Yüce Yaradan’ın, biz insanlara bahşettiği birçok nimet vardır. Bu nimetlerin her biri ayrı bir özellik ve güzelliğe sahiptir. Yaşarken bunların bazen farkına varırız bazen de farkına varamaz ve ıskalarız. Bilmek gerekir ki biz farkına varsak da varmasak da yaşam tüm akışıyla bizi çevreleyen olaylar ve değerlerle geçmektedir.
“Büyük bir adam olmak, iyi bir adam olmaktan kolaydır” der Geylâni.
İnsan, kendisine belki de bahşedilen en güzel hediye olan yaşamda güzel işler yapmak, huzurlu, mutlu, sevgili, sağlıklı, başarılı ve iyi bir insan olmak ister.
Bunu gerçekleştirmek için ise yapması gereken ilk iş, kendini ve gönül güzelliklerini tanımak, düşünce ve duygu dünyasını düzene sokmak, kendini bilerek etrafında iyi bir insan olarak anılmaktır.
Önce kendimizde huzuru ve sevmeyi başarabilmeli, sonra etrafımıza o sevgi ve enerjiyi vererek huzur getirebilmeliyiz. İnsan olarak en değerli hazinemizdir kişiliğimiz. Bunu güzel, iyi ve sevgili olana yöneltmek de elimizdedir. Belki de sevdiklerimiz ve bizden sonraki kuşaklara bırakabileceğimiz en büyük ve önemli miras ve sermayedir bu kişiliğimiz. Bu yüzden iyi insan olmak ve yaşarken de iyi insan yetiştirmek en önemli görevimizdir.
Yaşamda bütün ilişkilerimizde, önce kendimizi sorgulamalı, eğer iyi gitmeyen bir yön varsa da muhasebeyi önce kendimizde yapmalı ve değerlendirmeliyiz. Gelen her günümüz ve etrafımızla ilişkilerimiz bir öncekinden daha güzel, başarılı, mutlu ve daha dost olmalıdır.
Saygıyı, sevgiyi ve samimiyeti önce kendimizde yaşatan ve onu etrafına sunmayı başarabilen olursak gönüllerde de ilelebet hatırlanırız.
Yaşama sevgiyle bakmalıyız, eğer sevgi varsa sözler riyasızdır, gönüllerde iyilik de, güzellik de, doğruluk da samimiyet de vardır.
“Balcı ile Sirkeci” hikâyesini hatırlayalım;
“Adamın biri köprünün bir ucunda bal, biri de köprünün diğer ucunda sirke satıyormuş. Sirke satan adam balın iki katı fiyatına satmasına rağmen, bal satan adamdan hep fazla satarmış. Bu her gün böyle devam ediyormuş, bal satan adam artık dayanamamış ve sirkecinin yanına gitmiş:
‘Ben bal satıyorum, sen sirke satıyorsun. Ben 3’e satıyorum, sen 6’ya satıyorsun ama sen benden hep fazla satıyorsun. Bu işin sırrı nedir?’
‘Bak arkadaşım ben sirke satıyorum ama yüzüm bal satıyor, sen bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor. İşte işin sırrı burada’ demiş.”
Yaşadığımız süre içerisinde etrafımıza sirke değil bal sunan ve bütün ilişkilerimizde insanca davranıp, muhasebeyi önce kendinde yapan olalım.
Böylece insan yanımızla kurduğumuz iletişim sağlam temellere dayanarak sevgi, saygı ve anlayışı geliştirir ve sosyal ilişkilerimizi hep canlı tutar.
“Geçerken gün, farkında olmadan hayatı / İnsan; bilse bir gün bırakacak bu saltanatı.
Şimdi olmuş yürekler hep kas katı / Oysa! Yaradılışta vardır ‘sevmek’ fıtratı.”
Kendime ait bu mısralarda ifade ettiğim gibi yaşam yolculuğunda ilerlerken sevgiyi asla kaybetmeyelim, bütün ilişkilerimizde önce kendimizi sorgulayarak muhasebe yapalım ve sonuçta iyi bir insan olarak kalmayı başaralım.
Hayatı evlere sığdırdığımız son iki yıl belki de kendimizle baş başa kalarak muhasebe yapmamıza, yaşamın ne kadar değerli olduğunu ve farkına varmamız gerektiğini bize gösterdi.
Değerini bilelim, kendimizin, sevdiklerimizin ve yaşamın.