Niyazi TUNCER / CAN MAMAK


Sen ülkücü olamazsın!

Sen ülkücü olamazsın!


Bir baba, oğlunun huyunu, kişiliğini beğenmez ve ona yeri geldikçe “Sen adam olmazsın” dermiş.

Böylece yıllar geçmiş, çocuk okumuş, etmiş ve sonunda paşa olmuş.

Emrindeki adamlarından bir kaç kişiyi de babasını alıp getirmeleri için göndermiş.

Bu adamlar babasının kapısına varmışlar, “Paşa hazretleri sizi getirmemizi emretti!” deyip, yaka paça babasını aldıkları gibi, paşanın makamına getirmişler.

Oğlu, babasını karşısında görünce, babasını haksız çıkardığını göstermenin rahatlığıyla gururla “Bak sen bana ‘adam olamazsın’ derdin; ama ben paşa oldum” demiş.

Babası, oğlunun omuzundaki yıldızları, üstündeki sırmaları, belindeki kılıcı şöyle bir süzdükten sonra, başını sallamış ve “Oğlum ben sana ‘adam olamazsın’ dedim, ‘paşa olamazsın’ demedim ki!.. Sen adam olsaydın, babanı böyle yaka paça ayağına getirtmez, kalkar kendin gelirdin” demiş.

Bu hikayeyi hepimiz biliriz…

Ya ana babamızdan dinlemişizdir bir vesile veya bir öğretmenimiz, bir teşkilat başkanımız anlatmıştır ibret olsun ve ders çıkarılsın diye.

Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş de “Dava adamı olmak için, önce adam olmak lazım. Dava öğretilir ama adamlık öğretilmez” diye uyarmıştı bizleri.

Okursun, mevki makam sahibi olursun.

Biraz gayret edersin kaymakam, vali olursun…

Belediye başkanı, milletvekili seçilirsin, bakan olursun.

Ancak geldiğin yeri, seni sen yapan değerleri unutursan bunların hiçbir hükmü kalmaz! Zira tarihin küflü sayfaları bunlarla doludur.

Malumunuz birileri ayrılıp parti kurdu; sinra da başta Cennetmekan Başbuğ olmak üzere MHP’de kalanları izansız ve insafsızca eleştirmek adına her türlü iftirayı attılar!

Ancak sonuçta şikayet ettikleri ve ayrılığa gerekçe olarak gösterdikleri ne varsa kendileri yaşadılar.

O gün bizimle birlikte olan bazıları ise bu gidenlere ayrılıp gittikleri için her türlü hakareti yapmayı kendilerine hak görüp edep sınırlarını ve ahlak değerlerini de aşarak akıllarına gelen her sözü söylediler.

Gün geldi kendilerinden öncekilerin yaptıklarını yapmaya niyetlenince onların iddia ve gerekçelerinin aynısını kullanmaya başladılar.

Sudan bahaneler, sebepsiz kırgınlıklar bir gün önce Ülkücü Hareket ve sözde ülküdaşları hakkındaki söylediklerini unutarak ülküdaşlarımızın şehit olmasına sebep olanlar belki de şehit edenlerle birlikte siyaset yapmaya başladılar.

Kimi gitti CHP’de belediye başkanı oldu; kimi vekil hele hele biri de gitmiş genel başkan danışmanı olmuş.

Dün MHP yönetimini CHP’ye benzemekle suçlayanların hepsi de nasıl bir arada buluşup; ülkücü katilleri ile sarmaş dolaş siyaset yapmaya başladılar.

Ağabeyinin, babasının, anasının hatırına Ülkücü Hareketin değer verdiği bazıları da partinin ve ülkücü camianın içinde huzursuzluk çıkararak üç beş makam, mevki ve mal hırsına kapılanları da yanlarına alarak yeni parti kurdular. Üç gün geçmeden de birbirlerine girdiler! Bir kısmı ayrıldı yeni parti kurdu. Kalanlar da yine birbirine düştüler!

Galiba alışkanlık yaptı bunlarda.

Kısacık siyaset hayatında kırk kapı dolaşanlar, ağabeyinin hatırına değer görebilirsin, milletvekili olabilirsin hatta parti kurup genel başkanı olabilirsin!

Babasının hatırına Ülkücü Harekette değer görüp, kıymet bulanlar sizler de parti kurup milletvekili hatta genel başkan da olabilirsiniz.

Hareketin içinde hasbelkader görev yapmış bazıları da başka partilerin genel başkanlarına danışmanlık da yapabilir.

Ancak sizden önce yaptıkları için küfür ettiklerinizle hiçbir farkınızın olmayacağını da bilmelisiniz!

Eğer ülkücülük, Başbuğ Alparslan Türkeş’in; 
“Ben Türk Milletini; sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, Allah yoluna çağırıyorum. Modern medeniyetin en ön safına geçmek üzere sıçramaya çağırıyorum.
Sizlere kolay bir başarı, vaad etmiyorum. Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar. Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacaktır. Bu çetin yolda dayanabilecekler, bizimle gelsinler. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar kafilemize katılsınlar” çağrısı ile başlıyorsa bu çağrıya uyup, şartları kabul eden ve yaşamayı gaye edenlere de ülkücü dendiyse sizden ülkücü olmayacağını da bilmelisiniz.

Eğer ülkücülüğün tarifini değiştirip kendinize göre bir şeyler uydurdu iseniz Ülkü Ocakları’na Atsız kolu uydurduğunuz gibi yeni bir şeyler uydurmadı iseniz sizden ülkücü olmaz.

Bilirsiniz!

“Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder” der rahmetli Başbuğ.

Sen de rüzgara kapılmışsan, dalından, elinden, dilinden ve değerlerinden kopmuşsan sen ülkücü olamazsın.

Başta Başbuğum olmak üzere ahirete uçmuş, şahadet şerbeti içmiş dava büyüklerimizi ve ülküdaşlarımızı rahmetle ve hasretle yad ediyorum.

Ruhları şad mekanları Cennet olsun.

YAZARLAR