Savaş ve barış kavramı insanoğlunun hep gündeminde olan iki kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Savaş genel olarak yerilmekte, barış ise yüceltilmektedir. Savaşın olumsuz, barışın da olumlu yönlerinin altı devamlı çizilmektedir.
Kanaatimce bu iki kavrama topyekün iyi veya kötü demek doğru değildir. Çünkü her iki kavram da duruma ve şartlara göre iyi ya da kötü olabilir. Örneklendirecek olursak Sevr Antlaşması barış gibi güzel bir kavramla sunulsa da aslında bir milletin yok edilme projesinin ta kendisiydi. Veya Kurtuluş mücadelemiz savaş kavramıyla bire bir örtüşse de bu mücadele savaşın en onurlu, en halaskar, en muhteşem haliydi.
‘’Bir millet için en büyük tehlikelerden biri barış ve dostluk afyonu yutarak uyumaktır. Büyümek istemeyen millet küçülmeye mahkumdur. Saldırmayan millete saldırılır.’’, ‘’Barış, savaşın başka metotlarla devamı ve silahlı savaşa hazırlığın ayrı bir şeklidir.’’ der, Atsız. Kaleminden bilgelik akan Atsız’a katılmamak elde değil. Yunanlıların Megali İdea’sı, İsrailoğullarının Arz-ı Mev’ud’u, İtalyanların tekrar Roma İmparatorluğunu kurma hayali, Ermenilerin Büyük Ermenistan rüyası, Rusların sıcak denizlere inme isteği, İngilizlerin imparatorlukları üzerinde güneşin batmaması arzusu ve daha niceleri oldukça milletimizin ruhuna enjekte edilmeye çalışılan barış narkozunu elbetteki sorgulayacağız.
Türk Milleti’nin hangi ferdi Kıbrıs’ın geri alınmasından rahatsız olabilir ki? Yurt içinde ve dışında terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlara hangi vatanperver karşı çıkabilir ki? Ya da Türk yurdu olan Karabağ’ın alınmasına hangi Türk üzülmüş olabilir ki?
Bu noktada tekrar Atsız’a başvuralım; ‘’Hakkımızı, atalar mirasını istiyoruz. Alacağız da…’’ Elbetteki her Türk’ün gözü geçmişte yitirdiğimiz Misak-ı Milli topraklarında kalmıştır. Atatürk’ün gözlerini dünyaya açtığı Selanik’ten vazgeçmemiz, hoyratları yüreğimizi dağlayan Kerkük’ü unutmamız, Çoruh’un içinden hüzünle aktığı Batum’a sırtımızı dönmemiz mümkün değildir. Birilerinin bin yıl, iki bin yıl öncesinin hesabını yaptığı bir ortamda bizlerin yüz yıl öncesinin hesabını yapmamızdan daha doğal bir durum olamaz.
Atsız’la başladık, Atsız’la bitirelim; ‘’Bir millet için büyümekten korkmak kadar ölümcül düşünce olamaz.’’
Sağlıcakla kalın…