Türklük hassasiyeti ve bilinci taşımayandan bu ülkeye hayır gelmez.
Koskoca imparatorluğumuzu bitiren sebep, Saray'ın Türklük değer ve şahsiyetlerine sırt çevirmesidir.
Rönasansın da sanayi devriminin de ıskalanmasını hazırlayan zemin Türk olmayan devlet ricali tarafından oluşturulmuştur.
Devleti yoran yüz yıllık Celali İsyanları'nın bastırılışında Türk olmayan Kuyucu Murat gibi kişilerin kullandığı metotlar bile o topraklara kasıtla ekilmiş kin tohumlarını bu güne kadar kurutamayışımızın sebebi olmuştur.
Tarih, devletin hafıza kayıtlarında daima nakışlıdır. Zaman zaman unutulmuş görünse de. Devletin tarihi okuyuş pratiği üniversite kürsülerinden biraz farklı olur. Devlet, o maziyi ibret gözlüğüyle izler. Devleti yöneten kimileri o pratikten uzak kalsalar da. Bilhassa vatansever mülki idareciler o gerçeği bilirler.
Son asırda o pratiği yakalamış yegane devlet adamı Büyük Atatürk'tür. Her adımını bazılarının zannettiği gibi Avrupalı'ya benzeyelim diye değil, milli kimlik ve benliğimizi yani Türklüğü esas alalım diye atmıştır. Elbette biraz romantizme kaçarak yanlış uygulamaları da olmuştur. Ezanın Türkçe okutulmasına zorlanması gibi. Ama bunların hiç birisi Türklüğün şahlanışı için atılan adımları gölgelemeye yetmez...
Bu netameli ama kutlu topraklarda kalıcılığımızın (bekamızın) sürdürülebilirliği "Türk için, Türk'e göre ve de Türk tarafından" düsturunu değiştirilemez anayasa hükmü haline getirmekten ve o düsturla yoğrulmuş kuşaklar yetiştirmekten geçer.
Bu toprakların sahibi olan milli varlığı bir sözde mozaiğe çevirme amaçları başarıya ulaşırsa, dünyanın en güçlü teknolojisini ve kalkınmışlık düzeyini de sağlasak, bu coğrafyada kalıcı olamayız.
Sewr bir masal değildi, bir haçlı ülküsüydü. Tahakkuk etti, Atatürk öncülüğünde yırtıp, parçaladık. Bu gün de Sewr hayalleri dipdiri yaşatılmaktadır ve bünyemize zerkedilen hımbıllık ve umursamazlık, Türklüğe biganelik zehirleri yüzünden neredeyse mesafe alacak noktaya yaklaşıyor. Nihai hedef bu topraklardan Türklüğün ihracıdır.
Eğitim sistemimiz Türklük bilinci kazandırmaktan oldukça uzaktır. Bazı mahfiller sayesinde ise "Türk'üm" demenin ırkçılık sayıldığı algı gittikçe büyümektedir. O halde iş başa düşüyor. Kendi çocuklarımıza Türklük şuurunu biz kazandırmayı düşünmeliyiz. Aksi takdirde; otuz altı etnik unsura sık sık atıf yapıldığı bir iklimde ve bir takım demografi varyasyonlarıyla bu coğrafyada bir veya iki asır daha kalabiliriz. Türklüğü yoğaltma çabaları artık sinsilikten çıktı, muarızlarımız kozlarını açık oynar hale geldiler.
İzmir'deki belediye marifetiyle oluşan bazı isimler ve bu uyglamalara verilen desteğin cesameti bile Megali İdea hedeflerinin aparat sayısının gittikçe arttığını gösterir.
Uyanık olmalıyız, güvencemiz damarlarımızda taşıdığımızın karakteridir. O karakterin gerektirdiği duruşta olalım. Aksi halde tükenişimiz kaçınılmaz olacaktır.
3.3.2025
Halil Kaya