Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


RUH VE BEDEN TERBİYESİ

Bedeninin yanı sıra zihni, gönlü, kişiliği, kısaca ruhu terbiyeden tezikmiş olanlara meydan bırakılamaz. Beden ve ruh sağlığı için daha ciddi projeler olmalı.


Türkiye Türkçesinde "beden eğitimi/beden terbiyesi" dediğimiz söz Özbekçede "cismânî tarbiya", Kırgızcada "dene-tarbiya" terimleriyle ifadesini buluyor. 

İnsanlar fizikî olarak yani cismen vücudunu sporla daha sağlıklı hâle getirir. Aklın, zihnin, ahlâkın, psikolojinin eksik olduğu bedenin terbiyesi anlamsızdır. Sporun temel felsefesinden uzak, insanî, millî, dinî ve ahlâkî değerlerden, centilmenlik duygusundan mahrum mükemmel fiziğe sahip bireyler toplum için çok tehlikeli olur. 

Sporun bir de temaşa tarafı vardır. Sporcuya şevk veren, onu başarıya teşvik eden duyarlı ve bilinçli seyirci ya da taraftar ise bu alanın önemli bir paydaşıdır. Diğer önemli paydaşlar ise antrenör, yönetim ve organizasyon hizmetlerindeki tüm sorumlulardır.
İnsanların can sıkıntısından, stresten dolayı deşarj olmaları için çeşitli planlar yapılır, ortamlar oluşturulur. Seyirci için stadyumlar, spor salonları vb yerlerde meşru çerçevede tezahürat,  meşru ölçüde tepki gösterme, protesto etme vb hakları verilir. Bunların meşru ölçüler dışında olması halinde hukuk, adalet devreye girer…

Eee... Şimdi ne demek istedin hocam der gibisiniz... Maçların  öncesinde, maç esnasında ve maç sonrasında olanlarla ilgili sosyal medyada ve basın yayın organlarında akl-ı selim ile hareket edenler, adaletli ve tarafsız, etik kurallar çerçevesinde konuşan ve yorum yapanların dışında  bir de akla, mantığa, insanî değerlere, spor ahlakına uygun bir tarafı olmayan ifadelerin spor kültürünün fanatizme, holiganlığa nasıl evrildiğini gösteriyor. Bunu izah etmek kolay değil. Maalesef, normal şartlarda yan yana oturup konuştuğumuz çok beyefendi ve dürüst insanların dahi fanatik eylemlerini, psikolojik olarak etik davranamadıklarını görmekteyiz yine. 
Öznesiz cümle kurma hastalığı yaygın... 

Güya ortaya karışık bir suçlu tayin ediyor ama kendisinin eleştirdiği, itham ettiği kişilerden daha beter hâlleri yansıyor.

Kimisine "Aldığın diplomaya yazık!" dersiniz. Adalet, yalnızca adalet saraylarında ya da adliye koridorlarında mıdır? Şahsa matuf hakkaniyet denen bir şey vardır. Taraftarı olduğunuz takım ya da sporcunun suçlu olduğunu bildiğiniz halde ona değil rakibe bahane bulmanız ne kazandırır size veya topluma? 

Hakemlerin hâkim olamadığı yerde zorbalar hükmeder... Hakemler haksız karar vermiş olabilir ama bunun sorumluluğu rakibinizin midir?

Siyasette olduğu gibi sporda da ben kazanamıyorsam rakibim de kazanmasın anlayışı sakat ve sporun ruhuna aykırıdır. 

Kaybettirmekle övünürken kendi kazandığı hiç bir şey yoksa ne denir ona? 

Kazananlar haklı olarak sevinir... Sevinmeyi hangi sebeple yanlış görürsünüz? Siz rakip sahada kazanınca sevinirsiniz ama rakibiniz sizin evinizde sevinemezmiş... Niçin?!!! Sakat kafa budur.... Tahrik edici bir sevinme biçimi olmasın yeter…

Basında kıçını yırta yırta böğürerek belli kimseleri hedef gösteren yorumcu bit yavrusu tipler ekranlardan ve bütün sanal âlemden temizlenmedikçe sporun ruhuna maalesef halel gelir.…

Bedeninin yanı sıra zihni, gönlü, kişiliği, kısaca ruhu terbiyeden tezikmiş olanlara meydan bırakılamaz.
Beden ve ruh sağlığı için daha ciddi projeler olmalı. Yoksa algılar yoluyla, ısıtılan kurbağa yöntemiyle ruh ve beden terbiyesinden mahrum kalanlar meydana hâkim olur.

Muhittin Gümüş 
19.03.2025

YAZARLAR