Sadakat, kuru bir bağlılık değil; imanın, iradenin ve ülkünün birleştiği kudretli bir duruştur.
Liderine sadakat gösteren bir yürek, aslında milletine, devletine ve mukaddes davasına yemin etmiş bir neferdir.
Lidere bağlılık; şahıslara değil, o şahsın temsil ettiği kutlu davaya duyulan inançtan beslenir.
O dava ki; tarihin derinliklerinden gelen bir çağrıdır… Alparslan’ın, Fatih’in, Mustafa Kemal’in ve Başbuğ Alparslan Türkeş’in yaktığı meşalenin, nesilden nesile devredilen bir ülkü ateşidir.
Her dava bir Lider ile yürür,
her Lider bir çileyle büyür.
Davasına inanmış bir lider, milletin ruhunu diriltir; tereddütsüz sadakatle kenetlenmiş evlatlar ise o liderin omuzlarındaki yükü taşır.
İşte bu yüzden, lidere sadakat; teslimiyet değil, kararlılıkla yürüyen bir irade ortaklığıdır.
Bugün bizlere düşen; günübirlik hesaplarla yön değiştirmek değil, yüzyıllık bir mücadelenin bayraktarlığını yapan liderimizin ardında sarsılmaz bir kale gibi durmaktır.
Çünkü sadakat yalnızca bir söz değil,
bir irade ve kader biçimidir.
Uhud’da Okçular Tepesi, yalnızca bir askeri mevzi değil; sadakatin, iradenin ve emre bağlılığın tarih önünde imtihanıdır.
O gün, Resûl’ün emrine sadakat gösterilseydi zafer kesin olurdu. Bugün de milletimizin Okçular Tepesi, liderin işaret ettiği kutlu yoldur.
Davaya inanmış her ülkücü bilir ki, lider neferiyle değil; emrine sadakat gösteren irade sahibi evlatlarıyla yürür. Hedef büyüktür, düşman pusudadır, ama en büyük ihanet; içerden gelen itaatsizliktir.
Bu sebeple biz, ne olursa olsun yerimizi terk etmeyiz. Okçular Tepesi’ni terk etmeyenler, zaferin gerçek sahipleridir.
Unutulmamalıdır ki:
Lider, sadakatle yücelir;
Teşkilat, inançla güç kazanır
Doktrin, milletle taçlanır.
Ve bizler;
Bilge Liderimiz Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin işaret ettiği bağımsız ve kutlu Türkiye idealinde, son nefesimize kadar birlikte yürüyeceğiz!
