Hayat, bir akarsu gibi… Dün geçti, bugün akıyor, yarın ise meçhul bir deniz. Biz bu akışın içinde kimi zaman sevinçle, kimi zaman hüzünle yüzüyoruz. Lakin unuttuğumuz bir hakikat var: Dünya devranı, sevmek ve sevilmek üzerine dönüyor.
İnsanoğlu, ömrü boyunca mal, makam, şöhret peşinde koşsa da en çok ihtiyaç duyduğu şey, samimi bir gülüş ve içten bir muhabbet oluyor. Çünkü sevgi, yalnızca kalbi ısıtmaz; insanın dilini yumuşatır, gözünü inceltir, elini merhametle uzatır.
Gelin, birbirimizi kandırmayalım. Bu fani dünyada kırdığımız bir gönlün hesabı, yıkılmış bir köprünün hesabından ağırdır. Bir söz vardır: “Kırılan testi suyu tutmaz.” Gönül de böyledir, bir kez incittin mi eskisi gibi olmaz.
Tasavvuf ehli, “En büyük ibadet, kul hakkına dokunmamaktır” der. Kul hakkı sadece malda, parada değil; birinin kalbinde, onurunda, umudundadır. Bir bakışla kırmak, bir sözle yıkmak bazen ömür boyu sürecek bir yük bırakır insanın omzuna.
Sevelim… Çünkü sevgi, hem dünyada hem ahirette sermayemizdir. Sevilmenin tadını alalım, ama kibirle değil, şükürle. Aldanmayalım dünya oyunlarına, gönülleri yıkmayalım, kırıkları onaralım. Zira bu devran bir gün durur, kalan tek miras gönüllerde bıraktığımız iz olur.
Şakir DENİZ
Akdağmadeni