BÖLÜM 2 — Toplumsal Barış, Demokratik Temsil ve Adalet Temelli Yeni Ufuk
Terörsüz Türkiye ideali, sadece güvenlik mimarisinin güçlendirilmesiyle değil; toplumsal adaletin tesis edildiği, demokratik temsilin şeffaflaştığı, bölgesel eşitsizliklerin giderildiği ve her yurttaşın ortak geleceğe güvenle bağlandığı yeni bir siyasal ve toplumsal sözleşmeyle mümkün olabilir.
Birlikte Yaşamanın Yeni Tanımı
BÖLÜM 1’de, Terörsüz Türkiye vizyonunun devlet, kimlik ve güvenlik mimarisi temelinde nasıl inşa edilmesi gerektiğini ortaya koyduk. Bu ikinci bölümde ise, söz konusu mimarinin toplumla buluşmasını sağlayacak olan sosyo-ekonomik, siyasal, kültürel ve adalet temelli yenilenme alanlarını ele alıyoruz.
Terörün beslendiği zemin, yalnızca örgüt ideolojisinin dayatması değildir; aynı zamanda bölgesel eşitsizliklerin, temsiliyet sorunlarının, adalet algısındaki zafiyetlerin ve toplumsal hafızanın yeterince onarılamamış katmanlarının da bir sonucudur.
Bu nedenle Terörsüz Türkiye, “sessiz bir ülke” değil; adil, katılımcı, müreffeh ve demokratik bir ülke inşa etme iddiasıdır.
1. SOSYO-EKONOMİK EŞİTSİZLİKLER VE BÖLGESEL KALKINMA: TERÖRE KAPANAN ALAN
1.1. Ekonomik eşitsizliklerin güvenlik boyutu
Terör örgütlerinin insan kaynağı devşirme kapasitesi, yoksulluk, işsizlik, eğitimsizlik ve toplumsal dışlanma alanlarında artmaktadır.
Bu nedenle:
· Doğu ve Güneydoğu’da nitelikli istihdam alanlarının artırılması,
· Tarım, hayvancılık ve KOBİ tabanlı üretim modellerinin desteklenmesi,
· Organize sanayi bölgelerinin yaygınlaştırılması,
· Ulaşım, teknoloji ve eğitim altyapısının güçlendirilmesi ulusal güvenlik politikasının doğal bir parçasıdır.
Bu adımlar, terörün beslendiği sosyal zemini kurutmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal aidiyeti güçlendirir.
1.2. Kalkınmanın merkezine “insan”ı koymak
Ekonomik yatırımlar kadar, kadınların, gençlerin, çocukların, dezavantajlı grupların güçlendirilmesi de terörle mücadelenin uzun vadeli çözüm yoludur.
Bölge halkının devlete güven duyduğu, devletin ise toplumla bağ kurabildiği bir kalkınma modeli, terör karşısında en güçlü sigortadır.
2. DEMOKRATİK TEMSİL, ŞEFFAFLIK VE SİLAHSIZ SİYASET MODELİ
Terörsüz Türkiye’nin siyasal boyutu, “her kimlik konuşsun ama silahlar konuşmasın” ilkesine dayanır.
2.1. Demokratik temsilin güçlendirilmesi
· Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çözüm üretme kapasitesinin artırılması,
· Yerel yönetimlerde şeffaflık ve hesap verebilirliğin standartlaştırılması,
· Siyasi partiler için mali şeffaflık ve örgütsel denetim mekanizmalarının güncellenmesi temel gerekliliklerdir.
Demokrasinin güçlü olduğu bir yerde, terör örgütleri siyasal alan bulamaz.
2.2. Şiddet ile siyaset arasındaki kapıyı kapatan model
Siyasal temsil;
Silahı romantize eden, Örgüt liderlerine siyasi aktör rolü atfeden, Şiddeti siyasal baskı unsuru olarak kullanan, her türlü tutumdan arındırılmalıdır.
Bu keskin ayrım hem şiddeti dışarıda bırakır hem de demokratik siyaseti güçlendirir.
3. TOPLUMSAL HAFIZA, ADALET VE HAKİKAT ALANI
Türkiye, terörle mücadelede hem büyük kayıplar vermiş hem de güçlü bir toplumsal dayanıklılık göstermiş bir ülkedir. Bu hafızanın adil biçimde yönetilmesi, geleceğe ilişkin umut inşasında kritik önem taşır.
3.1. Şehit ve gazi ailelerine yönelik stratejik adalet yaklaşımı
Bu yaklaşım:
Manevi desteği, Sosyal ve ekonomik güvenceleri, Onurlu hafıza yönetimini içeren çok boyutlu bir perspektifi zorunlu kılar.
3.2. Sivil mağduriyetlerin hakkaniyetli tanınması
Bir toplum yalnızca acısının bir kısmını merkeze aldığında sağlıklı bir gelecek inşa edemez.
Bu nedenle:
Terörün yol açtığı tüm mağduriyetlerin nitelikli biçimde belgelenmesi, Sivil trajedilere yönelik onarıcı mekanizmaların geliştirilmesi,
hayati önem taşır.
Bu, teröre alan açmak değil; toplumu sağaltmak için gerekli bir adalet siyasetidir.
4. DEVLET KAPASİTESİ – İNSAN HAKLARI DENGESİNİN MODERN YORUMU
Türkiye'nin terörle mücadelesi, sıkça dış kaynaklı propaganda ile hedef alınmaktadır. Ancak modern devlet kapasitesi, güvenlik ile özgürlük arasındaki dengeyi doğru kurmakla ölçülür.
4.1. Güçlü devlet = Güçlü hukuk
Hukukun üstünlüğü:
· Güvenlik güçlerine meşruiyet sağlar,
· Uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin elini güçlendirir,
· Toplumda adalet duygusunu pekiştirir.
4.2. İnsan hakları perspektifi devletin güvenliğini zayıflatmaz; aksine güçlendirir
· İşkenceye sıfır tolerans,
· Keyfiliği engelleyen denetim mekanizmaları,
· Etkili idari ve yargısal soruşturma süreçleri
devletin özgüveninin göstergesidir.
5. EĞİTİM, KÜLTÜR VE MEDYANIN BİRLİK DİLİ OLUŞTURMAKTAKİ ROLÜ
5.1. Eğitim sistemi: ortak gelecek bilinci
· Milli kimliği kapsayıcı biçimde anlatan müfredat,
· Demokratik vatandaşlık bilinci,
· Şiddete karşı toplumsal direnç geliştiren pedagojik yaklaşımlar
gençleri terör ideolojilerinden uzaklaştırır.
5.2. Medya ve kültür politikaları
Medya;
· Ayrıştırıcı dil yerine bütünleştirici dili,
· Sansasyon yerine hakikat üretimini,
· Algı mühendisliği yerine toplumsal onarım perspektifini
öncelediğinde, toplumsal güven inşa edilir.
SONUÇ: ORTAK AKLIN, ORTAK İRADENİN VE ORTAK GELECEĞİN YOLU
Terörsüz Türkiye, güvenlik birimlerinin başarısıyla sınırlı bir hedef değildir. Bu vizyon:
· Ekonomik kalkınmayı,
· Demokratik temsilin güçlendirilmesini,
· Adaletin inşasını,
· Toplumsal hafızanın sağaltılmasını,
· Devletin özgüvenli ve kapsayıcı bir kimlik siyaseti yürütmesini,
· Eğitim ve medya üzerinden ortak gelecek bilincinin güçlendirilmesini
içeren geniş ve bütüncül bir stratejidir.
Bu yol haritası, Türkiye’nin yalnızca bugünü için değil; yarınları için de güçlü bir istikrar zeminidir.
Devletin aklı, toplumun vicdanı ve siyaset kurumunun sorumluluğu bir araya geldiğinde, Terörsüz Türkiye artık uzak bir ideal değil, inşa edilebilir bir gelecek olur.
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Üçüncü Sayfa Haber / Milli Ses – Köşe Yazarı
Gazi Üniv. Öğr. Üyesi
opoyrazoglu@gazi.edu.tr
