*BİR HAFTA SONU YAZISI…
-ÖZÜME ÖZDEŞ… ŞAİR NEF’İ VE
PİRİ MEHMET PAŞA
ŞAİR NEF’Î DER Kİ:
“-ÖLECEĞİMİ BİLSEM DOĞRU
BİLDİĞİMİ SÖYLERİM!”
PİRİ MEHMET PAŞA:
“-YÜREĞİMİZİ ALLAH KORKUSU, ÖYLESİNE KAPLAMIŞTIR Kİ,
-BAŞKA BİR KORKUYA ASLA
YER YOKTUR.”

Dili sebebiyle kendi sonunu hazırlayan bir şairden bahsedeyim size Canlar:
*ŞAİR NEF’Î
-Cevval bir padişahın cevval şairlerinden biri.
-Öyle padişaha da böyle şair yaraşır, kumaşlar kaliteli.
-Nef’i güçlü kalemi, muhteşem gazel ve kasideleriyle zamanla payitahtın aranan ismi olmuş.
-Şehirden biraz uzaklaşsın, döndüğünde hemen huzura çağrılır, sohbet meclisi kurulurmuş.
-Nef’i padişah tarafından sevilir, sevilirmiş de işte tabiatı hırçın olunca dönem dönem sıkıntı yaşatırmış insanlara.
-Saray çevresinin şairden pek hazettiği söylenemez.
-Zira bırakın yaşarken, öldükten sonra bile peşini bırakmazmış eleştireceği adamı.
-Ola ki bir hayırsız işini görsün diline dolar, ismini yerden yere çalarmış.
Öyle bir ruhun kaleminden dökülen sözler halk tarafından hemen benimsenir, acaba Nef’i bugün kimi taşlayacak diye merakla beklerlermiş.
Hal böyle olunca Tahir Efendi, Bayram Paşa başta olmak üzere çoğu sadrazam ve vezirler kısık gözlerle bakarlarmış şaire.
“-Aman efendim nolacak, şair bu, bırakın eleştirsin” diye düşünebilirsiniz ama herhangi birinin aleyhinizde bir şey söylemesi neyse de Nef’i söyleyince toparlanmanız zor oluyor.!
İşte böyle kantarın topuzunu kaçırdığı bir eser yazmış Nef’i. Eserin adı SİHAM-KAZA. Muhteşem bir eleştiri.
-Gözüne değen kim varsa, kim zulmediyor,
-Kim menfaatini devletin önüne koyuyorsa hepsini yazmış.
İkinci Osman ve 4.Murat dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kuran Nef'î yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti.
Kendisi de şair olan Şeyhülislam Yahya Efendi Nef'i yi önce övmüş sonra ona kafir deyince Şair Nef’i buna cevaben:
“Bize kâfir demiş Müftî Efendi,
Tutayım ben ana diyem Müselmân,
Vardıkda yarın Rûz-i Cezâ’ya,
İkimiz de çıkarız anda yalan!”
Tabii yazan Nef’i olunca, mısralar saba rüzgarına takılmış, bütün şehre yayılmış.
Fısıltılar büyümüş padişaha ulaşmış. Ve Nef’in hiciv yazması yasaklanmış.
Deseler ki “nefes alma” şaire daha kolay.
-Tabii zaman geçmiş, Nef’i yine duramamış. Padişah huzurunda dediği tek bir şey var;
“-Öleceğimi bilsem doğru bildiğimi söylerim”
İşte acı son da böyle gelmiş.
O yüzden derler ki;
“Gökten nazire indi Siham-ı Kaza’sına,
Nef’i diliyle uğradı Hakk’ın belasına”
“Olmasaydı sonu böyle” demek isterdik amma Sultan Murat’ın dediği gibi;
“-Şair buyruğu...elden ne gelir”
Keşke onu değil de eleştirdiği kişiler incelenip hak etmedikleri görevlerinden alınsaydı devlet için daha yararlı olurdu..
“Özüme özdeş” şair Nef’i’nin Nezd-i ilahi’de makam-ı âli olsun inşallah.
ŞAİR NEF’İ DER Kİ:
“ÖLECEĞİMİ BİLSEM DOĞRU BİLDİĞİMİ SÖYLERİM!”
Sevgili Peygamberimiz ne güzel buyurmuş:
“Güzel ve doğru söz ile güler yüz sadakadır.”
Geçen gün…Tarihi Bedesten’de PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ’SİNİ gezerken:
-Camiin “kesme Sille taşına” bakmayız.
Bu tarihi ismin bizi tarihin derinliklerine çektiğini hissederiz.
Yavuz Sultan Selim Han, tahta çıkar çıkmaz “SADARET” yani günümüz “BAŞBAKANLIK” makamını boşaltmıştır.
ilk divanda SADRAZAM atayacağını duyurur.
Paşaların tamamı Enderûn’ludur, tahsilli, kalifiye kimselerdir.Sadece Piri Mehmet Paşa gazi, alaylıdır.
Savaştan-savaşa, cepheden, cepheye koşarak yetişmiş, imanı ve bileğinin hakkıyla paşadır.
Divan günü bütün paşalar, saatlerce önceden koşarak padişah’a yakın yerlere otururlar. Hepsinin gönlünde SADRAZAMLIK yatmaktadır.
Piri Mehmet Paşa ise divana birkaç dakika kala gelir ve padişaha uzak, kapıya çok yakın bir yerde durur.
Yavuz gelir... Selam-sabah, hoş-beşten sonra Divan-ı açar;
“Bre Paşalar.! Bir karara vardım.
Ne dersiniz ? diye kararını açıklar. Açıkladığı karar, devletin yüzde yüz aleyhine bir karardır.!
Sonra meşveret gereği;
“Falan Paşa ne dersün.? diye sırayla sormaya başlar. Aldığı cevaplar;
“-Muvafıktır Hünkarım..
-Çok doğru Hünkarım...
-Siz yeryüzünde Allah’ın gölgesiniz, yanlış yapmazsınız Hünkarım.”
Ve benzer sözlerdir..
Sıra, en sona kalan Piri Mehmet Paşa’ya gelir.
“Bre Piri Paşa.! Sen ne dersin.?” diye soru tekrarlanır.
“-KÜLLİYEN YANLIŞTIR HÜNKARIM.” Cevabı ile sanki bir bomba düşer.! Herkes Yavuz’un gazabını düşünerek titremeye başlar.!
Yavuz;
“Bre Piri, bizden korkmazmısın.!
Bilmezmisin biz KELLE alırız.!”
diye kükrer.
Cevap da saygılı ama aynı cesur tonlamayladır;
“HAŞA HÜNKARIM… YÜREĞİMİZİ ALLAH KORKUSU, ÖYLESİNE KAPLAMIŞTIR Kİ BAŞKA BİR KORKUYA ASLA YER YOKTUR
…Ve Piri Mehmet Paşa;
SADRAZAMDIR.!
Rahmetli Başbuğumuz zaman zaman Bahçelievler’de teşkilat yöneticilerine verdiği seminerlerde böyle güzel örnekler verir ve sözüne şöyle devam ederdi;
“ÜLKÜCÜ...
MEDENİ CESARET SAHİBİ OLACAK. Ülkücü eleştirmekten asla korkmayacak.!”
Rahmetli Başbuğumuz;
“-Medeni cesaret sahibi olursanız KİŞİLİK kazanırsınız.
-Eleştirmeyi bilirseniz KARAKTER kazanırsınız..
-Bu dava kişilikli ve karakterli ülkücülerin omuzlarında hedefine ulaşacaktır.” derdi…ALLAH ONDAN RAZI OLSUN…
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.”
Yaşanmışlıklarımı, içimden geleni “duygusal” bir şekilde dökmeye çalışıyorum. Ben öyle usta bir yazar filan değilim.
Biz...
Duygu düşüncelerimizi, diğer insanların fikrini değiştirecek diye paylaşmayız.
Biz...
Duygu ve düşüncelerimizi, bizim gibi düşünen insanlarla yalnız olmadıklarını bilmeleri için paylaşırız.
Kahire’de gece baskını ile şehit edilen vezir Sinan Paşa’nın akibeti Yavuz Sultan Selim’i ağlatır.
“-Mısır’ı aldık amma Sinan’ı mı kaybettik.!” der.
-Gençlik yıllarımdan beri hep Yavuz’u ağlatan Sinan Paşa olmak isterdim.
Çünkü…SENİN YOKLUĞUNLA CİHAN PADİŞAHI AĞLIYORSA NE MUTLU SANA…
Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
6 Aralık 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK
