.
Ancak en “şirini” Meram Bağlarındaki TAVUS BABA CAMİİ’dir.
Tarihi kayıtlarda Hz.Mevlana’nın sık sık uğradığı, mesireliğe çıktığı Meram Bağları arasında bulunan bu şirin caminin etrafı güllük gülistanlıktır. Mevlevilerce bu camii aziz tutulurdu.
Çınarların, selvilerin ve kavak ağaçların gölgelediği ve ortasında su akan merdivenlerden çıkılarak Tavus Baba Camii ve Türbesine ulaşılır...
Oluklardan akan turkuaz renkli tertemiz suyun sesi dış dünyadan gelen bütün sesleri bastırırken insanın kendi iç dünyasına dönüp ruhunu dinlendirmesine vesile oluyor.
Tavusbaba Camii’nde namaz kılmış olan herkes bilir ki camiyi çevreleyen asırlık çınar ağaçları, su kanalı ve su olukları ile hemen aşağısında akan Meram Deresi camiye sevimli şirin hava katıyor.
Beyşehir’deki tarihi Eşrefoğlu Camii’nin içerisindeki gibi gönüle hoş gelen yüzyıllardır camiyi ayakta tutan ağaçtan direklerin güzel çam kokusu namaz kılarken sanki Torosların sinesinden gelen gedâvet camiyi tamamen kaplamaktadır..
Çarşıya inip…Larende Caddesinde gezinirken Aziz Milletini zalim merhametsiz Moğollara karşı korumasıyla, sahip çıkması ile bilinen “SAHİP ATA” adı verilen Vezir-i Azam Fahreddin Ali’ye FATİHALAR okurken Moğolların ruhu bu şehre hiç uymadığını görmüşüzdür.
Her yerde ecdadın izleri.. Konya’nın KINIK ruhu, Söğüt’ün KAYI ruhuna ilham olmuştur.
Buram buram TARİH kokan Konya..
Tarih her bir köşe başından selamlıyor sanki bizi.
Selçuklunun ruhu eski başkente sinmiş, her yerde ecdadın izleri ve böyle sahiplenmişiz vatanımızın bu efsunlu şehrini.
Her camiide ezan okunur…
Ancakkk…Konya-Kapu Camii’nde ezan bir başka güzel okunur..
Sizi başka alemlere götürür. Böyle güzel bir dinin mensubu olduğunuza şükredersiniz.
Öğle namazı sonrası nur yüzlü dedeler ile şadırvanın civarındaki esnaf çay ocağında meşe odunu kömürü ile közde kaynatılan tavşan kanı çayı yudumlarken karşı dükkanın önünde ayakkabı tamircisi Konyaspor hastası Hasan Usta tezgahını kurup müzikli bir eda ile köseleye vurmaya başlayınca Bursa Ulucami’ye doğru dalıp gidersiniz…
Aynı manzara, aynı tarihi bedesten ve camii..
Selimiye ile Süleymaniye heybetli ve muhteşem olabilir...Bizimde Kapu Camii ile Bursa Ulucamii taaa ezelden “gardaş” olmuşlar.
Her karış toprağının hatırı vardır ama Konya denilince akla MERAM BAĞLARI düşüyor.
Meram Bağları kültür içinde ayrı bir kültürdür. Rabbimin verdiği bereketli topraklardan dolayı ahalisi cömerttir ve merhametlidir.
Garip gurabaya sahip çıkar.
Çoğunun yüzyıllardır tarihi bedestende dükkanları vardır ve yokluk görmediklerinden varlıklı, güngörmüş aileler çok sayıda vardır. Cemiyet-i Hayriye Vakfı gibi çalışırlar... Allah onlardan RAZI OLSUN...Ezelden Milliyetçi ve muhafazakar dünya görüşünü benimsemişlerdir.
Mehtabın tarihi köprü altındaki düşüşü farklıdır.
Uluçınarlar gölgesindeki insanlara serinlik veririrken, kafanızı kaldırdığınızda “taklacı” güvercinler sizi selamlar.
Kafelerde saç böreği yerken, Cafe Meram’da ve Çınaraltı’nda Türk kahvenizi yudumlarken, villalar ve bahçeli evler güzellikleriyle dikkat çekerler.
Asırlardır Meram Bağlarında olan Tavusbaba ve Cemel Dede Camii ile Selçuklu Hamamı ve köprüsü Selçuklu Medeniyetinin iz bırakan eserleridir.
Meram, sahip olduğu tarihi yapılar ve mimari dokusuyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Ayrıca, bölgenin kültürel etkinlikleri ve festivalleri ile de adından sıkça söz ettiriyor.
Meram, aynı zamanda gelişmiş altyapısı ve modern yaşam standartları ile de dikkat çekiyor.
Konya'nın en güzel ilçesi olarak belirlenen Meram, ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunuyor.
Doğal güzellikleri, tarihi mekanları ve zengin kültürel mirası ile Meram, Konya'nın incisi konumunda. Bu özellikleriyle turistlerin ve yerli halkın ilgi odağı haline gelen Meram, Konya'nın turizm potansiyeline de büyük katkı sağlıyor.
Meram'ın bu özel konumu, bölgede yaşayanlar için de ayrıcalıklı bir yaşam alanı sunuyor. Modern yaşam standartlarına sahip olması, eğitim ve sağlık alanındaki imkanlarıyla da dikkat çeken Meram, Konya'nın en gözde ilçeleri arasında yerini sağlamlaştırıyor.
Rıza Konyalı ve halk arasında “Kör Ahmet” olarak bilinen rahmetli Ahmet Özdemir’in dilden dile gezen türküleriyle, Meram/Muhacir Pazarı’nda Selanikli muhacir Sami’nin klarnet sesinde, arabasıyla sokak sokak gezerek sattığı ekmek başına prim alan Ermeni HAYK Efendi, çok sevdiği öğretmen kocası tarafından 16 yıl evli kaldıktan sonra terk edilen Konya’nın “KIRMIZILI KADIN”ı Sultan Bacı’nın atılan laflara gülümseyerek gezdiği gizemli caddelerde dolaşmakla birbirine dokunan hayatların ortasında yaşayan bir şehir Konya..
Gerek Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti zamanında gerekse bugün Cumhuriyet döneminde önemli ticari ve siyasi kamuoyuna sahip Tarihi Bedesten ve Kapu Camii ile Aziziye Camii civarındaki parklarda ve esnaf çay evlerinde böyle “zararsız güzel insanlara”rastlarsınız.
Konya’da yaşayan çoğu vatandaş Aziziye Camii’nin yanındaki parkın adının “HURDALIK PARKI” olduğunu bilmezler..! Burada araba hurdası veya ikinci el beyaz eşya hurdası satılmaz.
Bedestenden emekli olmuş dükkandaki oğlu ve damadı tarafından “hadi baba.. birazda Aziziye Camii’in yanındaki parkda otur“ diye dükkandan uzaklaştırılan Münir Özkul, Kadir Savun gibi babacan tipli emekli aksakallıların “ibretlik” yaşanmış hikayeleri vardır.
Bedestende Kapu Camii’sinin yanı, Aziziye Camii’sinin arkası, Ahmet Efendi Çarşının önü satış yapan ihtiyar dede ve nenelerle dolu.
Yaşı ilerlemiş ihtiyar amcaları ve neneleri gördüğünüz zaman ihtiyacınız olmasa da lütfen pazarlık yapmadan alınız.
Boş geçmeyin. Rabbim sizlere kat be kat fazlasıyla verecektir. Çünkü Cenab-ı Allah ona rızkı SİZİN ELİNİZLE gönderiyor.
Yıllar önce Ali Ulvi Kurucu Hoca’nın hatıratından okumuştum. Amcası rahmetli Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hoca, ikindi namazı sonrası Kapu Camii şadırvanının yanındaki meydandan bir çuval patlıcanı alıp eve gelince hanımı huysuzluk yapmış bunun üzerine hocaefendi;
“-Yahu hanım.! Bir kilosunu ekmek üzeri TİRİT yap, gerisini konu komşuya dağıt.! Bu patlıcanı almasaydım ihtiyar adam bu sıcakta çuvalla Sulutas’a dönecekti. Böylece hem kendisini hem zayiff eşeğini Takkeli Dağına tırmanmaktan kurtardım” deyince kendi kendine söylenen huysuz hanımı sakinleşmiş. Allah ondan RAZI olsun.
Milli şairimiz M.Akif’in en çok önem verdiği, durmadan işlediği konulardan birisi de mili birlik ve beraberlik ruhudur. Çünkü ona göre bir milleti bölmeden-parçalamadan yok etmek mümkün değildir..
Milli birliği geliştirmenin yollarından birisi de insanların birbirleriyle yardımlaşması, birbirlerini iyi ve kötü günlerinde ziyaret etmeleridir.
Akif, İslamı ve Türklüğü nefsinde toplamış bir kişi olarak yetişecek nesillerin garip-gurebaya, fakir-fukaraya sahip çıkılmasını istemiştir. Çünkü bu insanlar VATANDIR. Sahibi olmayan vatan batmaya mahkumdur..
Allah ondan RAZI olsun..
Tarihi Bedesten’de PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ’SİNİ gezerken… Camiin “kesme Sille taşına” bakmayız…Bu tarihi isim bizi tarihin derinliklerine çektiğini hissederiz.
Yavuz Sultan Selim Han, tahta çıkar çıkmaz “sadaret” yani günümüz “başbakanlık” makamını boşaltmıştır.
ilk divanda sadrazam atayacağını duyurur. Paşaların tamamı Enderûn’ludur, tahsilli, kalifiye kimselerdir. Sadece Piri Mehmet Paşa gazi-alaylıdır. Savaştan-savaşa, cepheden-cepheye koşarak yetişmiş, imanı ve bileğinin hakkıyla paşadır.
Divan günü bütün paşalar, saatlerce önceden koşarak padişah’a yakın yerlere otururlar. Hepsinin gönlünde sadrazamlık yatmaktadır. Piri Mehmet Paşa ise divana birkaç dakika kala gelir ve padişaha uzak, kapıya çok yakın bir yerde durur.
Yavuz gelir... Selam-sabah, hoş-beşten sonra Divan-ı açar;
“Bre Paşalar.! Bir karara vardım.
Ne dersiniz ? diye kararını açıklar. Açıkladığı karar, devletin yüzde yüz aleyhine bir karardır.!
Sonra meşveret gereği;
“Falan Paşa ne dersün.? diye sırayla sormaya başlar. Aldığı cevaplar;
“-Muvafıktır Hünkarım..
-Çok doğru Hünkarım...
-Siz yeryüzünde Allah’ın gölgesiniz, yanlış yapmazsınız Hünkarım.”
Ve benzer sözlerdir..
Sıra, en sona kalan Piri Mehmet Paşa’ya gelir.
“Bre Piri Paşa.! Sen ne dersin.?” diye soru tekrarlanır.
“-KÜLLİYEN YANLIŞTIR HÜNKARIM.” Cevabı ile sanki bir bomba düşer.! Herkes Yavuz’un gazabını düşünerek titremeye başlar.!
Yavuz;
“Bre Piri, bizden korkmazmısın.!
Bilmezmisin biz KELLE alırız.!”
diye kükrer.
Cevap da saygılı ama aynı cesur tonlamayladır;
“Haşa Hünkarım...Yüreğimizi Allah korkusu, öylesine kaplamıştır ki başka bir korkuya asla yer yoktur..”
Ve Piri Mehmet Paşa,
SADRAZAMDIR.!
Rahmetli Başbuğumuz zaman zaman Bahçelievler’de teşkilat yöneticilerine verdiği seminerlerde böyle güzel örnekler verir ve sözüne şöyle devam ederdi;
“ÜLKÜCÜ... MEDENİ CESARET SAHİBİ OLACAK. Ülkücü eleştirmekten asla korkmayacak.!”
Rahmetli Başbuğumuz;
“-Medeni cesaret sahibi olursanız KİŞİLİK kazanırsınız.
-Eleştirmeyi bilirseniz KARAKTER kazanırsınız..
-Bu dava kişilikli ve karakterli ülkücülerin omuzlarında hedefine ulaşacaktır.” derdi…Allah ondan RAZI OLSUN...
TARİHİ SİLLE’de kahve içmenin keyfi bir başka güzel... Gelişi, yapılışı zahmetli bu içecek biraz da sabrın süzgecinden dökülüyor fincanlarımıza.
Kıvamı, köpüğü derken sabırla bekliyorsun. Bu yüzden kırk yıllık hatırı var. insanlar arasında dostluğun, vefanın, samimiyetin sembolü.
Batı dünyası güne kahveyle başlıyor. Bizde ise “acı acına” içilmez. O yüzden önce kahve altı yapılır, sonra keyif olsun diye cezveler kaynatılır...
Batı’da fincanlar geniş ağızlı..
Bizim ki daha dar... Onlarda karton bardakla bile içmek mübah. Bizde ise sadece sunmak, başlı başına bir seremoni.
Yaşadığı şehri gezen POSTACI gibi… Konya’nın tarihi ve turistik yerlerinde gezerken yıllar öncesine derinden dalıp gittim.
Sözün Özü…Rahmetli Erol Güngör Hocamızın İstanbul için söylediği “ gönül sende yaşlansın, dizler sende yorulsun” sözünü o ki muradımız bizde kadim başkent KONYA için diliyoruz.
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.”
Yaşanmışlıklarımı, içimden geleni “duygusal” bir şekilde dökmeye çalışıyorum. Ben öyle usta bir yazar filan değilim.
Biz...
Duygu düşüncelerimizi, diğer insanların fikrini değiştirecek diye paylaşmayız.
Biz...
Duygu ve düşüncelerimizi, bizim gibi düşünen insanlarla yalnız olmadıklarını bilmeleri için paylaşırız.
Kahire’de gece baskını ile şehit edilen vezir Sinan Paşa’nın akibeti Yavuz Sultan Selim’i ağlatır.
“-Mısır’ı aldık amma Sinan’ımı kaybettik.!” der.
Gençlik yıllarımdan beri hep Yavuz’u ağlatan Sinan Paşa olmak isterdim. Senin yokluğunla Cihan Padişahı ağlıyorsa ne mutlu sana.
Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.
Berât Gecesinin hayrı, bereketi, sağlık ve mutluluğu ülkemizin, milletimizin, bütün Türk-İslam Âlemininin üzerine olsun inşallah…
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
13 Şubat 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK