Hasan GEZER / UZLUK


Sizin Olsun Dünya, Ama Biraz Utanarak Alın Beyler

Parti farkı gözetmeksizin diyorum beyler, iktidar da sizsiniz, muhalefet de. Sandalye değişiyor, ama masa aynı kalıyor. Halk her seçimde umutla sandığa gider, siz her dönem aynı hataları yeniden paketleyip satarsınız.


Sizin olsun dünya, beyler ve hanımefendiler.
Parti farkı gözetmeden söylüyorum, her birinize söylüyorum, alın hepsini!
Makamlarda oturun, ihaleleri paylaşın, tabelaları değiştirin, ama zihniyet hep aynı kalsın.
Biriniz “biz yaptık” deyin, ötekiniz “biz de yapacağız.” Halk mı? Hâlâ aynı sırada bekliyor, iş kuyruğunda, hastane randevusunda, adaletin kapısında. Yoksulun nefesi bile borçla alınır oldu. Gençler, umutlarını bavullara koyup gidiyor. Köylü toprağına küstü, işçi emeğinin karşılığını alamıyor. Memleketin bereketi bir avuç insanın kasasında, ama o avuç her geçen gün daha da daralıyor.

Siz alın, malı da mülkü de, mevkileri de, çünkü çok seviyorsunuz makam sandalyelerini. Oturan kalkmıyor, kalksa da yerine oturan aynı renkte başka biri. Değişen sadece rozetin rengi, ama doymanız değişmiyor. Siz yerken sessizleşen bir toplumun üzerine kuruluyor o sofralar. Garibanın ekmeği inceliyor, sizin tabaklarınız büyüyor.

Kendinize “halkın hizmetkârıyız” diyorsunuz ya hani, hizmet mi, evet... ama önce kendinize. Halk için yaptığınız her şeyin bir fotoğrafı, bir açılışı, bir tabelası var. Bir okul yapıyorsunuz, adını kendinizin koyduğu bir okul; bir yol yapıyorsunuz, kendi isminizde bir yol. Oysa halk için yapılan iş, sessiz yapılır, vicdan gösteriş sevmez, siz hâlâ farkında değilsiniz.

Her dönemde aynı hikâye. Garibanın oğlu iş arar, sizin yeğen işe girer. Bir belediyede masa değişir, ama aynı eller yine aynı dosyaları imzalar. Tarımda kalkınmadan bahsedersiniz,
ama tarlada çalışanı hatırlayan yoktur. Çiftçi kurur, siz “projelerden” konuşursunuz. Gariban üretir, siz kesersiniz kurdeleyi.

Parti farkı gözetmeden söylüyorum beyler. Her biriniz birbirinizin aynısı olmuşsunuz da biriniz gider, diğeriniz gelir ama halkın kaderi hep aynı cümlede kalır. Siz yukarıda birbirinize laf atarken, gariban halk aşağıda markette etiket sayıyor. Siz birbirinize “adalet” dersi veriyorsunuz, mağdurlar mahkemelerde hak arıyor yıllarca. Birinizin “hata” dediğine, ötekiniz “politika” diyorsunuz. Ama sonuç hep aynı, garibanın payına yine sabır düşüyor.

Siz doymazsınız beyler. Biriniz “ülke menfaati” diyerek yersiniz, diğeriniz “belediye menfaati” diyerek. Ama mideniz aynıdır, doymayan, açgözlü, sistemle beslenen bir mide. Siz halkın sırtına yükledikçe, o yükü “kalkınma” diye pazarlarsınız. Ama bilmezsiniz, bir gün halk susmaz. Çünkü açlık sadece karınla ilgili değildir,
adaletle, onurla, insanlıkla da ilgilidir.

Denizi sattınız, dağı parselleyip ranta çevirdiniz,
rüzgârı bile ihaleye çıkardınız. Gariban hâlâ nefes alabiliyorsa, insanlar ve doğa size değil Allah’a sığınıyor. Her dönemin yöneticisi, “öncekilerden farklıyız” der, ama hepinizin izinde aynı yolsuzluk gölgesi uzanır.

Şimdi yine çıkıp konuşun, yeni vaatler, yeni sloganlar üretin, yeni tabelalar bastırın,
ama bilin ki halkın hafızası artık eskisi gibi değil.
O hafıza, sizin süslediğiniz kelimeleri değil, unuttuğunuz yüzleri hatırlıyor.

O yüzden, sizin olsun dünya, ama biraz utanarak alın. Çünkü bu halk, sizi affetmese de, toprak bir gün hepinizi eşit gömecek. Siyaset değişir, koltuklar döner, rozetler solar. Bir gün halk gerçekten uyanır fark eder de “söz” ister, işte o zaman başlar asıl hikaye.

Ve en büyük gerçek, ölümdür beyler... O, partiler üstüdür, ne rozet tanır, ne eş dost yandaş. Bir gün gelir, hepinizi eşitler. Her kefenin rengi aynıdır ve içinde yatanın kim olduğu fark etmez beyler.

YAZARLAR