Nevin KORKMAZ


'Sessiz Bilgelik ve Gürültülü Cehalet: İfade Biçimleri Arasındaki Denge'

"Sessiz Bilgelik ve Gürültülü Cehalet: İfade Biçimleri Arasındaki Denge"


Hayatın karmaşıklığı içinde, bazen karşılaştığımız en değerli bilgiler, en sessiz dillerde gizlenmiş olabilir. Bir bakış, bir gülümseme veya sessizce paylaşılan bir an, binlerce kelimeye bedel olabilir. Ancak, paradoksal bir şekilde, bazen en gürültülü konuşanlar, aslında en az şeyi bilenlerdir.

"Bilen konuşmuyor, konuşan bilmiyor" gerçeği, toplumun içinde var olan bir denge eksikliğine işaret eder. Bir konu hakkında gerçek bilgiye sahip olanlar, sıklıkla sessiz ve mütevazıdırlar. Onlar, bilgi birikimlerini kullanarak hayata anlam katmayı tercih ederler. Diğer yandan, bazı insanlar sürekli konuşarak veya çeşitli konularda ahkam keserek bilgi gibi görünen sözlerle dolu bir gürültü yaratırlar, ancak bu sıklıkla içi boş bir gürültüdür.

Sessiz bilgelik, zaman içinde edinilen deneyimlerin, derin düşüncelerin ve olgunluğun bir ürünüdür. Bu tür bilgelik, sadece konuşmaktan daha fazlasını ifade eder; çünkü sessizlik, düşünce ve anlayışın derinliklerini yansıtır. Sessiz olanlar, çevrelerine değerli bir öğüt sunarlar, ancak bu öğütü cümleler arasına sıkıştırmak yerine yaşam tarzları ve davranışlarıyla ifade ederler.

Diğer taraftan, konuşan ama bilgi eksikliği içinde olanlar, gürültü yaratırlar ve çoğu zaman boş laflarla dolu bir atmosfer oluştururlar. Bu durumda olanlar, sadece kendi cehaletlerini değil, aynı zamanda çevrelerindeki insanların enerjilerini de tüketirler. Bilgi eksikliği, genellikle yüksek sesli konuşma ve laf kalabalığı ile kapatılmaya çalışılır.

Bilgelik ve bilgi, sessizlik ve konuşma arasında hassas bir denge gerektirir. Bilen insanlar, sadece kendi sessiz bilgelikleriyle değil, aynı zamanda düşünceli ve etkili bir biçimde konuşarak da çevrelerine ışık tutabilirler. Diğer taraftan, cehalet içinde konuşanlar, sessizliği öğrenmeli ve daha derin bir anlam arayışına yönelmeli, böylece gerçek bilgelikle dolu bir hayat sürmeye adım atabilirler. Sözler, sessiz bilgelikle uyum içinde olduğunda, gerçek anlam kazanır ve toplum, bilenin konuştuğu ve konuşanın bildiği bir dengeye kavuşabilir.

YAZARLAR