Uğurcan KÜÇÜKAĞAOĞLU / GÖNÜLDEN DİLE


Mutluluk

Mutlu olmak için bencilliği değil sevgi ile paylaşmayı yaşarken gösterebilmeliyiz.


İnsan yaratılış itibarı ile mutlu olmayı ister. 
Mutluluk anlayışı da her insan için farklıdır, hatta aynı insan için bile hayatın çeşitli dönemlerinde bu anlayışı değişir ve her yaş başka bir mutluluk anlayışı getirir.
Yaşamda insanı mutlu kılan ya da mutsuz yapan birçok olaylar yaşanır. Bazen çok küçük şeylerden mutlu olunabilir, bazen de mutlu edeceği düşünülenden mutluluk yaşanmaz.
Mutluluk gelip geçici, anlık yaşanan ve kaybolan bir duygu mudur?
Aslında gönül dünyamızda bezendiğimiz güzel duygulardan biridir, zaman ve olaylara göre farklılaşabilir. 
Güzellikleri elde etmek zordur, dolayısıyla mutlu kalmak da pek kolay değildir.
İnsan yaşadığı zaman diliminde elbette mutlu olmayı arzular, ama pek çoğu bu mutluluğa nasıl kavuşacağını ve nerede arayacağını bilemez.
Mutluluk geçici hazlarda mı yoksa ebedi olan gönül ve ruh dünyasında mı aranmalıdır?
Belki de insanın aradığı gerçek mutluluk, dış dünyadaki maddi olaylar ve mekânlar içinde değildir. Dünya yaşamı zaten gelip geçicidir, dolayısıyla geçici olan bir yaşam insanı ebedi mutlu kılabilir mi?
Gerçek mutluluk, insanın kendi iç dünyasında, gönül ve ruh güzelliklerindedir. Mutluluk mutlak suretle iç huzurla yakından ilgilidir ve gönül dünyasında yani kendimizde aranmalıdır.
İnsan beden sağlığının iyiliği kadar iç dünyası ve ruh sağlığı da iyi olursa elbet mutlu da olur.
Eğer mutlu kalmak istiyorsak, öncelikle kendi ruh ve gönül dünyamızı kötü duygu ve düşüncelerden arındırmalı, geçici mutluluklar peşinde koşmaktan engellemelidir. Sonunda pişmanlık getiren, duygu ve düşünceler ile davranış ve kötü alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
İnsanı, yaratılan diğer canlılardan ayıran en önemli farklılık, üstün yeteneklerle donatılmış olmasıdır. O zaman insan bu üstün yeteneklerle, kendine yakışır davranış ve yüce idealler peşinde olmalıdır.
Bir düşünür insanın, kendi var oluş ve mutlu kalmasını şu beş alanda aramalıdır der. 
Bunlar “İlim, düşünce, sanat, ahlâk ve din alanlarıdır.”
“Bilmek, yenilikleri ve gerçeği öğrenmek insanı mutlu eder.
Düşünmek, hakikatlerle yüz yüze gelmeyi sağlar ve insanı mutluluğa eriştirir.
Sanat, ortaya görülmemiş yeni şeyler çıkarır, maddi bir değerle ölçülemez ve insanı mutlu kılar.
Ahlâkta, esas olan zaten kötülükten ve başkalarına zarar vermekten kaçınmaktır. Sadece kötülük yapmamak değil aksine iyilik yapmaktır. Başkalarına yapılan iyilik de insanı mutlu kılar.
Din, insanların ebedi huzur ve mutluluğu içindir. Kötü alışkanlıklardan sakındırır ve iyiliği emreder.”
Dolayısıyla insanın bu alanlarda gösterdiği her çaba ve faaliyet onu gerçek anlamda mutluluğa ulaştırır.
Gerçek anlamda mutluluk istiyorsak, sahip olduklarımızın değerini bilmeli, gönül ve iç dünyamızda kaybolmayan bir aşk ve inançla yaşama sarılabilmeliyiz. 
Mutlu olmak için bencilliği değil sevgi ile paylaşmayı yaşarken gösterebilmeliyiz.

YAZARLAR