Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN

Tarih: 10.03.2025 05:48

Sokak röportajları

Facebook Twitter Linked-in

Batıda gazeteciliğin gelişmesiyle oluşan "röportaj" ya da  bizim "mülakat" edebî anlatım türleri içinde önemini ve işlevini devam ettiriyor. Bizde röportaj teriminin bile Türkçe karşılığı tam istediğimiz gibi kullanılamıyor. Söyleşi desek sohbet karşılığında da kullanılıyor.  Neyse sadede gelelim...

Dijitalleşme çağında hayatı kolaylaştıran pek çok şey olmakla birlikte, zahmetsizce bilgiye, ekmeksiz kazanca, alın teri dökmeden ve yorulmadan yükselmeye, anında bolluğa kavuşmak mümkündür. Tersine düşününce de aniden yükseklerden dipsiz boşluklara, göz akıtan uçurumlardan derin vadilere yuvarlanmak mümkündür. Bir anda elde ettiğiniz her türlü maddi ve manevi varlığınızın, değerlerinizin yok olması da mukadder olabilir.
Bilgi kirliliği ve algı oluşturmada sosyal medyanın gücü dijitalleşme ile zirve yaptı. Eskiden tek tv kanalıyla tek doğruyu(!), tek iyiyi(!), tercih edilen en güzeli; göreceli en yanlışı, güya en kötüyü ve sözde en çirkini belirleyen arkaplancılar vardı. Alternatif fikri sunmak -sansür yoksa tabii- kitap veya gazete üzerinden söylemek kısmen mümkündü. 
Her gazete ve dergi de kendi mahallesinin, kendi düşünce dünyasının sesiydi ve yine öyle. Güçlü olan kazanırken zayıfa bir lokma bile yoktu.

Devir değişti. Teknoloji fırsatlar sundu. Siyah Beyaz televizyon almak için iki yıl taksit ödeyen milletin artık elinde, cebinde, çantasında istediği her yerde nice renkli televizyonu ve tv kanalları var. Hatta kendi televizyon kanalını oluşturabiliyor her insan.

Gelişmek iyidir. Dün saatlerimizi, günlerimizi,  aylarımızı, yıllarımızı harcadığımız -ömrümüzü çalan işleri- kısa sürede masrafsız hallediyoruz teknolojinin nimetleriyle.

Bir de bu kişisel kanallar, blogırlar, fenomenler vb yoluyla meşgul edilen insanlar var. Onların durumunu "Bitli baklanın kör alıcısı olur" atasözü izah etmektedir.

Erdem ve ilim sahipleri "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" derken YouTube videolarıyla algı oluşturan, kimin değirmenine su taşıdığı belli olanların yaptıklarına göz atınca "Aman Allah'ım!" demek geliyor içimden. 
Sokak röportajlarında sorulan sorular da soru sormak için seçilen kurbanlar da bir felaket...
Maksat doğruyu, gerçeği, hakikati, cihanşümûl/evrensel olanı anlatmak olsa eyvallah diyeceğiz.

Tipine bakıyor... Dinle alakası olmadığı şeklinden anlaşılan vatandaşa "Oruç tutuyor musun?" diye soruyor. 30 kişi hayır diyor, biri de "Tutuyorum ama niye tutuyorum bilmiyorum" diyor. Namazın şartlarını,  teyemmümün usullerini ve şartlarını, Kelime-i Şehadet'in anlamını veya mezarda sorgu, telkin verme konusunu soruyor.
Oysa ırmak kenarına çeşme yapılmaz.

Ülkede din yok, oruç ve namaz zaten yok imajı oluşturmaya çalışan pespayeler var.
Başka bir soruda "Hz. Ali'nin kaç kardeşi vardı ve isimleri neydi?" Bilinmese ne olur? 
İş "Hz. Adem çamurdan yaratıldı ise çamurunda saman var mıydı, yok muydu?" sorusuna kadar gideceğe benziyor. Maksat doğrusunu bilenleri konuşturup doğru bilgiyi yaymak değil tabii. 
"Gördünüz mü bu milletin dinle alakası yok." demeye belge hazırlıyor algıcı bit yavrusu.

"Bakın, ne kadar câhil bir toplumuz." algısı için de  "Yahu adam daha kana kırmızı rengini veren maddeyi bilmiyor. Bizimkilerin %98'i nar, kızılcık, domates diye cevap vermiş. Rusların%92'si doğru bilmiş" diyerek toplumu aşağılama yoluna gidiyorlar. 
Yalan, iftira, dedikodu ile toplumu ajite etmeye yönelik her enstrümanı kullanan sosyal medya maymuncukları pervasızca kendi istikâmetlerinde ilerliyorlar.
Konu eğitim, sağlık, din, ekonomi olunca ahkâm kesmeyen yok. Olamaz böyle bir şey...
Ramazan ayında orucu bozan şeyler konuşulur. Geçen yıllarda ne bozuyor ise bu yıl da aynı şeyler bozuyor. "Orucu bozan şeyler" diye yapılan programlar da yasak edilmelidir. Ramazanın bereketinden sosyal ve manevi faydalarını, tesirlerini anlatmak varken hâlâ olmadık işlerle bizi meşgul eden zırvacılar eksik olsunlar ekranlardan...

"Herşeyolog" ya da kaba tabirle "her..okolog" olmak da moda oldu. 
Sosyal medyada yorum yapıp "Bu sorunun faydası ne?" dediğimizde aldığımız cevaplar hakaret dolu...
Konu sağlık olunca bütün diyetisyenler, beslenme uzmanları yerine olmadık ürünleri kapitalist ruhla anlatıyor vatandaş. Alanında uzman olsa da başka bir alanla ilgili laf etmeyi de ihmal etmiyor.  Adamın biri kimya mühendisi fakat tıp uzmanlarından daha ileri bilgi sahibiymiş gibi gösteriyor kendini. Ömründe yemek pişirmemiş ama yemek tarifi yapan süslüler kaplamış her yeri. 
Medya ve bankamatik farecikleri ise ayrı bir fenomen(!). Vatandaşa sorduğu sorunun cevabı onun istediği  gibi olması şart. Yoksa olmaaaz! Cevapların yandaşına, candaşına ters laf eden bir içeriği olmamalıdır. Olursa had bildirme ve hakaret yoluna gidilir. 
Çok iğrenç değil mi? 
Mutlaka millet aç demelidir. "Allah'a şükür geçiniyoruz. Sıkıntıları olanlar olabilir ama devletimiz de elinden geleni yapıyor... " diyene ise kontra sorularla itham ederek veya yanında ayarladığı figüranlar aracılığıyla taciz ederek aşağılamak da kanıksanmış halde maalesef.
Bazen yasaklardan yana olmak şart. Sınırsız özgürlük, düşünce özgürlüğünün suistimalcilerini azdırıyor. Buna da dur diyecek bir eli sopalı gerek. Kanun, nizam, genel olarak hukuk; toplumsal huzuru ve adaleti tesis etmek için mevcuttur. 
Mülki idareden izin almadan sokak röportajları yasaklansın Kamuoyunu bilerek, isteyerek yanıltanlar cezasını almalıdır.
'Ben yaparım olur... Kimse de birşey demiyor' denmesine yol açılmamalıdır.

Muhittin Gümüş 
Tanrı Dağları'ndan 
09.03.2025


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —