Niyazi TUNCER / CAN MAMAK

Tarih: 29.11.2023 22:20

"Temel Görüşler..."

Facebook Twitter Linked-in

Yıllar yılı başta Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere her Türk milliyetçisi ve özellikle ülkücüler, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası ve büyük Türk milletinin geleceği için yapılması gerekenleri uzun uzun düşünüp yazıp çizmişlerdir. Bununla da kalmayarak her ortamda gece gündüz ve yaz kış demeden ömürleri boyunca kendileri yaşamış aynı zamanda topluma anlatmışlardır. 

Bizler, maalesef okuyup dinlediklerimizi unutmuşuz! Toplum da ne yazık ki algı operasyonu uzmanlarının bizi kendi işlerine geldiği tarifleri ile hatırlar durumdadır. 

Bütün değerlerimiz, değersizleştirilmeye çalışıldığı gibi fikirlerimizin ve sloganlarımızın içi boşaltılmış ve değersizleştirilmiştir.

Şimdi Milliyetçi Ülkücü Hareketin mensuplarına düşen bu kıymetlerimizi tekrar hatırlamak ve hatırlatmaktır. Bizleri başkalarından dinleyip yalan yanlış tanıyanların da bizi, bizden dinlemelerine imkan tanımak zorundayız.

İşte bunun için, çok şey gerekmiyor. Çözüm ve gereken cevapları vermek hemen yanıbaşınızda… Benden hatırlatması… 

Cennetmekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in kaleminden, her ülkücünün başucu kitabı olan “Temel Görüşler” eserinden bazı bölümleri gelin birlikte hatırlayalım: 

“Geçmiş yıllar, aylar içinde eyleşmeden bugünden ve yarından bahsetmek istiyorum. Çünkü, hal geçmişin toplamı, geleceğin tohumudur.

Bugün Türkiye'nin genel görünüşü kısa çizgilerle şöyledir. 

Dudaklar çatlak, mideler boş, köyler karanlık, dağlar tepeler çıplak, halk yoksul, millet düne küskün, gelecekten ümitsizdir.
Bugüne kadar tatbikatına şahit olduğumuz siyasetin hile, iftira, yalan ve tertip gibi basit ve çirkin silâhları imanlı Türk halkının siyasî hareketlerini zayıflatmakta, inancını sarsmaktadır.

Bir tarafta toprağı seyreden tok insanlar, öte yanda toprağı yoğuran aç insanlar…

Bir tarafta güzel vatanımızın toprağını süren, tohum saçan yabancı teknisyenler, köylerimizde inek sağan misyoner genç kızlar; öte yanda günün modasına takılıp giden ve kulüpleri tıklım tıklım dolduran memleket çocukları…

Bir tarafta altı yaşından itibaren sorumluluk yüklenen ve fabrikalarda motorun gürültüsünü, tarlalarda güneşin hararetini bölüşerek sosyal adaletin tatbikatını veren vatan çocukları; öte yanda yüksek apartmanların gölgesinde ve sıcak odalarında sosyal adalet nutukları hazırlayan adaletsiz, şuursuz, ruhsuz bir topluluk…

Bir tarafta yılda bir milyar lirayı bulan içki masraflarından yükselen kahkahalar, öte yanda, bir damla su için sabahtan akşama kadar nöbet bekleyen susuzluktan çoraklaşmış köyler.

Bütün bu çizgiler üç beş yılın, üç beş kişinin eseri değildir. Yüzyılların yüzyıllara taşıdığı yüktür.

Türkiye’nin jeopolitik güç istihsal değeri ve Türk halkının moral ve fizik güç olarak tam anlaşılmaması, tanınmamasını asıl sebep olarak görmekteyiz.

Halka hizmet ve halka sevgi, hürmet ve güvenle bağlı olmak faziletlerin en büyüğüdür. İdare edenlerin halktan olması, halk gibi yaşaması, halkın içinde halkla beraber, halk için çalışması memleketin dertlerinin çözümü için başlıca yoldur.

Çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri Türk Milletinin eski kudretli, refahlı günlerden neden böyle geri kalmış, yoksul ve güçsüz hale düşmüş olduğunu düşünürdüm. Bu zayıf durumdan kurtularak tekrar kendi gücüyle ayakta durabilen ve kimseye avuç açmayan refahlı, huzurlu bir devlet haline gelebilmesi nasıl mümkün olacak diye araştırmalar yapardım.

Başka milletleri, bilhassa ileri gitmiş modern memleketleri inceler ve bizim de onlara ulaşmamızı sağlayacak çareler bulmak için çırpınırdım. Bir halk türküsü var. Şöyle diyor:
«Yer beni, yer beni, 
İçime bir kurt düştü, 
Gece gündüz yer beni. 
Ben bu işi haketmezsem, 
Kabul etmez yer beni. 

İşte yıllarca önceden beri bizim de içimize bir kurt düştü... Milletimizin ve yurdumuzun en kestirme yoldan hızla kalkındırılması için her çabayı gösterme isteği halinde bir kurt düştü. Şimdi memleketi adım adım dolaşıyorum. Ve bütün vatandaşlarla görüşüp konuşuyorum. Fakat bunu ne için yapıyorum? Bunu milletimin içine bir kurt düşürmek ve böylece hep beraber büyük hamlelere girişmek üzere, bütün milleti harekete geçirmek için yapıyorum.

Para herşey demek değildir. Bir takım insanlar önümüze dikilip her iş için esas olarak parayı ileriye sürüyorlar. 

Yanlıştır. 

Her işte esas olan millettir, insandır. Ve insanların inanç, ülkü, irâde ve heyecan sâhibi olmasıdır. Bir dâvâ halka maledilmedikçe tutunamaz ve başarıya ulaşılamaz. Bizim dertlerimizin çâresi millet olarak hep birlikte aynı anlayış içinde seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir. Bu da halka dâva ve meselelerimizi anlatmak, maletmek ve onun güvenini kazanmakla olur.

Geçmişini bilmeyenler geleceğine yön veremezler."


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —