Şakir DENİZ


Mecnun’un Leylâ’sı, Halkın Sözü

Velhasıl, bu topraklarda her sevda biraz Mecnun’la, biraz Leylâ ile anlatılır. Çünkü gönül, halkın sözüyle yoğrulmuş, aşk da halkın türküsünde, manisinde saklı kalmıştır.


Aşkın en eski, en derin hikâyesidir Mecnun ile Leylâ. Bizim dilimize, gönlümüze kazınmış bir sevdadır. Derler ki, Mecnun’un aşkı öyle büyüktü ki, çölde gezerken taşlara bile Leylâ’nın adını kazırmış. Halk arasında da dilden dile söylenir: “Aşksız gönül kuru bir dal gibidir”. İşte Mecnun’un gönlü o dalı yeşerten Leylâ ile dolup taşmış.

Bizim köylerde, kahvelerde, düğünlerde de konuşulur bu sevda. Biri der ki: “Mecnun deli değildi, aşkın yolunda akıllı olan oydu.” Bir diğeri karşılık verir: “Leylâ bir bahane idi, hakiki sevda Mevla’ya varır.” Halkın sözü, yüzyıllar ötesinden hâlâ bu hikâyeyi taşır.

Bugün gençler sevdalarını telefon mesajlarıyla anlatıyor, ama gönül dili değişmez. Hâlâ bir delikanlı sevdiğini anlatırken, “Benim de Leylâ’m var” der. Bir kız, aşkının kıymetini dile getirirken, “Mecnun gibi sev” diye sınar.

Mecnun’un aşkı, sadece Leylâ’ya değil, insana, hayata ve yaradana uzanan bir yol gibidir. Bizim kültürümüzde sevda bir sırdır, halkın diliyle de bir nasihat:

“Sevda candan öte, vefadan yana olmalı.”

“Gönül Mecnun gibi yanmazsa, Leylâ bulunmaz.”

“Leylâ’yı arayan aslında aşkın özünü arar.”

Velhasıl, bu topraklarda her sevda biraz Mecnun’la, biraz Leylâ ile anlatılır. Çünkü gönül, halkın sözüyle yoğrulmuş, aşk da halkın türküsünde, manisinde saklı kalmıştır.

Şakır DENİZ

YAZARLAR