Türkiye 61 yıllık Baas rejiminin Suriye’de yıkılması ile birlikte komşumuz ile ilişkilerimizde tarihi proje ve anlaşmalar planlıyor.
Tabii ki bunların başında PKK/YPG terör örgütünün ortadan kaldırılarak, harekât kabiliyetinin sıfırlanarak, bertaraf edilmesi hedefleniyor.
Bu hedef kadar önemli ve stratejik bir konu ise Suriye hükümeti kurulduktan sonra Doğu Akdeniz deki deniz altı ve üstü tüm varlıkları kapsayan bir MEB (Münhasır Ekonomik Birliği) anlaşmasının sağlanmasıdır.
Ülkemiz 27 Kasım 2019 tarihinde Libya ile Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması imzalayarak, Mavi Vatanın Akdeniz bölümünde batı sınırlarını Birleşmiş Milletler nezdinde tescil ettirerek, oradaki haklarımızı güvence altına almıştır.
Yunanistan, GKRK, İsrail ve AB‘nin geçmiş yıllarda Doğu Akdeniz’deki doğal gaz ve gaz hidrat enerji kaynaklarını tek taraflı olarak, Türkiye ve Kıbrıs Türk Devletinin haklarını yok sayarak oluşturmaya çalıştıkları haritaları yırtıp, çöp kutusuna atmanın zamanı gelmiştir.
MEB anlaşması daima kıyıdaş ülkeler ile yapılır. Ülkemiz deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda düşey hatlar üzerinden değil diyagonal hatlar üzerinden bir haritalamaya geçmiştir. Bu metot da uluslararası denizcilik hukukuna uygundur.
Böyle bir haritalamada Doğu Akdeniz de hem Suriye hem de Lübnan kıyıdaş komşumuz oluyor.
Önce Suriye ile sonra Lübnan ile yapacağımız bir MEB anlaşması ile trilyonlarca dolarlık keşfedilmiş, büyük bölümü de ispatlanmış enerji kaynaklarının paylaşımında çok ciddi söz sahibi olacağız.
Suriye’nin bizimle MEB anlaşması yapması mevcut durumdan en az %20 oranında fazla Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanına sahip olmasına fırsat verecektir.
Aynı şekilde Lübnan ile anlaşmamız durumunda küresel emperyalistlerin, AB’nin bize dayatmaya çalıştıkları haritalar ve projeler çöpe gidecektir.
İsrail, GKRK, Yunanistan ve AB’nin planladığı ve çok uzun zamandır gerçekleşme ihtimali nerede ise sıfır olan “East Med” boru hattı projesi de artık tamamen devre dışı bırakılmış olacaktır.
Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına göz diken ve ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmını bu bölgeden tedarik etmek isteyen Avrupa Birliği ülkeleri de kapımızı çalmak zorunda kalacaktır.
Devletimizin Suriye ile MEB anlaşma imzalaması her yönü ile tarihi ve jeopolitik açıdan emsalsiz olacaktır.
Kıbrıs’ta üs kuranlar, Rum kesimine silah ambargosu ve yaptırımları kaldırarak, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde adanın güneyini silahlarla donatanlar da Türk Devleti ile masaya oturmak zorunda kalacaklardır.
Türk ve Türkiye yüzyılında, hem ülkemizde hem de komşu ve gönül coğrafyamızda huzur ve barış ikliminin hakim olacağı günler artık yakındır.
Türk Devletine ve devlet aklına güvencimiz tamdır.
Bulduk Özdemir
Petrol Yüksek Mühendisi
MHP-MYK Üyesi