İnsan yetiştirme usulümüz, politikamız köklüce ele alınmalı deyip dururuz.
Kâğıt üzerinde harika sözlerden oluşmuş ilkelerimiz var. Peki sonuç nedir? Eğitimde meselenin tabiatı gereği akşamdan sabaha sonuç alınması beklenmez.
Fakat her şeye rağmen yine de bir miktar fikir veren sonuç çıkar. İşte o sonuçlar bize değerler karşısındaki tavrımızı da gösteriyor.
İnsanların bazı değerler karşısındaki tutumu evrensel yaklaşıma hiç de uygun değildir. Prof.Dr. Ulvi Saran diyor ki:
"-Nezaket, zayıflık değildir.
-Sessizlik, bilgisizlik değildir.
-Fedakârlık,sadakat değildir.
-Sükunet, onaylama değildir.
-Ayrıcalık, yetki değildir.
-Görünüş, mutluluk değildir.
-Servet, sağlık değildir.
-Otorite, etki değildir.
-Ev, yuva değildir.
-Tevazu, güvensizlik değildir."
Biz de diyoruz ki:
Aşk, yalnızca yutkunup oturmak değildir.
Sevgi, kalbin ısınmasını beklemek değildir.
Hoş görü, her eylemi meşru görmek değildir.
Şefkat, saçının başının okşanmasını beklemek değildir.
Merhamet, vah vah diyerek diz döverek uzaktan acımak değildir.
Saygı, arzı endam ile eğilmek değildir.
Tebessüm, şen şakrak gülmek değildir.
Vefa, karşılığı beklenen birşey değildir.
Erdem, ahlâksız kişilerin sıfatı değildir.
Adalet, terazinin sizden yana olan keresinde değildir.
Vatan, alın ve akıl teri dökmeden, canı pahasına onu korumayı düşünmeden yaşayan köksüzlerin meskeni değildir.
Cennet, kul hakkı yiyenlerin gideceği yer değildir.
Cehennem, Allah katında insanlığa iyilik edenlerin göreceği bir yer değildir.
İnsan; yalnızca düşünen, konuşan ve dik yürüyen varlık değildir. Fakat insan, cehennemle korkutularak değil, cennetle müjdeleyerek sevdirerek terbiye edilir.
Eğitim kurumları yükümlülükleri ve sorumlulukları gereği çok amaçlı, çok boyutlu ve çok yönlü insan yetiştirmeyi hedefler. Köklü bir tarihe, saygın bir töreye, yüksek bir medeniyete sahip olan milletimizin gençlerini asil bir karaktere, cesur bir yüreğe, cömert bir mizaca, çelik bir iradeye sahip kılmak, ezelden ebede en iyi iletişim aracı olan dilimiz Türkçe ile duygu ve düşüncelerini anlatan, Türkçe yazan, Türkçe okuyan, Türkçe düşünen; şahsiyet sahibi, vefalı, erdemli insan olmalarına imkân sağlar. Okullarımız, Üniversitelerimiz; diliyle, tarihiyle, medeniyetiyle, taşlar üzerine yazılmış kitabesiyle devlet adamlarının millete hesap verebildiği ve milletle hesaplaşabilen yüce ve yüksek irade sahibi olan atalarını hatırlatır; devlet ve milletin karşılıklı vazifelerini, Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikalarının değerini, önemini bilen; fikrî, edebî ve içtimaî hayatın ulvî değerlerini yansıtmada müessir rolü olan Türk edebiyatının, kültürünün, musikisinin şaheserlerini tanıtır, okutur; o eserlerdeki değerleri ve temel kavramları özümseyerek zihinlerde yeni ufuklar açarak gençlerin fikir üreten gelecekte birer münevver olmaları için fırsatlar yaratır. Bilgece eda ve muhteşem hitap tarzıyla hitabet ve belagat sanatından örnekler sunan asalet ve üslup sahibi, söz ustası olmaları maksadıyla yalın ve keskin bir üslup çerçevesinde manevi değerlerden ilhamla gönüllere, kalplere, yüreklere, zihinlere, dimağlara ve yeni nesillere iyiliği emreden, fenalığı reddeden, insana cesaret ve kahramanlık duygusunu nakşeden yiğitler yetiştirir.
İlmin her alanında (tıpta, mühendislikte, mimaride, teknolojide sanayide, sanatta, dilde, edebiyatta, medeniyette, felsefede öncü şahsiyetler yetiştirmek için akıl ve alın teri dökmek her Türk eğitimcisinin, sanatkârının ve uzmanının boynunun borcudur.
Çalışmak "enayilik" değildir; bilakis yiğitliktir.
Tanrı Dağları'ndan
Muhittin Gümüş