Türkiye'nin İmralı merkezli stratejik terörle mücadele süreci, yalnızca ülke içini değil, bölgeyi de dönüştürüyor. PKK/YPG unsurlarının Halep’ten çekilmesiyle birlikte Suriye’de de terörün sonu için yeni bir zemin oluşuyor. Artık sadece silahların değil, bölgesel güvensizliğin de toprağa gömülme vakti geldi.
Türkiye’nin Terörsüz Gelecek Vizyonu: İmralı Sürecinin Bölgesel Yankıları
Türkiye’nin uzun yıllardır sürdürdüğü terörle mücadele politikası, son dönemde İmralı merkezli yeni bir stratejik eşik kazandı. Bu süreç yalnızca iç güvenliği tahkim etmeyi değil, aynı zamanda PKK'nın tüm uzantılarının bölgesel ve küresel ölçekte tasfiyesini hedefliyor.
Bu bağlamda;
* İran, Irak, Suriye ve Avrupa’daki PKK uzantılarının etkisizleştirilmesi ve şartsız silah bırakması, Türkiye’nin temel önceliği olarak ilan edildi.
* Türkiye'nin oluşturduğu dolaylı diplomatik ve operasyonel baskı, Suriye'deki PKK/YPG güçlerinin çözülmesini hızlandırdı.
* Son gelişmeler, Halep çevresinden PKK/YPG unsurlarının çekilmesi ve bu güçlerin bölgeyi tamamen terk etmeye başlamasıyla birlikte somut bir aşamaya ulaştı.
Suriye’de Değişen Dinamik: Yeni Yönetim, Yeni Anlaşma, Yeni Umut
Suriye’de Esed sonrası sürece geçilmiş, muhalefet güçlerinin oluşturduğu merkezi hükümet Şam’da yönetimi devralmıştır. Yeni hükümetin güvenlik politikası ise terörü dışlayan ve ulusal birlik temelinde inşa edilen bir yaklaşıma dayanıyor:
* PKK/YPG ve Suriye Demokratik Güçleri gibi dış destekli yapılardan silahlarını teslim etmeleri istenmiş, orta vadede bu unsurların Suriye Silahlı Kuvvetleri’ne entegre edileceği teyit edilmiştir.
* Bu mutabakat, Suriye'nin toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmeye ve dış müdahalelere karşı yerel ve ulusal kapasiteyi güçlendirmeye yöneliktir.
* Süreç, Türkiye’nin güvenlik vizyonuyla örtüşmekte, hatta onun bölgesel uzantısı olarak değerlendirilebilecek bir stratejik paralellik taşımaktadır.
İsrail Hava Operasyonları: Bölgesel Güvensizliğin Katalizörü
* Yeni Suriye yönetimi, bir yandan ülkeyi birleştirmeye çalışırken diğer yandan İsrail’in hava saldırılarıyla savunma altyapısını kaybetmektedir.
* İsrail, farklı unsurları gerekçe göstererek hava savunma sistemlerini, radarları ve komuta merkezlerini hedef almakta; bu da hem Suriye’nin savunma kapasitesini hem de Türkiye ile potansiyel iş birliğini sekteye uğratmaktadır.
* Yeni Suriye yönetimi, Türkiye’yi tehdit olarak görmek yerine, teröre karşı iş birliği yapılabilecek bir komşu olarak değerlendirmektedir; ancak İsrail’in saldırıları bu sürecin maliyetini artırmaktadır.
Türkiye açısından bu durum;
* Sınır ötesi güvenlik tehditlerini tırmandırmakta,
* Suriye'de inşa edilmek istenen yeni düzenin kırılganlığını artırmakta,
* Ve Doğu Akdeniz’deki iş birliği fırsatlarını da riske atmaktadır.
Bölgesel Diplomasi ve Kudüs Odaklı Strateji: Çözüm Mümkün
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin işaret ettiği Kudüs odaklı stratejik vizyon, bu aşamada dikkatle ele alınmalıdır.
Devlet Bahçeli’nin önerdiği gibi;
* Bölge ülkeleri, kendi güvenliklerini dış aktörlerin vekalet savaşlarına terk etmekten vazgeçmeli.
* Kudüs merkezli bir bölgesel güvenlik ekseni kurarak, terör tehditlerini izole etmelidir.
* Bu çerçevede Türkiye-Suriye-Mısır-Ürdün-Lübnan vb Katar ve Körfez ülkeleri öncülüğünde kurulacak yeni bir diplomatik blok, terörün finansman kaynaklarını da kesebilecektir.
Doğu Akdeniz’de Yeni Ortaklık: Türkiye-Suriye Enerji İş Birliği
Yeni Suriye hükümeti, Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının yeniden tanımlanması ve enerji havzalarının güvence altına alınması için Türkiye ile iş birliğine açık olduğunu beyan etmektedir.
Bu süreç;u
* İsrail-GKRY-Yunanistan üçgenine karşı alternatif bir enerji denklemi oluşturabilir.
* Lübnan sınır hattında ortak güvenlik mekanizmalarıyla desteklenebilir.
* Aynı zamanda sosyal ve ekonomik yeniden inşayı da hızlandırabilir.
Sonuç: Terörsüz Türkiye’den Terörsüz Bölgeye
Türkiye’nin terörle mücadelede attığı stratejik adımlar, artık sadece sınır içinde değil, bölgesel güvenliğin ana belirleyicisi haline gelmiştir.
* İmralı süreciyle başlayan tasfiye ve entegrasyon stratejisi, Suriye sahasında karşılık bulmaya başlamıştır.
* Halep’ten PKK/YPG’nin çekilmesi ve silah teslimi mutabakatları, bu zeminin güçlendiğini göstermektedir.
* Türkiye-Suriye iş birliği, yalnızca güvenliği değil, bölgesel barış ve kalkınmayı da mümkün kılabilecek potansiyele sahiptir.
Bu süreçte asıl mesele şudur:
Türkiye, yeni Suriye ile sadece sınırlarını değil, geleceğini de güvence altına alabilir. Bunun için diplomatik akıl, askeri caydırıcılık ve stratejik sabır birlikte yürütülmelidir.