“İnsan insan derler dayı! İnsan nedir bildin mi sen?”
Bu repliği severek izlediğim bir dizide duyduğum zaman çok düşünmüştüm.
Gündeme getirene dua ettim, Allah razı olsun diye.
Öyle ya teröristlerin, Türk askerine pusu kurduğunu gören şerefli Türk genci, “Asker ağabey, kan emiciler burada saklanıyorlar” dediği için şehit edilen Eren de insan, şerefsiz kan emiciler de.
Çevresindekilerin “Gitme” uyarısına rağmen “Bayrağımın dalgalandığı her yer benim vatanım” diyerek “Oradaki çocuklara gerçekleri öğreteceğim. Vatanını, bayrağını, devletini ve milletini sevdireceğim. Ben gitmeyeceğim, sen gitmeyeceksin; ülkenin geleceğini o kanlı ellere mi bırakacağız” diyerek görev yerine giden Aybüke Öğretmen de insan, bu vatan millet sevdalısı öğretmenimi şehit edenler de.
Rahmetle yadettiğim Ruhi Kılıçkıran’dan Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na gelinceye kadar şehit edilen Ülkücülerin tamamı şerefli birer insan, bunların şerefsiz katilleri de.
Davası uğruna çile çekenler, işkence görenler, şehit olanlar da insan; o gün “Dava arkadaşım, ülküdaşım” deyip bu gün bu işkenceci katillerle kol kola gezenler de.
Çocuğunu korumak için canını ortaya koyan da insan, Arapların cahiliye döneminde yaptıkları gibi bebekleri diri diri sokaklara çöpe koyan ana babalar da.
Anadolu işgal altında iken işgalcilerin Müslüman Türk kadınının başörtüsüne el uzatmasına karşı çıkıp şanlı direnişin fitilini ateşleyen Sütçü İmam da insan, bu gün LGBT’ yi savunanlar da.
Daha bir çok örnek yazılabiliriz.
Bir tarafta şereflerini yükselttikçe yükseltip şehitlik makamına kadar yürüyenler, diğer tarafta alçaldıkça alçalanlar.
Yüce Allah, Kuran’ı Kerim’inde İsra suresi 70. Ayette “İnsanları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık” diye bildirirken yine Tin Suresi 4.cü Ayetinde “Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık” ve 5.ci Ayette de “Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik” diye bildiriyor.
Bunca yıllık ömrümüzde okuduk ezberleyemedik, yaşadık öğrenemedik.
“İnsan insan derler dayı, insan nedir bildin mi sen?”
Bu sorunun cevabını, sanırım sonra araştırmaktan da vaz geçtik.
Belki de işimize gelmedi!
Belki işin ucu bize ulaştı!
İnkar ve nankörlük bulaştı belki de.
Rabbim insan için; “Yaratılmışların en şereflisi, yani eşrefi mahlukat” derken, yine insan için “Yaratılmışların en aşağısı yani esfeli safilin” de demiştir.
Ve bu ikisi arasındaki mesafeyi de birçok unvan ile doldurmuştur.
Kişi; imanı, yaşadığı hayat tarzı, verdiği mücadele ve çektiği çile ile makamını kendisi belirler.
Kuyuya atılır sabrederse Yusuf olur.
Allah dostu olur.
İsyan ederse İblisin ortağı olur.
Suçsuz insanı kasten öldüren katil olur.
Başkasının malını çalan, hakkını gasp eden hırsız olur.
Dinine, devletine, milletine ihanet eden hain olur.
Davasından dönen, çıkarları için ülküdaşını yolda bırakan dönek olur.
Şerefini satan şerefsiz, namusunu satan namussuz olur.
Körle yatan şaşı kalkarmış misali bölücü ile olan bölücü bölgeci olur.
Durmadan yalan söyleyen yalancı, gerçekleri saklayan inkarcı, çıkarları için olmayanı varmış olanı yokmuş gibi gösteren de iftiracı olur.
Bu makamları insan kendisi belirler…
Seç beğen al insanoğlu!