Neden….
Bende bu heyecan anlamıyorum..
Sanki sahura kalkmışım gibi sanki iftarı bekliyormuşum gibi.
Sanki Ramazanı karşılıyormuşum gibi coşkulu bir duygu içerisinde düşünüyorum.
Sokak kapısında eşikliğe oturup elimde sıkma yada yağlıyavan ile…
Önce top atılır ardından saathanenin borusu öter ve ezan başlar.
Çocukluk işte hemen iftarımı açar bir yandanda koşarım sofraya.
Lıkır lıkır suyu içerim birde oh çekerek..
O zamanlar orucu satma vardı.
Yaşı çok küçükse orucunu anne baba yada büyüklerine satar parasını alırdı. Nede mutlu olurduk çocukluk yıllarımızda..
Düşünüyorumda büyüklerimiz bizleri küçük yaşta oruca alıştırmak için böyle bir yol bulmuşlar.
Oruç tutma yaşından evvel heveslenip tutanlar için oruç almak..
Bizim Adanamızda her ramazan geldiğinde yağlıyavan dediğimiz bir tür hamurişi çıkarırlardı nede lezzetli olurdu.
Bir kısmı tepsi gibi bir kısmı daha küçük büyükler aile boyu olurdu..
Ramazanlar çok bir bereketli geçerdi.
Evimizden misafir eksik olmazdı.
Geç gelenler hemen sofranın başına oturur su içmekle başlardı..
Rahmetli annemin yaptığı taşkadayıfı, Karakuş İrmik helvası..
Nede güzel olurdu.
Birde komşuya vermek vardı.
Ne hoş nede güzel yıllardı o yıllar..
Biz çocuklarla gönderirlerdi.
Alışkanlıklarımız, adetlerimiz yaşanmışlıklarımızda kopukluklar.
Olmazdı komşuda da pişer bizlere de düşerdi..
Ramazan geldi işte.
Karşılayamadım çünkü oruç tutamıyorum.
Nasıl namaz dinin direği ise oruç da gönüllerin yıkılmaz duvarı idi..
Sabrın selameti huzurun bereketin nimetin kadri kıymetiydi oruç.
Sevabın açık kapısıydı tutabilene kıymetini bilene bilebilene..
Hoş gelişler ola cümlemize.
Türkiyem Türklerindir!..
TANRI TÜRKÜ KORUSUN!..