Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Şu dokunulmazlık var ya!

Dokunulmazlık yerine dokunulabilir, ulaşılabilir olmalıdır insan. Vatandaşın derdiyle hemhâl olabilmek büyük erdemdir ama polise söven milletvekilini geçmişte meclis başkan vekili yapanların bizi yönetmemesi için elimizden geleni yapacağız.


Bir kez daha 1 Mayıs geldi geçti. Her zamanki gibi emek ve dayanışmanın anlamını ifade eden nutuklar atıldı. Samimiyetle herkesi tatmin eden sözler de vardı ama sonuçta hep yaptığı işe göre emekçinin hakkı lafta kalır oldu. Doyumsuz işverenin işçisinin emeğini küçümsemesi, önemsememesinden hiç söz edilmez oldu? 

Sendikacıların ve  siyasetçilerin bazılarının demeçleri çok asap bozucu.

Asap bozucu işlerden biri de şu milletvekili dokunulmazlığı meselesi...
Ünlü yazarımız Cengiz Aytmatov diyor ki "İnsanoğlu için en zor şey insan olmaktır;  daha zor olanı ise her gün insan kalabilmektir." 

Demek ki insan kalabilmek kadar kıymetli bir şey yok. Bunu başarmak herkesin harcı değil.

Memlekette nedense provakatör milletvekilleri(!) üredi, türedi... Zaten her dönemde vardı yahu diyenleri de duyuyor gibiyiz. 

Kanunların uygulanmasını sağlayan emniyet  ve asayiş kolluk kuvvetleri yani polise çemkiren milletvekillerinin eylem ve tavırları sabır taşını çatlatır. "Eğer ben polis olsam böyle hallerde kanım beynime sıçrar ve Allah ne kadar güç verdiyse artık ... Eşek sudan gelene kadar yani takatim bitene kadar kırmadık yerini bırakmazdım...", diyenlerin hiç de az olmadığını söyleyebiliriz. Çok fena bir duygu gibi ama bizim gibi akl-ı selim insanların bile tahammül sınırlarını zorlayan pespâyeliklere de ses çıkarmamak aklıevvellik etmek sayılmaz mı?

Yıllar önce 1992'de Ankara'nın göbeğinde Sıhhiye'de 25-30  yaş arasındaki polis gençler barikat kurmuşlar ve geçilmesi yasak olan tarafa geçmek isteyenleri engellemek üzere görevdeyken karşılarına çıkan bir milletvekili ve onun arkasına aldığı çeşitli marjinal tipler bir metre mesafeden şöyle diyor genç polislere:
"-Lan, devletin k..peği! Çekilin önümüzden lan! ... "  

Hepsini yazamıyorum. Ağza alınmayacak binbir çeşit galiz küfürler savuruyorlar... 

O kafalar bugün daha fazla…

Islah ve terbiye edici hukuk yeterince tahakkuk etmezse, suçlu cezasını eksiksiz çekmezse ondan sonra şikâyet etmeye hakkımız da olmaz.

İstanbul'da ve Ankara'da dokunulmazlık zırhına bürünmüş bazı milletvekillerinin dur işareti yapan polisin üzerine şoförlerine aracı sürmelerini söylemeleri "Yok artık!" dedirtecek cinsten. "O anda ben polis olsam ne yapardım?" sorusunu sormamız hâlinde biliyoruz ki cevap muhtelif olur ama asla sevgi ve şefkat sözleri olamazdı.

Dokunulmazlık yalnızca yasama görevi esnasında olmalıdır. 23 Nisan'da eski TBMM bahçesine girmek üzere gelen bir partinin otobüsünün görevli polis memuru tarafından durdurulması istendiğinde yine içindeki milletvekillerinin uyarısıyla şoföre "Sür üzerine!" dedikleri esnada içlerinde insani olmayan öfkenin sadece o polis memuruna olduğunu düşünmüyorum, sanmıyorum. O kin ve öfke polisin şahsında yüce Türk milletinin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletine ve onun hükûmetinedir. 

Bu insani niteliklerini kaybetmiş kafaların dokunulmazlık diye bir şeyi olmamalıdır. Birisinin üzerinize araba sürmesi kasten adam öldürmeye teşebbüs anlamına gelmediğini kim söyleyebilir? Korkutmak ya da kendini savunmak için vs. hikâyeleri geçmez böyle hallerde.

Zaten geçmişte imam-hatip lisesi mezunlarını askerî okullara ve polis okullarına almayan zihniyetin şimdi böyle davranması beklenmedik bir eylem değil ki. İçlerinde öyle bir kin var ki hırslarından hırsızlığa yönelmişler tatmin olmak için. Bir türlü hırsızlıktan iktidar olamamanın verdiği eziklik de başka bir psikolojik vak'a ve onulmaz maraz. 

Başörtüsü sebebiyle kışlaya, emniyete, kamu kurumlarına, okula, üniversiteye sokmayanlar kazara iktidar olurlarsa yeniden daha beter engeller çıkarırlar.

Bu konuda sayın Milli Eğitim Bakanı ile aynı fikirdeyim. Çünkü seçmen kitlesinin ağzından çıkan hakaretleri hâlâ duymaktayız. Özel sektördeki temsilcileri başörtüsü ile işçi çalıştırmıyor. Hiç sordunuz mu, neden diye? 

Eskiden TRT'de yayınlanan yarışma programlarından birine 1983'ten 2013'e kadar hiç bir başörtülü yarışmacı alınmamış. Neden acaba?

Fotoğraflı başvuruyla ön elemeden geçemedikleri için değil mi? 

Aksini ispat edemezseniz.

Üniversitelerde başı örtülü istemiyorum diyen akademisyenleden biri geçen ay nasıl kin kusuyordu. Onlar hâlâ var hatta çok var.

Eğer vatandaşın başı açık diye işe almayan varsa o da tıpkı başı örtülü diye işe almayanlar gibi aynı geri kafalı zihniyetin temsilcisidir bizim nezdimizde.

Milletvekili olup da dokunulmazlığa asla ihtiyaç duymayan şahsiyet sahibi insanlarımız da çok. Çok şükür örnek insanların varlığı bizi sevindiriyor. 

Kahraman Türk polisine kin ve düşmanlık besleyen kafalar asla abad olamazsınız.

Dokunulmazlık yerine dokunulabilir, ulaşılabilir olmalıdır insan. Vatandaşın derdiyle hemhâl olabilmek büyük erdemdir ama polise söven milletvekilini geçmişte meclis başkan vekili yapanların bizi yönetmemesi için elimizden geleni yapacağız.

Aziz Türk milletinin asaleti ve feraseti bizi ümitvar kılmaktadır.

02.05 2025
Tanrı Dağları'ndan 
Muhittin Gümüş

YAZARLAR