İnsan, konuşabilen tek canlıdır ve öğrendiklerini, bildiklerini, gördüklerini, duygu ve düşüncelerini birbirlerine kelimelerle yani dil vasıtasıyla anlatır.
Hem konuşmak hem de düşünmek için dile ihtiyaç vardır. Kelimeler olmadan düşünce de üretilemez. Dolayısıyla dil ve kelime zenginliği düşünce zenginliğini de getirir.
Dil, sadece yaşayanlar arasında bir iletişim aracı değildir. Aynı zamanda geçmişle gelecek arasında bir köprüdür ve kuşaklar birbirlerini dil sayesinde tanırlar, geleneklerini, kültürlerini ve medeniyetlerini böylece yaşatırlar. Yani dil, o millete ait kültür ve medeniyetin aktarımı ve devamlılığında en önemli araçtır.
Milletleri meydana getiren manevi unsurlardan biri de dil birliğidir. Dilini kaybeden milletler, önce kültürlerini, ardından da varlığını kaybederler.
Türk dünyasının büyük düşünürü Gaspıralı İsmail Bey “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” diyerek bunu en güzel şekliyle ifade etmektedir.
Bir milletin devamlılığını sürdürebilmesi için fertlerin aynı dili konuşması önemlidir. Günümüzde teknolojik gelişmelerle artık iletişim, kıtalar arası bir boyut kazanmış, dil ve kültürler için küresel bir tehdit oluşturur hale gelmiş ve sömürgeci diller yaygınlaşmıştır.
Vatan saldırıya uğradığında silahla mücadele edilebilir, ya dil ve kültür saldırıya uğruyorsa, nasıl mücadele edilmelidir?
Bütün değerlerimize yabancılaşmanın daha da arttığı günümüzde, üzülerek belirtmek gerekirse güzel dilimiz Türkçe de bundan fazlasıyla payını almaktadır.
Tarih boyunca dayanışma ve yardımlaşmasıyla bütün mazlum ve mağdur toplumlara kucak açmış bu necip millet bugün en çok Türkçenin tahribatıyla karşı karşıyadır ve önlem alınmazsa milletin birlik ve dirliğini bozucu ve yarınlarda milli güvenliği tehdit edici bir boyuta ulaşacaktır.
Dillerini vatan ve mukaddes bildiği diğer değerler gibi kutsal görmeyen milletler ayakta kalamazlar. Vatanın kutsallığı, üzerinde yaşayarak oluşturulan kültürle sağlanır, kültürü ayakta tutan ise sahip olunan ve aktarılan dildir. İşte bu nedenle dil birliği önemlidir, dolayısıyla Türkçe sahip çıkılması ve yaşatılması gereken en önemli değerlerimizdendir.
“Bir milletin diliyle oynamak, o millete yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür” der Goethe.
Büyük medeniyetler kurmuş ve köklü bir kültüre sahip milletlerin dili de zengindir. Türk milleti ve sahip olduğu dil Türkçe de böyledir.
Atasözleri, deyimler, türküler, maniler ve ninniler dili ayakta tutan ve bizi bir arada yaşatan unsurlardır. Bu devamlılık aynı zamanda milli kültür ve değerlerin korunmasını da sağlar.
“Hangi sözlerle ninem gönlünü açmışsa bana / Ben o sözlerle gönül vermedeyim sevgilime.
Sözlerim ninni kadar duygulu olmak yaraşır / Bağlıdır çünkü dilim gönlüme, gönlüm dilime” mısralarıyla ne güzel anlatıyor şair dilin kuşaktan kuşağa en sade haliyle devamlılığını.
Dede Korkut, Ahmet Yesevi, Ali Şir Nevai, Kaşgarlı Mahmut’tan Yunus Emre’ye, Süleyman Çelebi’den Mehmet Akif’e uzanan çizgide nice şair ve yazar, dil bahçemizi sürekli olarak suladığı için dil zenginliğimiz hiç solmadan güzel dilimiz Türkçe birlik ve devamlılığımızı sağlamıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey’den günümüze Türk Devletleri Teşkilatı kurularak Turana giden büyük Türk Dünyası ülküsünde dil birliği olarak Türkçe en önemli ortak değerimizdir.
Dil birliğinin, bir milletin bir arada yaşaması ve milletin devamlılığı için nasıl gerekli unsur olduğunu şöyle ifade ediyor mısralarında Ziya Gökalp;
“Tûran’ın bir ili var / Ve yalnız bir dili var.
Başka dil var diyenin / Başka bir emeli var.
Türklüğün vicdanı bir / Dini bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır / Olmazsa lisanı bir.”
Türkçe üzerine önemli çalışmalar ve araştırmalar yapan Türkçenin Diriliş Hareketi Derneği Başkanı Yalçın Mıhçı yazdığı eserinde “Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’ sözü ile Türkiye’de yaşayan bütün azınlıklara Türklerle birlikte eşit haklar vermiştir. Milli birliğimizin ve bütünlüğümüzün sağlanması için de ortak iletişim dili olarak Türkçeyi öngörmüştür” demektedir.
Büyük Türk milleti olarak güzel dilimiz Türkçe ses bayrağımız ve kimliğimizdir.
Türkçemize hak ettiği değeri verelim, nasıl al bayrağımız gökyüzünde özgürce dalgalanıyorsa diğer bütün sömürgeci dillerin bayrağını indirerek ses bayrağımız Türkçeyi yücelterek dalgalandıralım.
“Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir” ve “Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin” diyen büyük önderimiz Atatürk’ün gösterdiği hedeften şaşmayalım.
Yine “Sevmez sözde bilginler / Bizim Türkçe dilini / Belgeler konuşursa /Açar gönül ilmini” diyerek Türkçe sevgisi ve duyarlılığını gösteriyor bize Türk Dünyasının büyük düşünürü Ahmet Yesevi.
Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi Türkçemizin yozlaşmasının önüne geçmek ve olabildiğince arı, duru Türkçe oluşturmak ve konuşmak “Ne mutlu Türküm diyen” herkesin görevi ve sorumluluğudur.
Atamızın “Türkçe demek Türk demektir” sözünü unutmadan artık söz Türkçenin olmalıdır ve Türkçenin dirilişi Türklüğün dirilişidir!
Türkçenin resmi Devlet dili oluşunun 745. yılını andığımız bu günlerde Türkçe düşünüp, Türkçe konuşup, Türkçe yazmak ve dilimiz Türkçeyi yaşatmak daha da anlam ifade etmektedir.