Yıldıray ÇİÇEK / TÜRKGÜN'DEN


KKTC, Rum'a, İsrail'e peşkeş çekilmeyecek

“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” gerçeğini, en başta da adında “Türk” kelimesi geçmesine rağmen Rum ve Yunan sevdalılığıyla bilinen federasyoncu Cumhuriyetçi Türk Partisi anlamalıdır.


“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.”
- Mustafa Kemal Atatürk, 1937, Antalya

 

 

Atatürk, 1937 yılında Kıbrıs’ın stratejik önemini bu dikkat çekici sözlerle dile getirmişti. Aradan geçen 88 yıla rağmen, 2025’te aynı ada, beklenmedik ve tehlikeli gelişmelerle yeniden gündemde. İşte somut tehditler:

İsrail’in silahlandırması: Kıbrıs Rum Kesimi’ni modern silahlarla donatan İsrail, adayı Doğu Akdeniz’in askeri üssüne dönüştürüyor.

Toprak alımları: Yahudi sermayesi, Kıbrıs’ta arazi ve mülk edinimini hızlandırarak demografik değişimi tetikliyor.

Propaganda odağı: İsrail medyası ve stratejik kurumları, açıkça “Sıra Türkiye ve KKTC’de” sloganıyla hedef gösteriyor.

Bu tabloya, terör örgütü PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan’ın aylar önceki provokatif şu sözlerini de ekleyin:

“Tabii ki dananın kuyruğu Kıbrıs’ta kopacak. Bu savaşın merkezi Türkiye’dir. İçinde yer aldığı sisteme en karşı konumda olan, sistemle en çok çelişen, 3. Dünya Savaşı’nın bir tarafı olan Türkiye’dir. Sıra Kıbrıs’a gelecek, Türkiye sınırına gelecek ve savaş Türkiye’de yoğunlaşacak.”

KKTC’deki son seçimler ise durumu daha da vahimleştiriyor: Rum ve Yunan medyası ile siyasetçilerden övgü toplayan bir zihniyet zafer kazandı.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis: “Tufan Erhürman’ın kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimi, adanın yeniden birleşmesi için yeni bir umut sayfası açıyor.”

Eski Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras: 
İşgal altındaki topraklardaki seçim sonuçları olumlu bir gelişme.”

Bu açıklamalar, KKTC’nin nasıl bir teslimiyet atmosferine sürüklendiğini açıkça ortaya koyuyor. Çünkü KKTC’nin başına; Türkiye’yi KKTC’de işgalci gören, federasyoncu, Rum’u ve Yunan’ı Türkiye karşısında daha yakın bulan bir zihniyet gelmiştir.

“Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için federasyon müzakerelerini yeniden başlatacağım.” diyen, “KKTC” sıfatı yerine yalnızca “Kıbrıs” ifadesini kullanan, Türk bayrağı görselini asla tercih etmeyen Tufan Erhürman’ın kimlere umut olduğunu görmemek için kör olmak gerekir.

KKTC’de, Tufan Erhürman’ın ve Rum’un sesi olan bazı gazetecilerin seçim sonuçlarını görür görmez ekranlardan, “Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi yarın geri çekilmeli; yetkim olsa ‘non persona grata’ ilan ederdim!” diyerek hadsizliğin ve hainliğin zirvesine çıkmıştır.

Tüm bu gelişmelerin farkında olan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, seçim sonuçları belli olur olmaz Atatürk’ün uyarısındaki “Kıbrıs, millî güvenliğimizin kilit taşıdır” mesajına sadık kalarak net bir duruş sergiledi:

“KKTC’de yapılmış olan seçimin sonuçları çok az bir katılımla gerçekleşmiştir. Kıbrıs Türklerinin kaderi bu katılımla temsil edilemeyecek durumdadır. Seçim sonucu, seçim kurulu tarafından açıklanmış olsa dahi KKTC Parlamentosu acilen toplanmalı, seçim sonuçlarını ve federasyona dönüşü kabul edilemeyeceğini ilan etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı almalıdır.”

KKTC’de yaşanan gelişmelerin, millî güvenlik açısından oluşturduğu tehlikenin farkında olan herkes bu açıklamaya destek verdi.

Bugüne kadar sergilediği eylem ve söylemlerle - seçimlerden önce ve sonra - Yunan’ı, Rum’u ve İsrail’i sevindiren Tufan Erhürman, Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasının ardından şu ifadeyi kullanmak zorunda kaldı:

“Türkiye Cumhuriyeti ile istişare etmeksizin Kıbrıs'ta bir dış politikanın belirlenmesi veya Kıbrıs sorununa ilişkin bir politikanın oluşturulması bugüne kadar hiç söz konusu olmadı. Benim dönemimde de asla söz konusu olmayacak.”

Çünkü MHP Lideri Devlet Bahçeli, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) ruhunu herkese hatırlatmış; KKTC’yi Rum’a, Yunan’a, İsrail’e peşkeş çekmek isteyen herkese karşı millî bir bariyer oluşturmuştur.

“Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır” gerçeğini, en başta da adında “Türk” kelimesi geçmesine rağmen Rum ve Yunan sevdalılığıyla bilinen federasyoncu Cumhuriyetçi Türk Partisi anlamalıdır. Her adımını dikkatlice ve Bozkurt bakışıyla takip edeceğiz.

YAZARLAR