Dr. Ali GÜLER / TARİH

Tarih: 07.12.2021 19:56

Mustafa Kemal Paşa Ankara yolunda

Facebook Twitter Linked-in

Niçin Ankara?

Sivas’ta yapılan Komutanlar Toplantısı’nda Anadolu’da seçilen mebusların İstanbul’a gitmeden bir araya gelmeleri ve nerede toplanacakları da görüşülmüştü. Heyet-i Temsiliye’nin Eskişehir yakınlarına taşınması öngörüldü.  Görüşmelerde Ali Fuat Paşa Eskişehir ve Seyitgazi üzerinde durmuş fakat sonunda buluşma yerinin Ankara olması kabul edilmişti. Bu kararın alınmasında, Ankara’da milli teşkilatın çok kuvvetli ve esas savaş alanı olan Batı Anadolu’ya yakın olması, İstanbul’a trenle bağlı olması önemli rol oynamıştı.

Esasında bu toplantıdan çok önceleri, Ekim ayı başından itibaren Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya taşınacağı haberleri yayılmaya başlamıştı. Fakat Kazım Karabekir bu düşünceye şiddetle karşı çıkmıştı. Erzurum’dan 3 Ekim’de gönderdiği şifreli telgrafta, “Kuva-yı Milliye’yi temsil eden yüksek heyetin değil Ankara’ya gitmek, Sivas’ın batısına bile geçmemesi düşüncesindeyim” demişti. Ona göre böyle bir durumda Doğu vilayetleri “teşkilatsız” kalacaktı. Bununla birlikte “bölgesel” düşündüğü ortada olan Karabekir Paşa, Komutanlar Toplantısı’nda Heyet-i Temsili’yenin Eskişehir Seyitgazi’ye gitmesi önerisine tepki göstermemişti.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a hareketinden önce Genelkurmay ile görüşerek, Konya Ereğli-Ulukışla civarında bulunan Ali Fuat Cebesoy’un Komutanı olduğu 20. Kolordu’nun Ankara’ya nakledilmesi emrini çıkartmış olması, daha işin başında Milli Mücadele’nin merkezi olarak Ankara’yı düşündüğünü göstermektedir.  

Milli Mücadele’nin başladığı günlerde Ankara, Anadolu’nun ortasında çorak, bakımsız ve kerpiç evli, dar sokaklı ve tozlu küçük bir şehir görünümündedir. Dış dünyaya tek bir demiryolu ile bağlıdır. Ve evlerin kale etrafında kurulmuş olması, şehre büyük bir güvenlik sağlamaktadır.  
Vilayetin demografik yapısına bakıldığında Ankara halkının hemen hemen tamamına yakını Müslüman Türklerden meydana gelmiştir. Hristiyan ve Musevilerden oluşan gayrimüslim nüfus çok azdır. Hıristiyanlar şehirde daha çok ticaretle meşguldüler. Türkler çoğunlukla ya bakkal, ya bekçi veya ambarcı gibi işlerde çalışırlardı. Şehirde Orta Asya’dan Anadolu’ya Türkler tarafından getirilen ve daha sonra “Ankara Keçisi” olarak ünlenen keçi besleyiciliği ve buna bağlı olarak “soft” üretimi dünya çapında meşhurdu. Dericilik de (Debbağlık), genellikle Bent Dersi etrafında Türkler tarafından yürütülen önemli bir meslekti. Derici esnafının çok oluşu şehirde güçlü bir Ahi teşkilatlanması meydana getirmişti.

Kale ve etrafında şekillenen Ankara’da Hacıbayram, Ulus, Cebeci gibi semtlerde Müslüman Türkler yaşıyordu. Zaten az olan Musevi nüfus bugünkü Ulus Anafartalar Caddesi ile İtfaiye Meydanı arasında oturmaktaydı. Keçiören, Etlik, Çankaya, Dikmen gibi yerlerde zengin gayrimüslimlerin bağ evleri vardı. Şehirde Rum, Ermeni Katolik ve Yahudi Cemaatleri için 8 okul bulunmaktaydı.

Küçük bir orta Anadolu şehri olmasına rağmen Ankara, Türk devlet geleneğinin ve Türk kültürünün güçlü bir temsilcisi durumunda idi.  1071 Malazgirt Meydan Savaşından kısa bir süre sonra, Anadolu’nun büyük çoğunluğu gibi Ankara da Türklerin eline geçmiş; bu durum bir-iki el değiştirmeden sonra kalıcı olmuştur. XIII. ve XIV. yüzyıllar boyunca Anadolu’nun Türkleşmesine paralel olarak Ankara da bir Türk şehri özelliğini kazanmıştır. Selçuklu, Moğol-İlhanlı ve Osmanlı el değiştirme tarihi sürecinde Ankara zamanın kargaşa/anarşi döneminde, sosyo-ekonomik nitelikli dini bir örgütlenme olan ahiliğin etkisi altında kalmış ve ahi ileri gelenlerince yönetim ve idaresi en azından bir dönem üstlenilmiştir. Bir esnaf örgütlenmesi, bugünkü söyleyişle bir sivil-toplum örgütlenmesi olarak Ankara Ahi Teşkilatı’nın, 1290-1354 yılları arasında yaklaşık 60 yıl Ankara’da yönetimi ele aldığı ve bir “Ahi Cumhuriyeti” kurdukları genellikle kabul edilmektedir. Şehirde, Hacı Bayramıveli Dergâhı başta olmak üzere, devletle uyumlu bir geleneğe sahip güçlü bir manevi iklim bulunmaktadır. 

Ankara yolculuğunun bir süre gizli tutulmasını isteyen Mustafa Kemal Paşa, güzergâhın Kayseri ve Kırşehir üzerinden yapılacağını Fahrettin (Altay) Paşa’ya gönderdiği mektupta açıklamıştı. Mustafa Kemal Paşa karargâh olarak Ankara’yı seçmişti. Ankara 20. Kolordu Merkezi olmanın dışında, İstanbul’a demiryolu ile bağlıydı ve savaş alanlarına kolayca ulaşılabilirdi. Hükümet yanlısı Vali Muhittin Paşa da işbaşından uzaklaştırılmış, Defterdar Yahya Galip Kargı Bey Valil Vekili olarak görev yapmaktaydı. 

Mustafa Kemal Paşa, Amasya Genelgesi’ni yayımladığı sırada, İzmir’in Yunanlılarca işgalini protesto eden Ankara halkı çağrıya derhal uyarak mitingler yapmıştı. Yurt savunmasına katılmak için özellikle 1919 Eylül’ünden sonra Müftü Rıfat Börekçi başkanlığında güçlü bir Müdafaa-i Hukuk’u Milliye Cemiyeti kurulmuş, kazalarda da kurulan aynı isimli örgütler, düzenli bir eylem sağlanabilmesi için merkeze bağlanmıştı. 

İngiliz Muhipleri Cemiyeti burada şube açamamıştı. Şehirde, birer İngiliz ve Fransız birliği bulunmaktaydı. Fakat bunlar, yönetim ve halk üzerinde etkili değillerdi. Zaten bunlar da Mustafa Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye geldikten kısa bir süre sonra şehri terkedeceklerdi.

Sivas’tan Ayrılış

Mebusan Meclisi seçimleri yapılıp Meclis’in açılmasının zamanı geldiğinde, Mustafa Kemal Paşa Heyet-i Temsiliye’nin Sivas’tan Ankara’ya hareketini 16 Aralık 1919’da ilgililere bildirdi. Sivas’tan ayrılmak için yol hazırlıklarına başlanıldığında para ve benzin sorunları ile karşılaşıldı. Heyet-i Temsiliye’nin kasasında birkaç lira bulunuyordu. 

İçinde bulundukları duruma üzülen Mustafa Kemal Paşa yanındakilere şunları söyledi: “Yahu, bunca önemli meseleler, isyanlar, şunlar bunlarla uğraştık, karar verdik, emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara’ya gideceğiz. Köhne, körükleri parça parça, bu kışta, karda binilmesi gayri caiz (uygun olmayan) otomobillere razı oluyoruz, fakat benzin, lastik, para bulamıyoruz. Fakat elbette bunlara da çare bulacağız…”

Mazhar Müfit Bey, Sivas Osmanlı Bankası Müdürü Oscar Scmitt’ten para alınmasını gündeme getirdi. Mazhar Müfit’in arkadaşı olan Oskar Scmitt görüştüklerinde, “Türklerin büyük bir millet olduğuna kalben inanmışımdır. Bu defa gittiğiniz mücadelede de başarılı olacağınıza eminim” deyip duruyor ve “Benim elimden de bir hizmet gelirse yapmaya hazırım, icap ederse memuriyetimi bile terkederim” şeklinde bir cesaret gösteriyordu.

Mustafa Kemal Paşa, paranın Heyet-i Temsiliye adına değil de Mazhar Müfit’in kendi şahsına alınması ve ödemenin birlikte yapılması şartıyla kabul etti. Bu suretle para meselesi halledilecekti. Ankara’ya hareket gününün sabahı bankadan senet karşılığı 1.000 lira alındı. Mazhar Müfit Kansu, Eski Bitlis Valisi olarak, Yüzbaşı Bedri Bey de “tüccardan” diyerek kefil sıfatıyla senedi imzalamışlardı. Yol parası sorunu çözüldü. Mazhar Müfit Kansu anlatıyor:

“Her şey hazırlandı. Artık yarın hareket ediyoruz. Bildiklerle vedalaştık. Fakat bütün mevcut nakdimiz ancak yol için yirmi yumurta, bir okka peynir ve on ekmeğe yettiğinden bunları aldırdık. Zira banka müdürü bugün de gelmezse yolda bütün aç kalmak ihtimali de vardı. (Banka müdürü hastadır, evinden çıkamıyor).
Bugün de direktör gelmedi. Gönderdiğim haberde yarın dokuzda hareket edeceğimizi bildirdiğimden, sabah hemen karanlıkta, yani sekizde bankaya mutlaka gelerek icabını icra edeceğini (gereğini yapacağını) ve bizi uğurlamada bulunacağı cevabını aldık.

Filhakika hareketimiz günü, sabah sekizde Yüzbaşı Bedri Bey’le bankaya gittik. Bitlis Eski Valisi imzasıyla bir senet düzenlendi. Bedri Bey de ‘tüccardan’ diye kefil oldu, 1.000 lirayı aldık.” 

Mustafa Kemal Paşa otomobillerde kullanmak üzere 450 kilo benzin ve 60 kilo yağ temin edilmesini Kayseri Asker Alma Dairesi Başkanı Emrullah Bey’den rica etti. Oysa ellerinde 3 bidon (56 Kilo) benzinle, yarım kilo solüsyon bulunmaktaydı. Otomobiller için gerekli olan 2 çift iç ve dış lastik ile 6 teneke benzin için Amerikan Okulunun Müdürü’ne başvurulur. Bayan Müdür, “Para karşılığı benzin ve lastik vermelerinin mümkün olamayacağını, bu nedenle para verilmesinde ısrar edilmemesini” söyleyerek verdiği benzin ve lastikler için para kabul etmeyeceğini bildirir.

Sonuçta, alınan benzin ve lastikleri için para kabul etmediklerine dair Amerikan Okulu Müdürü’nden bir yazılı belge alınır. Konuyu Mazhar Müfit Kansu şöyle anlatıyor:

“Biz parasız istemiyoruz, onlar almıyor, evet amma, ileride ne olur ne olmaz. Onların bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir belge bulunsun…”

Beş nakliye aracından ibaret Heyet-i Temsiliye ağırlığı 13 Aralık 1919’da bir subay komutasında yola çıkarıldı. Heyet-i Temsiliye de 18 Aralık’ta 3 araba ile sabah 9.30’da yola çıktı. Mustafa Kemal Paşa ile Heyet-i Temsiliye üyeleri Mazhar Müfit (Kansu), Rauf Orbay, Şeyh Fevzi Efendi ve Hakkı Behiç Bey sabah yola çıkanlar arasındaydı. Onlar dışında kafilede konuk olarak Hüsrev (Gerede), Dr. Refik (Saydam), Ahmet Rüstem ve yaverler, Cevat Abbas (Gürer), Muzaffer (Kılıç) ve Yüzbaşı Bedri de bulunmaktaydı. Kafile toplam 19 kişiden oluşuyordu.

18 Aralık 1919 Perşembe günü, herkes Paşa ve arkadaşlarının Sivas’ın üç saat dışına kadar uğurlanması için hazırlıklar yapmıştı. Sabah saat 09.00’da, karargâh olan Sultani Mektebi’nin önünde binlerce insan toplanmıştı. Halkın çoğunluğu at ile araba ile şehrin dışına kadar heyeti uğurladılar. Sivas adeta bir yasa büründü. O büyük kahramanı kolları arasından bırakmak istemiyordu. Geçici olarak Ankara’ya gittiklerini, Ankara’nın İstanbul ve İzmir Cephesi’ne yakınlığından seçildiğini, iç ve dış düşmanların kökünü kazıdıktan sonra, yine Sivas’a döneceklerini vaat ediyorlardı. Bu söz, ayrılık acısını biraz olsun azaltıyordu.

Soğuk ve karlı bir kış günü; “Genel durumu idare ve sevk sorumluluğunu yüklenenler en önemli hedefe ve en yakın tehlikeye mümkün olduğu kadar yakın bulunur” kaidesi gereğince Sivas’tan Ankara’ya hareket edildi. Üç otomobilden oluşan kafilenin en önündeki otomobilde Hüsrev Bey, Mazhar Müfit, Yüzbaşı Bedri ve Hakkı Behiç Beyler; arkadaki otomobilde Mustafa Kemal Paşa ve onun arkasında ise diğer zevatın otomobilleri yer alıyordu. Son kafile, Sivaslıların coşkun uğurlamaları, dostluk, sevgi, heyecan ve bağlılık, destek gösterileri, kısaca pek değişik duyguları arasında yola koyuldu.
Mustafa Kemal Paşa Sivas il sınırını geçerken, Sivas Valisi Reşit Paşa’ya bir telgraf çekerek, “Vilayetiniz sınırını geçerken Sivas’ta hakkımızda gösterdiğiniz misafirperverliğe ve kıymetli yardımlarınıza bir kere daha teşekkür etmeyi bir vazife sayarak cümleten saygılar sunarız” dedi.

Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Komutanlar Toplantısı’ndan Ankara’ya dönerken Heyet-i Temsiliye’nin geçeceği yerleri ve görülecek kişilerle ilgili hazırlık yapmış, heyetin hareketi için gerekli raporu vermişti. Heyet Kayseri, Kırşehir, Mucur ve Kaman yoluyla Ankara’ya gidecekti.

Ali Fuat Paşa 15 Aralık 1919’da gönderdiği şifrede; yolların hava şartları nedeniyle kötü olduğunu, Rauf Bey’le Mustafa Kemal Paşa’nın Mucur’dan temin edilecek bir araba ile Hacıbektaş’a gitmelerini ve Çelebi Efendi ile görüşmelerini, çünkü tekke babaları ile bu zatın milli hareket lehinde olduklarını ve kendisine bu konuda yardım edeceklerini bildiriyordu. 19/20 Aralık 1919’da gönderdiği telgrafta, “… Çelebi ile Babaların milli hareketi tasvip ve buna bütün mevcudiyetleriyle iştirak etmelerinin ziyaret nedeni olduğunu, Çelebi ile Babaların arası gayet açık olduğundan ona göre idare-i kelam edilmesini” rica etmişti.

İlk Durak Kayseri

Sivas’tan coşkulu bir uğurlama ile ayrılan Paşa ve arkadaşları otomobillerin eski ve bakımsız olması nedeniyle yolda çok zaman kaybettiler. Kayseri’ye ancak ikinci gün, 19 Aralık 1919’da ulaşabildiler. Mustafa Kemal Paşa’nın şehirlerine geleceğini öğrenen Kayserililer, Çifte Kümbetler’e kadar yolun iki yönünü doldurmuş, yüzlerce atlı, onu ta uzaklarda karşılamak için yollara dökülmüştü. 19 Aralık 1919 Cuma günü akşama doğru arabası ve yanındaki arkadaşları ile görünen Mustafa Kemal Paşa’yı ve Heyet-i Temsiliye Üyelerini, Kayserililer coşkun gösterilerle kurbanlar keserek karşılamış ve sevgi ile bağırlarına basmıştır. Kayseriler, o gece gelenlerin şereflerine fener alayları da düzenlemişlerdir.

Paşa ve heyet, Kayseri’nin en gösterişli konağı İmamzade Reşit Ağa’nın evinde misafir olmuşlardır. Mazhar Müfit Kansu Kayseri’ye gelişi şöyle anlatıyor:

“Kayseri’ye ulaşan Mustafa Kemal Paşa, İmamzade Reşit Ağa’nın hanesine (evine) misafir edilmiş ve Hüsrev Bey (Gerede) de bu evde kalacak surette hazırlık yapılmış, Rauf Bey (Orbay) Nuh Efendi’nin hanesinde, diğer arkadaşlar da diğer zevatın hanelerinde misafir edilmişlerdir…

… Gece yarısını geçmiş idi ki, yatak odalarına çekildik. Paşa sağdaki odada, ben karşıdaki odada, Hüsrev Bey de yanımdaki odada mükemmel ve çok rahat yapılmış yataklara kavuştuk. Odalar, yanan sobalarla mükemmel ısınmıştı. Rahat uyuduk. Doğrusu Reşit Ağa’nın misafirperverliğini unutamıyorum.

Sabahleyin mükemmel bir kahvaltı yaptık, evet mükemmel diyorum, bizim, aylardır tereyağı, kaymak, süt, bal gördüğümüz yoktu. Bu gibi şeylerden mahrum kaldıktan sonra insan bir gün kavuşursa kıymetleri o zaman daha çok artıyor.

Paşa, kahvaltıda yine şakaya başladı. Ev sahibine, ‘Azizim, biz her sabah sütten, kaymaktan bıktık. Sizin meşhur pastırmanız vardır, üzerine birkaç taze yumurta kırılsa da daha kuvvetli bir kahvaltı alsak, nasıl olur? Bugün gezeceğimiz yerler var, öğle yemeğini biraz geç yiteceğiz’ dedi. Ve Paşa bana bir göz işareti yaptı. Reşit Ağa, 'Baş üstüne efendim’ diye fırladı.”

20 Aralık 1919 Cumartesi günü Mustafa Kemal Paşa, Kayseri ileri gelenleriyle bir görüşme yaptı. Kayserililer, Sivas Kongresi’ne, Kayserili Kâtipzade Nuh Naci (Yazgan), İmamzade Ömer ve Ahmet Hilmi (Kalaç) Beylerle katılmışlar; Kongre’den sonra Kayseri’de Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin bir şubesini açmışlardı. Cemiyetin yönetim kurulu, Müftü Ahmet Remzi Efendi’nin Başkanlığında, Nuh Naci (Yazgan), A. Hilmi (Kalaç), Mazhar (Karakaya), Faik (Seler), Mustafa (Ağırnaslı), Uşakizade Osman gibi üyelerden oluşmuş ve çalışmalarına başlamıştı. Şimdi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi ve Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa aralarındaydı ve onun memleketi kurtaracağına yürekten inanıyorlardı.

O günleri, A. Hilmi Kalaç yayınladığı anılarında şöyle anlatıyor:

“… Mustafa Kemal Paşa Hükümeti ve ve Belediye’yi ziyaret ettiler. Halkla bilhassa hocalarla toplu bir halde görüşmek arzusunu belirttiklerinden, başta Kızıklı Hacı Kasım olduğu halde, ilmiye sınıfının ileri gelenleri, tüccar ve esnaftan bazıları, Raşit Efendi Kütüphanesi’nde toplandılar. Kütüphane’ye gelen Mustafa Kemal Paşa, hocaların ellerini sıkarak iltifatta bulundu. Memleketin uğradığı haksızlığı, bunu önlemek için milletçe yapılacak vazifeyi belirtti.”

Mustafa Kemal Paşa o gün, “Kayseri İhtiyat ve Zabitan Cemiyeti Merkezi”ni de ziyaret ederek kısa bir konuşma yaparak, “Kayserili ihtiyat zabitan arkadaşlarımın İstiklal Mücadelei uğrunda yaptıklarından ve yapmak istediklerinden tamamen memnuniyetle haberdar bulunuyorum” dedi.

O gün akşama kadar Kayseri’de görüşmeler yapan Mustafa Kemal Paşa, memnundu. O gece de Kayseri’de kaldılar. Ertesi gün 21 Aralık 1919 Pazar günü Kırşehir üzerinden Ankara’ya gidilecekti.

Kayseri’den ayrılırken Heyet-i Temsiliye’nin candan karşılanışı nedeniyle şehir halkına bir bildiri yayımladı: “… Anadolu’nun kalpten gelen heyecanına bu yolculuğumuzun ilk konak yeri Kayseri’de temas ettik. Bu temasın bıraktığı hürmet ve bağlılık hatırasını dostluk ve nezaket izlerinin doğurduğu şükran hissini ömrümüz oldukça koruyacağız.”

Paşa ve Heyet Mucur ve Hacıbektaş’ta

Heyet-i Temsiliye 21 Aralık 1919 günü, akşam 20.30’da Mucur’a geldi. Konukları, Kaymakam Cevat ve Mucur halkı karşıladı. Heyet ve Paşa doğruca Hükümet Konağı’na geldiler. Mustafa Kemal Paşa Mucur’da bütün teçhizat ve iaşesi halk tarafından temin edilen milli süvari müfrezesini görmüş, memnun olmuştu. Gece, Hükümet Konağı’nda Mucur ileri gelenleri ile bir toplantı yapıldı.. Mustafa Kemal Paşa geceyi Hükümet’te, arkadaşları da evlerde geçirdiler.

Mustafa Kemal Paşa ve heyet ertesi gün, 22 Aralık 1919’da Hacıbektaş’a gitti. Burası, Anadolu’da oldukça yaygın ve geniş bir halk kitlesi üzerinde etkili olan “Bektaşilik”in merkezi idi. Hacı Bektaş Dergâhı Şeyhi Çelebi Cemalettin Efendi ile Vekili Niyazi Salih Baba heyete büyük konukseverlik gösterdiler. Geceyi Çelebi Cemalettin Efendi’nin misafiri olarak Hacı Bektaş’ta geçirdiler. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları yemek esnasında Çelebi ile görüşmüş ve ondan Kuva-yı Milliye taraftarı olduğuna dair söz almışlardı. 

23 Aralık 1919 sabahı Hacı Bektaşıveli Hazretleri’nin dergâhı ve türbesini ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa ve heyet aynı gün Hacı Bektaş’tan Mucur’a geçtiler. Geceyi Mucur’da geçirdiler. Ertesi gün Kırşehir’e hareket ettiler.

Kırşehir’de Coşkulu Karşılama

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler 24 Aralık 1919 günü Kırşehir’de büyük bir gösteri ile karşılandılar. Kırşehirliler, Paşa ve arkadaşlarını şehirlerine gelmekte olduğunu öğrenir öğrenmez büyük bir hazırlığa girişmişlerdi. Kırşehir Kaymakam Vekili Ali Hikmet Bey, Kırşehir Gençler Derneği üyelerinden Mustafa Hilmi (Nural), M. Sıtkı (Doğu), Reşat (Özdeş) ile birlikte bir karşılama programı hazırlamışlardı. 200 atlı, Kırşehir’in 5 kilometre uzağındaki Gölhisar Çiftliği sırtlarında konukları karşıladılar.

Kaymakam Vekili ve binlerce Kırşehirli Kılıçcı Köprüsü’nde bekliyorlardı. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını taşıyan otomobiller, ardında 200 atlıyla öğleye doğru Kılıçcı Köprüsü’ne geldiği sırada ortalık ana baba gününe döndü. “Yaşa!, Varol" sesleri, alkışlar göklere yükseliyordu. Paşa, otomobilinden indi, karşılayanları selamladı. Kaymakam Vekili ve Gençler Derneği yöneticilerinin ellerini sıktı, teşekkür etti. Kısa bir süre cirit oyununu seyreden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tekrar otomobillerine binerek Kırşehir’e ulaştılar.

Günümüzdeki Gazi İlkokulu önünde, öğretmen ve öğrenciler Mustafa Kemal Paşa’ya bir çiçek buketi sundular. Kapı Camii’nin önünde otomobilden indikleri zaman kurbanlar kesiliyordu. Doğruca Hükümet’e geldiler. Mustafa Kemal Paşa kahvesini içerken, Kırşehir’in genel durumu hakkında bilgiler aldı. Öğle yemeğinden sonra Belediye’yi, Ortaokulu, ikindiye doğru da Gençler Derneği’ni ziyaret ettiler.

Gençler Derneği Başkanı M. Sıtkı (Doğu) ile üyelerden Cevat Hakkı (Tarım) Beyler heyecanlı birer konuşma yaptılar. Paşa, verdiği cevapta, memleketin içinde bulunduğu durumu anlatarak, “Milletin bu durum karşısında kabul ettiği nokta, Kuva-yı Milliye’nin etkin ve İrade-i Milliye’nin hâkim olmasıdır” dedi ve Türk milletinin bu konudaki kararlılığı üzerinde durdu. “Bağımsız yaşamak için feyizli vatanın teminine muhtacız. Çizdiğimiz bir sınır vardır. Bu sınırı yabancıların elinde bırakmayacağız, emniyetimiz pek güçlüdür” diyerek sözlerini tamamladı.

Akşam olmuştu. Gençler Derneği’nin defterini: “Kırşehir gençlerinin, vatanımızda gençliğin kıymetli bir örneği olduklarını ispat edecek sağlam ve yanılmaz fikirlerle donanmış bulundukları inancıyla” imza etti.

Mustafa Kemal Paşa Dernek’ten ayrıldıktan sonra, Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Halil (Gürbüz) ile bir görüşme yaptı. Akşamüzeri, Kuşdili Mahallesi’ndeki Çopur Sait’in konağına gitti. Geceyi burada geçirecekti. Yemekte, Kırşehir Belediye Başkanı Mahbub ve Belediye Meclis Üyesi Esat (Ulusoy) Beylerle ayrıca görüştü. Gençler Paşa’nın kaldığı evin önünde fener alayı düzenlemişlerdi. Burada gençlerden Ömer (Aydın) bir konuşma yaptı. Fener alayını balkondan izleyen Mustafa Kemal Paşa gençlere kısa bir konuşma yaptı:

“Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lazımdır. Vatanın sinesinde kurtuluş çarelerini birlikte, ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız. Gençlerin, Kırşehirlilerin duyguları hepimizin ortak davasıdır. Sizlerin bu asil düşünceleri bizleri çok duygulandırdı. Ben ve arkadaşlarım, sizleri sevgi ile selamlarız.”

25 Aralık 1919 günü sabahı Kırşehirlilerin coşkun gösterileriyle Kırşehir’den uğurlanan kafile 191 kilometrelik yolu Ali Fuat Paşa’nın gönderdiği yol krokisinde gösterdiği 11 konaklama merkezinden geçerek, aynı gün, 25 Aralık 1919 günü Kaman’a geldi. Geceyi burada geçirdiler.

26 Aralık 1919’da Kaman’dan Beynam’a hareket edildi. Beynam Köyü’ne gelindi. Yolların karla kaplı oluşu nedeniyle Beynam’a geri dönen Heyet, geceyi Beynam’da geçirdi.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —