Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


“MEN SENE BEY’İM DİYEREM, DAİM BEYLER BEY OLUR!”

“MEN SENE BEY’İM DİYEREM, DAİM BEYLER BEY OLUR!”


“MEN SENE BEY’İM DİYEREM,
DAİM BEYLER BEY OLUR!”

Derviş ırmak kenarında abdest alırken suyun içinde çok değerli bir taş görür.

Taşı alıp çantasına koyar ve yoluna devam eder…

Akşamüstü bir yerde dinlenmek için oturur…Bu arada bohçasını açar ve rızkından yemeye başlar.

O sırada yakından geçen bir dilenciyi de sofraya davet eder ve ikramda bulunur.

Bir ara dilencinin gözü çantadaki taşa takılır.

Dervişe, “Allah rızası için bu taşı bana verir misin?” der.

Derviş taşı çıkarır ve dilenciye verir.

Dilenci gider ama ertesi sabah tekrar geri gelir ve dervişe sorar;

“-Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyor muydun?”

Derviş, “Evet” der.

Dilenci tekrar sorar;
“-Yani bunu satınca ömrün boyunca zengin bir hayat süreceğini biliyor muydun?”

Derviş aynı cevabı verir;
“Evet”

Bunun üzerine dilenci;
“-Peki bu taşı nasıl kolay bir şekilde bana verdin?”

Derviş, “Allah rızası için demiştin.”

Dilenci sonunda der ki;
“-Bu taşı sana bugün geri getirdim. Bunun yerine daha değerli bir şey ver.”

Derviş hayretle sorar, “Bunun yerine ne istiyorsun?”

Dilenci şunu söyler:
“-BU HALE NASIL GELDİN? BANA BUNU ÖĞRET.”

                       *****
GÜNÜMÜZDE İBRET ALINMASI DÜŞÜNCESİYLE BİZ DE DERİZ Kİ;

Tarih 7 Haziran 2015…
Tayyip Erdoğan’ı devirebilmek için HDP odaklı proje devreye sokulmuştur.

Seçim sonuçlarına göre AK Parti tek başına iktidar olma gücünü kaybetmiştir.

Batı merkezli bilumum işbirlikçiler ve terör yandaşları sevinç çığlıkları atmaktadır.

Bütün gözler Devlet Bahçeli’nin üzerindedir…Çünkü:

Geçen Kurultayda koltuğunu kaybeden zamanın CHP lideri Kılıçdaroğlu, Bahçeli’ye Başbakanlık teklif eder.

Bu Cumhuriyet tarihinde bir ilktir.

Başta emperyalistler olmak  üzere bütün işbirlikçiler Devlet Bahçeli’nin vereceği cevaba kilitlenir.

Devlet Bahçeli sert bir uslupla şöyle seslenir:

“-Vehimli ve telaşlı bir ruh haliyle mezun olmadıkları koltuk ikramına meyledenler, sanıyorum hırslarına yenilenler, ilkelerini çoraklaştıranlardır.

-Koltuk amaç değil vasıtadır!

-Ülküsüz bir koltuk, ilkesiz ve iradesiz bir duruş akıllıya deli, alime cahil, kahramana korkak demektir.

-Türklük ve Türk milleti süreç ihaneti tarafından cendereye alınmışken, biz kırmızı plakalarla gezeceğiz öyle mi?

-Biz millet ve vatan davasının savunucusuyuz” diyerek…

BAŞBAKANLIK KOLTUĞUNU ELİNİN TERSİYLE İTEREK BÜYÜK OYUNU BOZAR.!

Yani makam ve koltuk sevdası başka, Başbakanlık sevdası başka, vatan, millet sevdası ve de “DEVLET ADAMLIĞI” bambaşka…

Devlet Bey, ilk Genel Başkan olduğundan itibaren neredeyse her konuşmasında bir hususun ısrarla altını çizmiştir:

‘’Ben, Washigton’a, Telaviv’e, Brüksel’e ve Batı Başkentlerine gitmeden iktidara talibim. Yegane meşruiyet zeminim ve sığınağım Büyük Türk Milleti’dir”

Burada kastedilen Batı başkentlerini ziyaret falan değil tabi…

Kastedilen, Batı’dan icazet almak için girilen kirli ve karanlık ilişkilerdir…

İktidar olabilmek için her yolu mübah görmek başka, Milli kalabilmek başka.

Tarih 18 Nisan 2006…
ABD Büyükelçisi Ross Wilson  diğer siyasi liderlerden önce Devlet Bahçeli’den görüşme talep etmiştir…

Devlet Bahçeli ‘’önce diğer parti liderleriyle görüşün, sonra bize gelin’’ der…

Çünkü MHP o tarihte TBMM’de temsil edilmemektedir…

Wilson diğer bütün parti liderleriyle görüştüktten sonra 
18 Nisan’da Devlet Beyi ziyaret eder…

Bahçeli, Wilson’a peşinen bütün konuşmanın ses kaydına alınacağını beyan eder, Wilson şaşkınlık içinde kabul etmek zorunda kalır…

Devlet Bey bu görüşmede başta Kıbrıs, PKK, çuval meselesi, Irak’ın işgali gibi  önemli konularda kem-küm etmeden ABD’yi doğrudan suçlayan görüşler ortaya koyar…

Ve görüşmenin ses kaydını da o gün yerden yere vurduğu Ak Parti hükümetinin Dışişleri Bakanlığına gönderir…

Yani; parti başka, hükümet başka ve de ‘Devlet’ başka.

Tarih 29 Haziran 2009…
Sümüklü Gülen örgütünün (FETÖ) en güçlü olduğu dönemlerdir.

Sağdan-soldan neredeyse herkes bu güce diz kırmakta ve Pensilvanya’ya selam durmaktadır.

29 Haziran’da FETÖ, son kez şansını denemek için Fatih Ünv. Rektörü ve Türkçe Olimpiyatları sorumlusu Şerif Ali Tekalan’ı Devlet Bahçeli’ye gönderir.

Tekalan FETÖ’nün en önemli isimlerinden biridir…Tekalan kısaca,herkes gibi Bahçeli’nin de kendilerine ılımlı davranmasını arzu ettiklerini belirterek Olimpiyatlara davet eder.

Devlet Bey’in kapıyı göstererek verdiği cevap nettir:

“-Türkiye’nin bütün kültürel değerlerini, milli ve manevi değerlerini tahrip eden faaliyetlerinize şahit olmaktayız,
-Bu, böyle devam eder, toplumumuzun bütün değerlerini tahrip ederseniz, 
-Bir gün Ülkücü Hareket ile karşı karşıya kalmanız mukadderdir”

Nitekim, bu görüşmeden sonra sümüklü Gülen örgütü Devlet Bahçeli ve MHP’ye karşı hiç bir kural tanımayan, kalleş, kancık ve acımasız bir savaş başlatmıştır!

Ne diyelim, Parti çıkarları için güce ram olup ihanete geçit vermek başka, vatana ihaneti önlemek için onurluca savaşmak başka…

Devlet Bey gibi ferasetli dervişliğiniz yoksa Cihangir olsanız ne yazar…

Ulu Devletinin ve Aziz Türk Milletinin hizmetkârı olan Devlet Bey der ki;

“Ben kimsenin ülkücülüğünü vermedim, almakta benim haddime değildir.

Lâkin benim yol arkadaşım;

-Haram ve helâli bilen,
-Büyüğüne saygılı, küçüğünü koruyan, Ülküdaşını kollayan, 
-Çizgisinde  net olan, 
-Vatan, Millet nedir bilen,
-Allah'tan korkup, kuldan utanan, fitne fesat işleriyle uğraşmayan ve...
-Teşkilatın emrinde olandır.”

Cenab-ı Allah… 
Hem CİHANGİR hem DERVİŞ ruhlu Devlet Bey’e güç kuvvet versin…Ve her daim yanındayız.

Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Ülkü Ocaklının yüreğinde. Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….Yürek başka birşey…

Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde…

DEVLET BEY:
Aziz Milletimizin son yıllarda yetiştirdiği siyaset, hareket, fikir ve dava adamıdır.

Kendisini yetiştirmesi, efkârının, fikirlerinin genişliği, kıvrak zekası, çelik gibi sağlam karakteri fakat “gül yaprağından” daha nazik kişiliği;

Ülkücü Milliyetçi ve Muhafazakâr zümrenin ufkunda, gittikçe büyüyen bir ziya/ışık kütlesi hüviyetini iktisab etmiştir.

DEVLET BEY...
Ülkücü Hareket için hatta bütün Turan Coğrafyası için kendisine her zaman ihtiyaç duyacağımız  büyük bir devlet adamıdır.

Biz...Zekası, feraseti, liyakatı, dürüstlüğü ve bilgeliği için Devlet Bey’e LİDER diyoruz.

MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Devlet Bey ülke geleceğini Cumhur İttifakında görüyor. Bu ittifakta MHP'ye biçilen misyon devletin bekası milletin birliğidir.

DEVLET BEY...
Rahmetli Menderes’in, Demirel’in ve Erdoğan’ın bulduğu “ana damar madenine” girmiştir.

Bunu Konya’nın tarihi bedesten esnafı ve Kapu Camii’sinin cemaati ile yaptığımız uzun sohbetlerden anlıyoruz.

Bugün oy vermeseler bile Devlet Bey’in değerli bir devlet adamı  ve vatanperver bir lider olduğuna inanan kitlelerin büyük bir çoğunluğa ulaştığı bir döneme şahit oluyoruz.

Suret-i Haktan görünüp, hem şühedalı ve kutlu ulu çınar Üç Hilal’i ve Devlet Bey’i 50 milletvekili ile bölücü partinin gerisinde bırakıyorsunuz hem de:
“-MHP uyuyor mu.?!
-Devlet Bey uyuyor mu.?!”
diye feryat ediyorsunuz.

Bu ne yaman çelişki!!

Devlet Bey’e ve MHP’ye iç ve dış politikada sorumluluk çıkarmak tek kelimeyle riyakarlıktır.!

Önce bir MHP’yi milletvekili sayısında bölücü hain HDP (DEM) ve benzeri partilerin önüne geçir ki hesap sorasınız, sitem edesiniz efendiler!

DEVLET BEY bu karamsar fitneciler için  ne de güzel söyler;

“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.!”

O neme lazımcı dedikodu şantiyesinde çalışan ensesi kalınlar, erkeğiyle kadınıyla, memleket yanarken bir deste otu yanmayan tiplerdir…

Hükümetler kurar, hükümetler düşürürler; atar tutar, asar keserler..

Darbe gecesi saklanırlar…Çünkü bütün dünyaları MASA-KASA-NİSA üçlüsüdür…Ortalık durulunca kahramanca ortaya çıkarlar ve ellerindeki bayrakla kalabalığa karışırlar..

Söze ‘azizim’ diye başlayıp tarihten, bilimden, edebiyattan, sanattan, dinden, kültürden yüksek yüksek fikirler serdederler..

Bildikleri içindir ki yeri geldiğinde “VATAN-MİLLET-SAKARYA” nutukları atmaktan bir an geri durmazlar bu vatansever(!) görünen tatlı su milliyetçiler!

Sanırsınız ki ha deyince kendini vatan için ateşe atmaya hazırlar…Oysa ki fitne münafık günümüz Dırar Mescidi mensuplarıdır…Güvenilmez.

Öze değil kabuğa bakmışlar. Elbette akıl tutulmasına ve teslimiyetçilik girdabına düşmüşlerdir.

Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Rabbim bu Necip Millete ve Ulu Devlete “hizmetkâr” olan Devlet Beyimize ve milyonlarca ülküdaşımıza sağlıklı uzun ömürler nasip etsin inşallah.

Türk’ün muazzam tarihinden kuvvet alarak şanlı ve büyük geleceğine yönelen kutlu hareketimizi:

-O’nun üslubundan, 
-O’nun geniş ve derin tecrübesi, 
-Rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde yetişme kültürü ile görmeli ve değerlendirmeliyiz.

Şurası bir gerçek ki Aziz Türk Milletinde; Çağrı ve Tuğrul Beyler, Sultan Alparslanlar, Melikşahlar, Sultan Sencer ve Kılıç Arslanlar, Mustafa Kemaller, Alparslan Türkeşler, Devlet Bahçeli’ler tükenmez Allah’ın izniyle.

Hem Orhan Bey’in hem Devlet Bey’in ortak özelliği;

ATALARINDAN ALDIKLARI EMANETE SAHİP ÇIKMALARI

Osmanlı Beyliği 1299’da Söğüt’te kurulduğu zaman 400 atlıya sahip bir uç beyliği iken, 1326-Bursa fethinde Orhan Bey, 38 bin atlıya kumanda ediyordu. Bu asker artışı nereden geliyordu.?

Fethedilen topraklardan toplanamazdı. Çünkü bunların ahalisi Türk değildi. 400 çadırlık Karakeçili aşireti 27 senede bu kadar çoğalamazdı. Anadolu Selçuklu Devleti artık yoktu. 
Yani ordan asker teminide mümkün değildi.

O halde nerden geliyordu bu asker.? Öyle anlaşılıyor ki; 
Bizans hududundaki bu beylik bütün Türk Dünyasının “ülküsünü” temsil ediyordu.

Türk Âleminin, Fetret Devrinde bile aşkla vazgeçmediği “İstanbul’un Fethi ve Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi” idealinin mümessili sayılıyordu.

Bu “milli şuur” Türk komutan Ebu Müslüm’in memleketi Horasan’dan; Çaka Bey’in memleketi güzel İzmir’e kadar her yerdeki Türk’ü Osman Bey oğlu Orhan Bey’in açtığı mukaddes sancağın altına çekiyordu.

O zamanların Anadolu coğrafyasında büyük bir siyasi dağınıklık görünüyor; buna mukabil fikri ve manevi bir oluş açıkça kendisini gösteriyor.

Moğol orduları önünden kaçarak Anadolu’ya sığınan tasavvuf erbâbı, Horasan erenleri, dervişler, alpler, abdallar burada yepyeni bir ümit dünyası oluşturuyorlar ve istikbale “ümitle bakmayı” telkin ediyorlardı.

Aynı mübarek Anadolu topraklarında yaşayan TURAN ülküsüne inanmış, civan yiğitlerin Osman Bey oğlu Orhan Bey misali, Başbuğ Alparslan Türkeş’in dizi dibinde yetişmiş Devlet Bey’in Üç Hilal Ulu Çınarın gölgesinde toplanmaya başladığını görmekteyiz.

Hani…Güzel bir Kerkük türküsünde 
diyor ya;

“-Men sene GÖZÜM demem, 
tene düşer kör olur.
-Men sene GÜLÜM demem, 
gülün ömrü kem olur
-Men sene DERVİŞ demem, 
post diyer abdal olur.
-Men sene REYHAN  demem, 
yaprak döker dal olur.
-Men sene BEY’İM diyerem, 
daim beyler BEY olur!”

Biliriz ki;
“BEYLERİN AĞASI OLMAZ.!”
ÇÜNKÜ…TÜRKMEN OBASINDA
BEY TEKTİR.

“Sevgi ,emektir." diyor Cengiz AYTMATOV, Selvi Boylum Al Yazmalım adlı eserinde.

"Sevginin kantarı, fedakarlıktır." diyor 
Hz. Mevlana’da.

Cevr-ü cefaya, naz ile ezaya tahammüldür sevgi. Şikayet erbabının, rahatlık düşkünlerinin sevgiden nasibi olamaz.

Urfa’lı şair NABİ ne de güzel söylemiş;

“Bağ-ı dehrin, hem hazanını hem 
baharını  görmüşüz..

Biz neşâtında, gamında rüzgarını görmüşüz.”

-Edebiyat Öğretmeni değilim…
-Tarih Öğretmeniyim…
-Şairliğim yoktur…
-Ancakkk sözü kaleme dökmek benim için su içmek gibidir.

Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’e:
Allah'tan sağlık sıhhat ülkü dolu nice güzel uzun ömürler diliyorum...

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

YAZARLAR