Yıldıray ÇİÇEK / TÜRKGÜN'DEN


TÜRKİYE CUMHURİYETİ DAİMA VAR OLACAKTIR

Cumhuriyet, masa başında değil; savaş meydanlarında verilen destansı bir mücadeleyle kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda gösterilen o kahramanca direniş olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması mümkün olabilir miydi?


 

Dile kolay, tam 102 yıl…

28 Ekim 1923’te Çankaya’da, Türklüğün sönmeyen güneşi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.” müjdesinin ardından, bağımsız Türk devletinin taçlandığı gündür bugün.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diyerek bağımsızlığın tescillendiği, destanlarla zafere ulaşılan kutlu gündür bugün…

Cumhuriyet, masa başında değil; savaş meydanlarında verilen destansı bir mücadeleyle kurulmuştur.
Kurtuluş Savaşı’nda gösterilen o kahramanca direniş olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması mümkün olabilir miydi?

İşte bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk,
“Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları; devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır.” diyerek bu büyük mirasın manevi anlamını en veciz şekilde ifade etmiştir.

Vatan, dört bir yandan Yunan, İngiliz, Fransız ve Ermeni kuvvetleri tarafından işgal edilmişti.

Ancak bu düşmanlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki şanlı Türk ordusu karşısında ya denize döküldü, ya toprağa gömüldü, ya da arkasına bile bakmadan kaçmak zorunda kaldı.

Üstelik bu mücadele, daha düzenli bir Türk ordusu kurulmadan önce; halkın bağrından doğan ve “Kuvayı Milliye” adı verilen gönüllü direniş güçleriyle başlamıştı.

Atatürk, Millî Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a çıkmış, ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri’ni toplamış, Kuvayı Milliye’nin her yerde teşkilatlanması için var gücüyle çalışmıştı.

Bu büyük zafer, Türk milletini yurdun dört bir yanında örgütleyerek, motive ederek ve vatan sevgisi etrafında birleştirerek kazanılmıştır.

Zafer sonrası tebrikleri ise şöyle kabul etmiştir:
“Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri. Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum.”

Bu tebrik, Türkiye Cumhuriyeti’nin masa başında değil, sahada ve büyük fedakârlıklarla kurulduğunun somut bir ifadesidir.

Atatürk’ün Cumhuriyet’i ilan edene kadar verdiği mücadeleler, vatanı işgal edilmiş veya edilmek istenen tüm milletler için örnek bir modeldir.

Vatanın her karışı işgal edilmek istenirken, yoksulluk ve imkânsızlıklar içindeki bir milleti direniş gücü haline getiren Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak Türk milletine böylesine büyük bir zafer kazandırdı. Bunu küçümseyen veya değersiz göstermeye çalışan herkes ise, emin olun, kuyruk acısı olanların torunudur.

102 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için her yolu denediler: Üzerinde bölücü terör örgütleri kurdular, emperyalist odaklı askeri darbeler gerçekleştirdiler, Atatürk ve Cumhuriyet üzerinden her türlü kara propagandayı yaydılar, genç nesilleri zehirlemek için kimi zaman din, kimi zaman etnik maskeyi kullandılar.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan iradeyi güçlendirdiler. Türkiye Cumhuriyeti kıyamete kadar var olacak; fakat düşmanları da asla eksilmeyecektir.

Çünkü ebedi ve ezeli düşmanlarımız her zaman var olacak ve ellerinden geleni yapmaya devam edecektir.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünde dediği gibi:

“Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu devam ettirecek sizlersiniz.”

Bu söz doğrultusunda hareket etmek ve yaşamak, her vatan evladı için en kutsal milli vazifedir.

102 yıl yaşattık, kıyamete kadar da Türkiye Cumhuriyetini yaşatacağız.

YAZARLAR