“-ANA NEDEN KÖROĞLU’NA
BEDDUA EDERSİN.?”
*ÇEŞME BAŞINDAKİ YAŞLI
TEYZE;
“-NE BİLEYİM OĞUL...
HERKES EDİYOR, BENDE
EDİYORUM.!”
-EL İNSAF BE!
Milletvekilimiz Sayın Mehmet TAYTAK, Afyonkarahisar'da yerel basınla yaptığı bir toplantıda teröristbaşına sehven 'beyefendi' diyor...
Sehven diyorum; yanlışlıkla, farkına bile varmadan, dil alışkanlığıyla...
Konuşmanın akışı içerisinde bazen sürekli kullandığınız ifadeleri istemediğiniz birisi için de yanlışlıkla kullanabilirsiniz...
Bu her konuşmacının başına gelmiş ve gelebilecek olağan bir durumdur...
Bunun Türk siyasetinde binlerce örneği vardır...
Ben de Fransız Belediye başkanları ve milletvekillerinin protokolde olduğu bir konuşmamda Napolyon'a ' Büyük komutan' diyecekken 'Büyük Türk Komutanı' demiştim...
Fransızlar bu ifademin sehven söylenmiş olduğunu anlayarak sadece tebessüm etmişler, ve bana espiriyle takılmışlardı...
Kaldı ki, Mehmet bey farkına vardıktan sonra onun bir teröristbaşı olduğunu ifade ediyor...
Ama maksat üzüm yemek değil ki, bağcıyı dövmek...
Bunun sehven-yanlışlıkla-farkına varmadan- söylenildiğini bildikleri halde, bağcıyı dövecekler ya, üzerinde tepindikçe tepiniyorlar...
Mehmet TAYTAK bey benim arkadaşım, dostum, ağabeyim...
Ailecek tanıştığım, bildiğim, görüştüğüm bir dostum...
Onun savunmaya ihtiyacı yok, bunu söylerken hicap da duyuyorum, ama şahitlik ederim ki bütün aile fertleriyle birlikte Ülkücülük bilinciyle "Türklük gurur ve şuurunu İslam Ahlak ve Faziletini" iliklerine kadar yaşayan, Türkçülük, Turancılık bilincini torunlarına kadar aşılayan örnek bir Ülkücü Türk ailesi...
Açıkçası ben gıbda ediyorum, keşke herkes böyle bir aileye, böyle bir şuura sahip olabilse...
Dahası da var 'Hani sözde Alparslan Türkeş'in askerleriyiz' nutkunu atıyorsunuz ya...
Mehmet Taytak Bey, Başbuğ Türkeş'in genç yaşta yönetimine aldığı ve Başbuğ Türkeş'in günümüze miras bıraktığı ender dava adamlarından biri...
Teessüfüm şu ki, bunun yanlışlıkla söylenildiğini bildiğiniz halde mal bulmuş mağribi gibi sarılarak üzerinde tepiniyorsunuz...
Helal olsun size, tepindikçe tepinin!
Ama belirtmek isterim ki, Mehmet abinin torunu Ayça'nın ahı cayır cayır yakar sizi!
Nihat Yazar
Milliyetçi Hareket Partisi
Eski MYK Üyesi
****-/-****
Şimdi kalemi biz ele alalım Canlar;
DİL SÜRÇMESİ, İletişim sırasında ortaya çıkabilen yaygın bir durumdur. Bu iletişim kazaları, konuşmacının istediği şeyi ifade etmeye çalışırken aniden yanlış bir kelime kullanılmasıdır.
Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Mehmet TAYTAK’la geçen aylarda 3-4 sefer telefon konuşmamız oldu.
“Akıcı üslûpla” yazılarımı takip ettiklerini ve Afyonkarahisarlı ülkücü gençlere;
“-Ali KUZENCİK Hocamızdan face’de arkadaşlık isteyin ve yazılarını not alın. Çünkü bilgi olmadan fikir sahibi olamazsınız” diye nasihatlerde bulunmuş.
Gençlik yıllarımızdan beri biz kişiyi şahsen tanımasakta onun telefonda ki samimi ses tonu ve yılların birikimi ile konuşması kişinin “samim bir dava adamı” olduğuna kesin kanaat getiririz.
12 Eylül Öncesinden beri kişiliğini yakından bildiğmiz bizim 78’ kuşağın/kavga yıllarımızın “DEVLET ABİSİ” bugün rahmetli Başbuğumuzun makamında bulunan Bilge Lider Devlet BAHÇELİ…Eğer TAYTAK Vekilimize güvenmezse ve sevmezde onu değil birgün bir saat bile kalmaz onu Nazlı Ulu Çınar Üç Hilal’in gölgesinden…FİZAN Çöllerine yani çok uzağa gönderirdi! (Osmanlı da FİZAN en uzak yer/Bugünkü Libya’nın en güneyi)
Canlar size bir gözlemimi söyleyim mi…Bilge Lider Devlet Beyimize Allah sağlıklı uzun ömür versin…Elbette bizde yaşlanacağız…Sosyal Medya da görüyorum merdivenlerden çıkarken ve meclis koridorun da yürürken:
“-Ya Afyon Vekilimiz Mehmet Taytak’ın kolunda, veya yanında yürüyen sınıf arkadaşım Semih YALÇIN Hocanın kolunda,
-Ya da genel merkezde iki yıl birlikte çalıştığımız Çorum Milletvekili Sevgili Vahit KAYRICI Başkanın kolunda adımlıyor.
-Bazende kendisini ziyaret eden şehidimiz Ali Çakıcı’nın oğlu Alaattin ÇAKICI’nın koluna girmiş.
Biliriz ki Devlet Bey…Sevmediği ve güvenmediği kişinin koluna ZİNHAR girmez. O kola ne mutlu. Kola girmekte her kula nasip olmaz…
Gençlik yıllarımızdan beri hem Taş Medrese’de ki koğuşlarda, hem 35 yıl boyunca dersliklerde hem de kongre salonlarında devamlı seminer veren ders anlatan 40 yıllık bir eğitimci olarak bizim başımıza bu “dil sürçmesi” gelirdi.
Fakülte yıllarında Dil-Tarih’te
“tiyatro” bölümünden kızlı-erkekli arkadaşlarla “ek kredi dersleri” alırdık. Sahne de oyunun sonunda hep “SÜRÇ-Ü LİSAN ETTİYSEK AFFOLA” deyip perde alkışlarla kapanırdı…
‘DİL SÜRÇMESİ’ni Vekilimiz düzelttiği halde üzerinde tepinenlere YAZIKLAR OLSUN!!
Bugün MHP'ye saldıran İP’sizlerin hepsi dün Pkk'nın desteklediği ittifaka oy verdi…
Lise yıllarından beri okuduğumuz Kutadgu-Bilig’te atamız Yusuf Has Hacip der ki;” Toyların AYNADA göremediklerini, aksaçlılar KERPİÇ duvarda görürler.”
Her daim deriz ki; VEFA…Yangın varken seçtiğindir...Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar...Devlet Bey’de ahde vefa’ya önem verir...Bilir ki bu vatan evladına haksızlık ederler ve gıybete yönelirler!
Fuzuli der ki;
“Söylesem faydası yok,
Söylemesem, sussam gönlüm razı değil” cümlesinden hareket ederek...
Hadi gelin Köroğlu’dan bir örnek verelim;
“Çeşme başında yaşlı teyze Köroğlu’na beddua edermiş
ama tanımazmış.
Köroğlu’da duymuş bunu
-Ana..Neden Köroğlu’na beddua edersin diye sormuş...
Teyze de cevap vermiş...
-Ne bileyim oğlum herkes ediyor, bende ediyorum..
Biliriz ki...GIYBET leş yemektir.!
İnsan kardeşinin ölü etini yer mi?!
“İP’sizçakalların önüne bir çuval ŞEKER koysan onun gönlü yine LEŞ peşindedir!”
Sadi Şirazi ne güzel der;
“Bazen kendi halinde olmak güzeldir...Bu kadar hal bilmezin arasında.”
Ne yapalım Canlar ehil olmayana “sabretmek” ehil olanı parlatır. Vatan evladı TAYTAK Vekilimizin halini İP’sizler anlayamaz…
Hz. Mevlana Mesnevi’de der ki;
“Bin sene okusam...Ne biliyorsun deseler…HADDİMİ derim.!”
Bu yüzden...dikenin ucuna çıkta, edep çizgisinin dışına çıkma..! Hürmet eden hürmet görür.
Elbette “farklı düşünmek” gerekliliktir. Ancak farklı düşünenlerin “edep” dairesinde tartışması “erdemdir.” İtiraz etmek “yiğitliktir”. İtiraz edeni dinleyip izahta bulunmak “olgunluktur”.
Bu sayılanların her bir aşamasında kavga üslubuyla tavır almak ve kişiye “vatan haini” demek ve küfür etmek “zayıflık ve acizliktir.!” VESSELAM!
Bilge Lider ne de güzel der;
“-KURT, KURDU TANIR…ANCAK BİZ BUNLARI TANIMIYORUZ VE DE HİÇ TAKMIYORUZ!”
"-Bize milliyetçilik dersi vermeye, vatan sevgisi dikte etmeye kalkışan sefih magandalara, serseri mankurtlara ve sefalet markalarına aldırış etmesek bile,
-Gene de birkaç kelamı onlardan esirgemenin haksızlık olacağı kanaatindeyiz..
-Hasbelkader Milliyetçi-Ülkücü Hareket’te yer bulan, bu vesileyle itibar kazanan, makam ve koltuk ikbaliyle çevre yapan ve saygı kazanan;
-Bir avuç kendini bilmez ahmağın sırf çıkarlarının ikramı kesildi diye ileri geri konuşmaları her şeyden önce edepsiz bir hezeyandır..
-CHP’ye yanaşmış ve CHP’ye yapışmış bu ilkesizlerin hariçten gazel okumaları boş varilin çıkardığı ses kadar anlamlıdır..
-Esasen fazilet ve fikir sahibi olmaksızın sığındıkları camiamızda kurnazca kendilerini saklayan, köşe bucak dedikodu yapan,
-İnsicam ve irademizi sakatlamanın çabasında olan bu gudubetlerin bir nedenle maskesi düşünce aramızdan sıvıştıkları hepinizin bildiği ve yaşadığı bir gerçektir..
-Başkalarının atına binenlerin bize seyislik taslaması utanmazlıktır..
-Türk Milletini meşgul eden, Türkiye’yi zora sokan hiçbir meseleye kalıcı cevap ve köklü çözüm getiremeyenlerin;
-Sosyal medyada, kurdukları küçük partilerde sürekli ayağımıza dolanmaları, dava bilirkişisi gibi ortalıkta dolaşmaları elbette kifayet ve kişilik yetersizliğinin ağır bir sancısıdır..
-CHP’nin kayığında ip olanlarla mağlubiyetin pençesinde zafer nutku atanların sadece cemayüz evvellerini değil, ciğerlerinin kaç okka olduğunu da gayet iyi biliriz..
-Bizim bir görev kapsamında hareket ettiğimizi iddia eden müfteriler,
-İçimizdeyken el etek öpmekten başlarını dahi kaldıramıyorlar, siyasetimize en küçük katkı vermiyorlar, veremiyorlardı..
-Kedinin ayna karşısında kendisini aslan görmesi neyse, bunların durumu üç aşağı beş yukarı aynısıdır..
-Geceleri baykuş olup harabede tüneyenler, gündüz vaktinde kartal olup zirvelere kanat açamazlar.
-Kurt, kurdu tanır, ancak biz bunları tanımıyoruz ve hiç de takmıyoruz.
-Bizim dava ve vatan sevdamızı tartıya çıkaracak, bununla da kalmayıp tartışmaya açacak, ülke ve ülkü heyecanımızı kurcalayıp aşındıracak bir siyasi fırıldağı henüz hiçbir kundak sarmamıştır..
Hayatıyla haysiyeti ters köşe olmuşların bize anlatacak, bize aktaracak, bize güzergah tayin edecek bir şeyleri olmaz, olamaz.”
Bizde bu güzel “teşhis konmuş” sözleri keyifle dinleyip 50 yılın tecrübesi ile deriz ki;
Sırtlarına “MHP muhalefeti” yaftası asılan ancak MHP Camiası ile alakası kalmayan rahmetli Başbuğumuz Türkeş dahil bu kesime bir türlü lider beğendiremediğimiz müzmin muhaliflerin “tarihi ve psiko sosyal” incelemesi yapıldığında görülmektedir ki bu da bir “fitne ve bozgunculuk” hareketidir.!
Müzmin muhalifler, modern çağın Celali ve Yeniçerileridir.
Çünkü bunlar “Ülkücü” olmayı öğrendiklerini sandıkları rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’ten bu yana CKMP ve MHP Genel Merkezine başkaldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Doğru olan şeyleri dahi yanlış görüp göstermek, bunların alışkanlıklarıdır.
Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti Üç Hilalli MHP ile Bozkurtlu Ülkü Ocaklarına saldıranlanların kullandıkları kaba dil ve üslup da celali ağzıdır.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER.
14 Ocak 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK