Bu haftanın en mühim hadiselerinden biri, kıymetli sanatkâr Ali Kınık’ın, Canfer Balçık’ın kaleme aldığı “Kardeşlik Türküsü” adlı eseri gönülden bir sesle yorumlaması olmuştur. Bu anlamlı icra, kardeşliğe dair bir çağrıyken; bazı kendini bilmez “türedi ulusalcılar” ve “sözde Türkçüler” yine bildik şekilde saldırı yarışına girmiştir. Lâkin şunu iyi bilsinler ki; Ali Kınık Ülkücüler için yalnızca bir sanatçı değil, gönül dünyamızın sesi, hissiyatımızın tercümanıdır.
Onun türküleri; “Firari Sevdam”, “Koca Reis”, “Kurtlar Sofrası” gibi eserleri, yalnızca ezgiden ibaret değildir; o türkülerde Bozkurt’un ulumu, Oğuz’un duası, yiğidin gözyaşı vardır. Her kıtası bir otağ gibi, her nakaratı bir nöbet gibi yüreklere işlenmiştir.

Ali Kınık, kelâmı kılıç gibi keskin bir şairdir. “Turan Duası” adlı şiir kitabı, Türk milletinin ruh kökünden fışkıran dizelerle doludur. Onun dizelerinde Atsız’ın çelik bakışı, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun imanlı haykırışı ve Dilaver Cebeci’nin derinlikli irfanı yankı bulur. Ali Kınık, Milliyetçi-Ülkücü Hareketin estetik cephesinde bir nefer değil, bir bayraktar olarak durmaktadır.
Ona yönelen her saldırı, bizatihi Ülkücü camianın gönül hisarına yönelmiş bir hücumdur. Bilinmelidir ki; yel kayadan ne koparır? Toz kayadan yel alır. Ali Kınık dimdik bir kaya gibi, Türk Milliyetçilerinin gönlünde sarsılmaz bir mevkie sahiptir.
“Beni bir köşede otururken görebilirsiniz ama teşkilatın karşısında asla göremezsiniz.” diyerek yalnız sanatkâr değil, aynı zamanda vakarlı bir dava eri olduğunu da ortaya koymuştur. O, bizimdir. Hem dilimizdedir hem gönlümüzde.
Allah, onu da bizleri de bu kutlu ülkü yolundan ayırmasın.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
Sevgi ve muhabbetle...