PKK'nın İran kanadı olan PJAK ile Suriye kanadı olan YPG/PYD, terörist başı Abdullah Öcalan'ın fesih çağrısına "bu çağrı bizi kapsamıyor" diyerek karşı çıkmıştı. ABD ve İsrail'in uşaklığını yapan Türkiye'deki sözüm ona okumuş yazar-çizer tayfası da bu terörist örgütleri destekleyen açıklamalar yapmıştı. Hatta üç kuruşluk akıllarıyla Devlet Bahçeli ile -dolaylı yoldan- alay etmişlerdi.
Devlet Bahçeli; PKK'nın tüm kollarını, hangi kolların hangi ülkelerin güdümünde olduğunu, fesih çağrısına hangilerinin uymayacağını, özellikle İran ve Suriye'deki örgüt kollarının kimler tarafından finanse edilip Türkiye'ye karşı sipere yatırıldığını bilmiyor muydu? Hepsini biliyordu. Ama onun öncelikli hedefi Türkiye'deki terör örgütünü yok etmekti.

ABD ve İsrail'in Türkiye'deki okumuş uşak takımının günlerce televizyonlarda ters algı oluşturarak bu süreci baltalamaya çalışması, Türk milletini Devlet Bahçeli'ye karşı kışkırtmaya çalışması boşuna değildi!
Birçok kişinin hâlâ tam olarak tanıyamadığı Devlet Bahçeli; ABD, İsrail, AB ve hatta BAE'nin yıllarca oluk oluk para, cephane ve militan harcadığı Büyük Ortadoğu Projesi'ni tarihe gömen adamdır. Devlet Bahçeli'ye ve MHP'ye karşı yapılan itibar suikastlarının özellikle Cumhur İttifakı'ndan sonra neden bir anda arttığını hiç merak ettiniz mi? İşte bu yüzdendi, BOP'un intikamını almak için.
BOP tarihe gömülünce bu kez onun altındaki asıl gerçek proje hayata geçirildi. Büyük İsrail Projesi.
Devlet Bahçeli bu projeyi yok etmek için bu kez öncekilerden daha kritik bir çıkış yaptı. DEM Parti'ye ve terörist başı Abdullah Öcalan'a fesih çağrısında bulundu. Bu çağrının bizzat Devlet Bahçeli'den gelmesi herkesi şaşkına çevirdi. DEM Parti bile neye uğradığını şaşırıp afalladı. Halk içinde yer yer tepkiler oluştu. Kiralık yazar çizer takımı halkı kışkırtmak için televizyonlara çıkmaya başladı.
Devlet Bahçeli bu tepkilere hazırdı ama kararı da netti. PKK feshedilecekti hem de bizzat teörist başı Abdullah Öcalan tarafından. Çünkü bu seferki tuzak daha da büyüktü ve deyim yerindeyse ABD ve İsrail'in artık son vuruşuydu. Bu sefer de başarılı olamazlarsa, bu iki terörist devleti yıllarca sırtında taşıyan AB artık isyan başlatacaktı. Bu da ABD ve İsrail'in sonu demekti. Türkiye'ye karşı kurulan tuzağın büyüklüğünü ve tehlikesini varın siz hesap edin!
Devlet Bahçeli bu yüzden ilk iş olarak PKK'yı feshetme projesini hayata geçirdi. Buradaki amaç sadece Türkiye'deki örgütü yok etmek değildi! Olası bir işgal girişiminde PKK'nın Kürtleri kandırıp kendi safına çekerek içeride isyan çıkarmasını engellemekti. Diğer yandan ABD ve İsrail'in Türkiye'deki terörist yapılanmasını çökerterek onların en önemli uzvunu koparmaktı. Yani amaç önce iç cepheyi güvene almaktı ve başardı da.
Tabi bunlar yeterli değil! Başka hazırlıklar da yapmak gerekiyor.
Sedat Peker'in Türkiye'ye getirilip yargılanması ve ceza alması için peşine ekipler yollayan, Sedat Peker'in son çare olarak BAE'ye sığınmasına neden olan Devlet Bahçeli, Sedat Peker konusunda da yeni bir kritik hamle yaptı.
Devlet Bahçeli, en çok güvendiği dava arkadaşlarından biri olan MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter üzerinden Sedat Peker'in Türkiye'ye dönüşüne yeşil ışık yaktı. Neyin karşılığında? Vatana hizmet etme karşılığında. Peki bu nasıl olacak?
Sedat Peker'in özellikle gençler üzerinde etkisinin büyük olduğu bilinmekte. Bu gençlerin çoğunluğu da milliyetçi gençlerden oluşmakta. Devlet Bahçeli ile Sedat Peker'in arası kötü olduğu için milliyetçi gençler arasında ciddi bir kopukluk oluştu. Hem bu kopukluğun giderilmesi hem de gençlerin tek bir emir komuta merkezine bağlanması için bu hamle çok önemliydi. Çünkü mevzu vatandı ve düşman kapıdaydı. Bu yüzden acilen içeride savunma hattı kurulmalıydı. Daha da önemlisi, gençlerin tuzaklara çekilmesi şimdiden önlenmeli, vatan safında kenetlendirilmeliydi.
Türk Ordusu dışarda ve iç sınırda hattı müdafaasını çoktan kurdu. Ama bir de sathı müdafaa hattı kurulması gerekiyordu. Türk Ordusu düşmanla çarpışırken içeride hücrelenmiş başka terörist gruplar ordumuza ve milletimize kahpece arkadan saldırmak için tetikte bekliyorlar.
Hizbullah'ın Doğu ve Güneydoğu'da hızla yayılması, Türk milletinin Atatürk ve Cumhuriyet sevgisine sürekli saldırarak kargaşa çıkarmaya çalışması, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı satılmış trollerin sosyal medyada ellerinde tüfeklerle poz vererek Hizbullah'ı desteklemesi ve bunları yaparken her hangi bir cezai yaptırımla karşılaşmamaları üzerinde kafa yorulması gereken çok ciddi bir konudur. Hizbullah'ın inancında vatan, bayrak, devlet kavramları yoktur! Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Türk Milleti de onların gözünde kâfirdir ve katli vaciptir. Ama Kürtleri ayrı tutarlar. Kürtler müslümandır, hatta Allah'ın ordusudur.
Hizbullah'ın bu ayrımcı ve bölücü sinsi taktiği size hangi örgütü hatırlattı? Tabi ki PKK'yı. Sloganlar farklı ama hedef aynı. Türkiye'yi önce bölmek sonra da parçalamak.
Tüm bu gelişmeleri dikkatle takip edip incelediğimizde, Devlet Bahçeli'nin ne kadar büyük bir tuzağı ve olası işgal girişimini bozmaya çalıştığını anlamak çok da zor olmasa gerek.
Hepimizin farklı siyasi tercihleri vardır. Birbirimizi eleştiririz, tartışırız, hatta kavga ettiğimiz de olur.
Ancak vatanımız tercihimiz değil, tek evimizdir ve hepimizindir. Vatan tartışılmaz, korunur. Bize düşen görev de önce vatana sahip çıkmaktır.