TÜRK VE SÜNNİ ALEM DÜŞMANI
FARSİ İRAN…İSLAM DÜNYASININ MÜNAFIK BİR KAVMİDİR,GÜVENİLMEZ!
BİR MEZHEP DÜŞÜNÜN Kİ;
TÜM İNANCINI “SAHABELERE SÖVMEK” ÜZERİNE OTURTMUŞ VE ÜMMETİN BAŞINA BÜYÜK BELA!
Suriye'de muhalif güçlerin ilerleyişi sürerken İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştü.
İran’ın Suriye halkı ve ordusuna tam destek verdiğini söyleyen Arakçi, Suriye'de yaşananların ABD'nin bölgeyi kaosa sürükleme planının bir parçası olduğunu belirterek; “-Geçmişte olduğu gibi, Suriye bir kez daha kazanan taraf olacaktır" dedi.
DE HADİ BUYUR!
Esad ise İran’ın desteğinden dolayı teşekkür ederek, Arakçi’nin hassas bir dönemde gerçekleştirdiği Suriye ziyaretini son derece anlamlı bulduğunu ifade etti.
Bizde yılların tecrübesi ile deriz ki;
-İRAN olmasa Esad ile çoktan PKK/YPG'nin işini bitirmiştik. İran ve ABD beraber.
-Atalarımız Selçukluların İran'ı fethetmeleriyle ülkenin idaresinin Türklere geçmesi FARSLARI derinden sarsmış, gururlarını kırmış ve üzülmekten öte yüzyıllarca KİN beslemişlerdir.!
-Asırlar boyu içlerinde gizledikleri fanatik Fars ırkçılığını ve Türk nefretini hep canlı tutmuşlardır.!
-Pehleviler ve Humeyni yönetimlerinde İran Devletinin kritik mevkiilerine Farslar yerleştirilmiştir.
-Humeyni Hareketi, Şah yönetimini devirmek için çoğunluğunu Türklerin teşkil ettiği Halkın Mücahitleri örgütü ile güç birliği etmiş ancak devrim başarılı olduktan sonra hedef tahtasına koyduğu mücadele ortağına karşı acımasız bir kıyım gerçekleştirmiştir.
-Halihazırda da İran'da Türkler, Fars yönetiminin bitmeyen baskısına maruz kalmaktadırlar.
-Ülkenin en büyük nüfusunu oluşturan Türklere karşı böylesine tarihi bir kin besleyen Farsların hem ülkedeki ERMENİ azınlığa hem de Ermenistan terör devletine karşı idari ve siyasi uygulamalarında sergilediği inanılmaz sempati, ırkçı Fars ruhunu yakından tanımayanları şaşırtabilir ama İran tarihini iyi bilenleri asla...
-İstisnalar kaideyi bozmaz, İran Fars Devleti milleti münafık, iki yüzlü bir millettir. Adını İslam devleti koymuş fakat İslam'a en az VAHHABİLER kadar ihanet eden bir devlet ve güruhtur. Takiyyenin din olduğu bir topluluktur.!
-Bir mezhep düşünün ki tüm inancını
“SAHABELERE SÖVMEK” üzerine oturtmuş ve ümmetin başına büyük bela!. Yavuz Sultan Selim Cihan İmparatorluğu kurmak için yola çıktığında:
-Önce bu sapıkları tepelemiş,
-Sonra Halifeliği devralmak için Mısır yolunu tutmuştu…
Komşumuz İran’ın bize dost olmadıklarını, dürüst olmadıklarını, Yemen, Lübnan, Irak, Suriye, Afganistan ve Pakistan'da milyonlarca Müslüman'ın katili olduklarını, Türkiye'de bölücü pkk terör örgütüne 40 senedir destek verdiklerini unutmayalım.
Yakın tarihte...İran ve ABD uşağı Molla Barzani’den beri Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’da kürt köylerine saldıranlar, Tehcir’den kurtulmak için bir gecede “müslüman olduk” diyen İran destekli ERMENİLERİN TORUNLARIDIR.
-Pers temelli Farsi İran ve Batı Dünyasında “merhamet” yoktur.
Acımasız, gaddar ve zalimler. Çünkü İran’daki Pers ve Avrupa’daki Roma Medeniyetinin temeli Mısır’daki “FİRAVUN” medeniyetine dayanmaktadır.!
Ermeni, Rum, Rus, Sırp ve Farsi çok kalleş düşman kavimlerdir. Tarihi olaylar gösteriyor ki…Bu milletlerin dostluğuna asla güvenilmez.
Ya hu...Selçuklular Batinilerle ve Fatimilerle daha sonra ki yıllar ve yüzyıllarda Osmanlılar Haçlı Dünyası ile mücadele ederken bu “mıymıntı ve kalleş” Farsiler… Doğu Anadolu’ya girerek Türk Milletine her daim sinsice saldırmışlardır.
-Her defasında yenilmelerine rağmen yüzyıllardır Türk Milletine olan kinleri devam etmektedir.
Ecdat... özellikle şairler... İran Coğrafyasında yaşayan Farsilerin kaypaklığını bildiklerinden yaşadıkları o büyülü şehir İstanbul için derler ki;
“Bu şehr-i stanbul ki bi-müslü bahadır,
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır.”
{İstanbul’un tek bir taşını İran topraklarının tamamından değerli bulur şair NEDİM}
İran Farsi kafası yapısı,12 Eylül öncesi ve sonrası mübarek Anadolu topraklarında yakın tarihte azımsanmıyacak kadar taraftar topladılar.!
Bunlar “müselman bozuntusu” geçinen bölücüler arasında yer aldılar.
Yılların tecrübesi ile “yaşayarak” biliyoruz ki;
-Bugün Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli ile Cumhur İttifakına karşı olmaktan ziyade KİNDARLARDIR.!
Bu nasıl bir kin ki büyük devlet adamı Veziriazam Nizamülmülk’ün kabri sırf sünnî olmasından ve Türk Milletine idari, askeri ve kültürel faaliyetleriyle hizmet etmesinden dolayı onarılmıyor ve çöplük içerisinde.!
…Ve bugün Persler zamanından beri İran ile İsrailoğulları arasında tarihten gelen unutulmaz dostluk vardır.
-Turan düşüncesinin kindar düşmanı Farsi İran İslam Dünyasının münafık ve korkak bir kavmidir.
Tarihimizi iyi bilmek zorundayız.
Tarih şuuru bir milletin geçmişte yaşadığı olayların hatırlanması ve kavranması ile oluşur.
-Türk milleti; kaderi bir, kederi bir, kararı bir, kalbi beraber çarpan beşeri ve maşeri asaletin timsalidir.
-Türklüğün mukadderat gerçeğine sınırlar çizilemez, muvaffakiyet gayesine engel çıkarılamaz, mutlak varlığına kara çalınamaz.
-Türk beklenendir, özlenendir, övülendir.
-Bugün dünya üzerinde 34 farklı ülkede 78 ayrı şehitliğimiz vardır.
-Kıtalardan bir sedayla taşan ayak izlerimiz, yerkürenin her köşesine bir sevdayla tutunan anılarımız vardır.
-Halep’e bakınca gördüğümüz yurttur, Kerkük’ten Kıbrıs’a varıncaya kadar duruş Türk bakışıdır.
Tarihten ibret almak gerekir…Tarih okumak siyasetin laboratuvarı olduğu bir gerçektir.
İbn Haldun’un:
“-Suyun suya benzediği gibi mâzi ve gelecek de birbirine benzer" tespiti bu hakikati pekiştirmektedir.
Milli Şairimiz M. Akif'in;
-Târîh”i “tekerrür” diye ta’rîf ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? dizeleri bu düşüncelerimizi daha da anlamlı hâle getirmiştir.
Bu itibarla, Milletimizin cevher-i asliyesindeki îman aşkını okumak ve yaşatmak en büyük görevlerimizdendir.
Sadi ŞİRAZİ’nin dediği gibi “uyumuş, uyumuşları uyandıramaz, birinizin uyanık olması lazım.”
Altay’dan Tuna’ya koca bir yükü sırtlamış bir milletin evladı olarak GAFLETİ gördükçe üzülüyorum.
İçimizdeki hainler varken düşmana gerek yok! Savaş sınırlarımızda devam ederken Halk tv ve Sözcü tv olmak üzremuhalefet kanallarında akşam haberlerinde KAYYUMLARI tartışıyorlar, sınırımızdaki savaşı gündemlerine bile almıyorlar bu kadar gaflet ötesiler!
Bugün “beka sorunu yoktur” diyenler ne bölgemizdeki gelişmelerden ve ne de dünyadaki gelişmelerden bi haber ZAVALLILARDIR.
Gaflet ve dalalet içindeki devlet adamları “devletin beka sorunu yok” diye diye devletin sınırları 1699 Karlofça Antlaşmasından 1921’de Sakarya Nehrine kadar çekilmiş, küçücük bir Anadolu’ya sıkışıp kalmışız.!
BİLESİNİZ Kİ...
Artık Anadolu Türk’e dar geliyor.!
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER