Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Medeniyet ve Tefekkür

“Düşüncenin en saf hâli tefekkürdür. Tefekkür; aklın kalple, kalbin akılla konuşmasıdır.” Gönlümüzün aklımızla muhabbetini çok değerli buluruz.


Medeniyet sözlükte, “bir millet ve toplumun maddî, mânevî varlığına âit üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayâtındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanâyi, ticâret vb. sâhalardaki nîmetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenîlik, uygarlık” anlamlarına gelir. Gökalp’ın, Ülken’in, Baltacıoğlu’nun, Erol Güngör’ün, Cemil Meriç’in tanımları da göz ardı edilemeyecek kadar değerli.

Ancak milletçe maddi ve manevî değerler aracılığıyla ulaşılan bu bolluk içinde nasıl bir hayat tarzımız oluşuyor? Medeniyet oluşturan milletlerin özellikleri nelerdir? Türk medeniyetinin ürettiği fikir ve sanat alanındaki eserler nelerdir? Yetişmiş insan gücümüzdeki fikir dünyasının münevverleri ile hizmet sektörünün emekçileri arasında ne kadar mesafe var? Cinnet getirten sorularla doluyuz bazen.  Kimi zaman bilgelerimizin güzel sözlerinden güller açar gün doğarken…   

 

“Medeniyet; sadece geçmişin birikimi değil, geleceğe uzanan estetik, düşünce ve anlam köprüsüdür. Çağımızın insanı çok bilgiye sahip ama çok az hikmete erişiyor.” Ne kadar da doğru değil mi?

“Devlet aklı, kısa vadeli çözümlerden çok uzun vadeli denge ve istikrar arayışıdır. Modern devlet aklı, sadece günü değil, yüz yılları şekillendirmeyi hedefler.” İtiraz mümkün değil bu söze… Devlet aklı köklü medeniyetle oluşur. Devlet olmadan onun aklından söz edilemez.. Türk medeniyetinin en temel unsuru devlet, ordu ve millet bütünlüğü içinde ortak aklı oluşturmaktır. Aklıma eseni yapmak fecaat getirir.

“Strateji sadece hedef belirlemek değildir; o hedefe hangi yollarla gidileceğini de bilmektir.  Strateji, askerî bir kavram değil, aynı zamanda zihin disiplinidir. Uzun vadeli düşünme ve karmaşık gerçeklikleri yönetme becerisidir.”  Sevgide, saygıda, merhamette, şefkatte strateji var mıdır? Bunun hesabı kitabı olur mu? Yol yordam bilmek ve zihnin disiplinine uyarak cesaretle hakikate ulaşmak mümkündür. 

Özgürlük yalnızca seçim yapabilmek değil, yaptığın seçimin/tercihin sorumluluğunu taşıyabilmektir. Sorumluluk yeni neslin pek sevemediği bir kavram… Hür iradenin müspet anlamda vuku bulması refah ve huzur getirir. Sınırsız özgürlük iddiası başkalarının hakkına tecavüzle başlayan ve anarşiye sebep olacak bir yaklaşımdır. Sorumsuzluğu tercih etmek ise bir irade beyanı değil, aklın ve iz’anın dumura uğramış hâlidir. 

“Tarihe bakışınız bugünü nasıl yaşadığınızı, bugünü nasıl yaşadığınız da yarını nasıl kuracağınızı belirler.” Dünü, bugünü ve yarını samimiyetle yaşama arzusu veya eskiyi, yeniyi ve geleceği bilinçli olarak kavrama isteği aydınlık bir enginliğe götürür. Yanlış yoldaysanız karanlık tünellerde yarasa misali yaşarsınız. Tarih zaferleri yazarken mağlubiyetlerden de ders almanın gerektiğini hatırlatmalı... Bazen yeniden doğuş dipdiri bir devlet/mutluluk getirir. 

“Düşüncenin en saf hâli tefekkürdür. Tefekkür; aklın kalple, kalbin akılla konuşmasıdır.”  Gönlümüzün aklımızla muhabbetini çok değerli buluruz. Ferman dinlemeyen gönülden, ferman yazan gönüle kaptırmak isterim gönlümü… Gönül aklın izinde çok şeyi başarır. Kalemin izinde aklı ve gönlü zenginleştirmek şarttır.  Türk tefekkür hayatının zirve simaları aklımızı ve gönül dünyamızı beslerken yenilerini de bugün ve yarın görmek ister.

İçimden gelenler böyleydi bugün…

Tanrı Dağları'ndan 
28.09.2025
Muhittin Gümüş

YAZARLAR