DOST ZANNEDİLEN NUMAN EFENDİ…
BİLMEM Kİ… CUMHUR İTTİFAKINA
BU HAZIMSIZLIK VE “SİNSİ HESAP”
NEYİN NESİ?!!
SENİNDE “MINIMINI” GÜL’DEN FARKIN YOK!
SABUN ÜZERİNE YAZILAN GÜZEL
BİR CÜMLE:
“DEVÂM’UL-HÂL MİNE’L’MUHÂL”
{İYİ VEYA KÖTÜ HİÇBİR HÂL,
O ŞEKLİYLE DEVAM EDİP GİTMEZ}
Aksakallılarımızın dediği gibi;
“Koyunun çıkardığı toz kurdun
gözünden kaçmaz.”
Taş Medreseli olarak… Bizim dahi
hiçbir “sinsi hesap” gözümüzden kaçmamış, kaçmayacaktır!
Gönlümün Şeyh Edebali’si Gavurdağlı rahmetli BABAM zaman zaman derdi ki;
“EL ADAMI UZAKTAN BAKAR,
İNCE İNCE TARTAR OĞUL…”
Hala Dırar Mescidi’nin etkisinden “kurtulmamış” fitne “münafıkları” zamanla tarihin “siyasi kişilik çöplüğünde” yerini alacaklardır Allah’ın izniyle.
Dualı ve şühedalı bir kutlu Anadolu topraklarına ve Cumhur İttifakına “sinsi” ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.!
Allah bize bunları tek tek seyr-i alem yapacak.! Bizde ibretle izleyeceğiz sonlarını.
Zilletli bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir çakılmadır. Vatana/Davaya ihanet edenler buna müstahaktır.
Deriz ki…Devletine ve milletine hizmet edenlere omuz vererek engel olmamak gerek…
Beceriksizliğinden dolayı Padişah Abdülaziz tarafından sürgüne gönderilen Serasker katil Hüseyin Avni Paşa’nın dediği gibi;
“DİNİM KİNİMDİR” sözünden hareket ederek onların gözünü kör, kulağını sağır, dillerini lal eylemiş.
Aynı bugünkü Erdoğan ve Devlet Bahçeli düşmanlığı gibi.!
Mazide aynı yerli ve milli siyasi görüşten gelen ve “DİNİM KİNİMDİR” diyen alçaklar sürüsü. Umurlarında bile değil, devlet, millet...Herhangi bir milli değerleri ya da erdemleri yok. Bu “mıymıntı ekibin” bütün dünyaları MASA-KASA-NİSA üçlüsü!
Kör ve sağırlar. Kendi seslerinden başka bir sese, görüntüye, insanlıkla alakalı ahlaki bir değere tahammülleri de yok.
Utanmıyorlar ve yüzleri kızarmıyor.
UCUZ İNSANLARIN ÜSTÜNE
KURULAN HAYALLER…DEVLETE PAHALIYA PATLIYOR.
Torosların Türkmen obasına NUMAN HOCA isimli bir şıh misafir gelir…Buyur edilir, köylülerle birlikte odanın baş köşesine alınır.
Köylüler “ne keramet gösterecek” diye ağzının içine bakarken şıh arada bir irkilir gibi yapıp “HOŞTT” diyordu..
Köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti olduğunu anlayamadılar.
Merakla sordular;
“-Ya şıh hazretleri nedir arasıra
HOŞT dediğin.?”
Şıh;
“-Bir köpek Kabe’nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor, onu görüyorum, tabii ki HOŞT diye kovalıyorum.”
Köylülerin itikadı bir iken bin oldu…Olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı hazırladı.
Herkesin önüne üzerinde et olan pilav geldi. Şıhın tabağında sadece pilav vardı.
Şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra kapıda beliren hanım ağaya;
“-Benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hatun.?" diye sordu.
Hanım Ağa yaklaştı…Tabağı ters çevirdi…Onun etlerini pilavın altına koymuştu.
Pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki kepçeyi şıhın kafasına indirdi;
“-ULENNN BRE ŞARLATAN NUMAN HOCA! TABAĞINDAKİ ETİ GÖRMEDİNDE KABE’DEKİ İTİ Mİ GÖRDÜN!!”
Bugün olduğu gibi…Birgün mutlaka suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri yavaş yavaş düşecektir!
Bu şıh misali münafık yandaşları gittikleri yeri ocagı söndürürler.
“DİNİM KİNİMDİR” diyen o alçaklar sürüsü…O ensesi kalınlar ki; erkeğiyle kadınıyla, memleket yanarken bir deste otu yanmayan tiplerdir…
Onlar hep işinde gücündedir maşallah; işleri her daim tıkırındadır. Fakir halk çocukları cephelerde kırılırken, ölmeyip sağ kalanlar da kolunu bacağını, gözünü yüzünü cephelerde bırakırken ensesi kalınların kolları her yere uzanır, kendi kurdukları fırkayı kapatıp, her kapıdan içeri girerler!
Keyifler de tıkırdır her zaman; Çeşitli Sofralarda doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yerler, içerler, eğlenirler.
Sadece doymak bilmez bir iştiha ile yemekle kalmazlar. Muhakkak “BU MEMLEKET NASIL KURTULUR” nutukları da eşlik eder kuş sütünün eksik olmadığı sofralarına.
Hükümetler kurar, hükümetler düşürürler; atar tutar, asar keserler, darbe gecesi saklanırlar
Ortalık durulunca kahramanca ortaya çıkarlar ve ellerindeki bayrakla kalabalığa karışırlar..
Söze ‘AZİZİMMM’ diye başlayıp tarihten, bilimden, edebiyattan, sanattan, dinden, kültürden yüksek yüksek fikirler serdederler. Ama deprem bölgesinde arkadaşlarıyla gülerek gezerler!
Yeri geldiğinde “VATAN-MİLLET-SAKARYA” nutukları atmaktan bir an geri durmazlar. Sanırsınız ki ha deyince kendini vatan için ateşe atmaya hazırlar bu Numan Efendi’nin ekibi.
Bu zihniyet Dırar Mescid’den beri fitne münafıklık üretirler! Öze değil kabuğa bakarlar..Elbette akıl tutulmasına ve teslimiyetçilik girdabına düşmüşlerdir.
“BEN GİDERSEM BURASI BATAR” DİYENE…SABUN ÜZERİNDEKİ YAZI NE DE GÜZEL CEVAP VERİR.
Bir sabun üzerine yazılabilecek en güzel yazı…
“Devâm'ul-hâl mine'l'muhâl”
(İYİ VEYA KÖTÜ HİÇBİR HÂL,
O ŞEKLİYLE DEVAM EDİP GİTMEZ)
Şehirle iç içe olan tarihi mezarlıklar, çevrelerinde yaşayan insanlara sanki sabun üzerine yazılmış cümle gibi bu dünyanın “geçiciliğini” fısıldar.
Sokaklara, meydanlara, mahalle aralarına serpiştirilmiş mezarlar, türbeler ve hazîreler, insanlara ölümü hatırlatır.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER